|
|
SABATAYİZM
Sabetaycılık 17. yüzyılda İzmir ve çevresinde ortaya çykan Sabetay Sevi'nin kurucusu olduğu, onu mesih (kurtarıcı son peygamber) kabul eden , Yahudi Mistizmine (Kabbala) dayanan gizli bir inançtır.
Gizliliğin sürdürülmesi amacıyla bu inanca inananlar bulundukları ülkenin yaygın dininde görünmeyi tercih ederler. Sabetaycılar, belli kurallar dahilinde tamamen Müslüman ismi almakta ve kendilerini her bakymdan "Şüphe edilmeyecek ölçüde" Müslüman göstermektedirler. Kendilerini Yahudiliğe başlı bir fraksiyon olarak tanımlasalar da Yahudiler tarafından resmi olarak bu dine bağlı kabul edilmezler. Kur'an da ise inanmadıkları halde Müslümanım diyenler Münafikun Suresi'nde ele alınmaktadır. Taraftarları Sabetayistler, Sabetaycı, Sabetaycı, Avdedî, Dönme, Selanikli, Meamin, Maminim, Takiyyeci, Munafık gibi farklı isimlerle de anılır. İlk dönemlerde Musevi ibadet ve ayinlerine sadık kalmyşlarsa da asıl Yahudilerden tamamen ayrılmış ve onlara "koferim" (kafirler) ismini vermişlerdir. Yahudiler ise renkleri değişen bir balık olduğundan "Sazanikos" (Sazan) demişlerdir. Sabetay Sevi bağlıları çeşitli ülkelerde günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Kutsal şehirleri Selanik'tir.
(Diyanet İşleri Başkanlığı'nyn 07.08.2000 tarih B02.1.DIB.0.10-21/1119 nolu yazısına istinaden Sabetaycılığın bir İslam mezhebi ya da tarikati olmadığı ve İslam düşüncesi içinde de yer almadığı açıkça belirtilmiştir.)
İspanya'dan kovulma ve Doğu Avrupa'da yaşadıkları sıkıntılar üzerine başgösteren bunalımlar sebebiyle Yahudiler kendilerine kucak açan Osmanlı topraklarına göç etmiş, aralarında Tevrat'ta bahsi geçen kurtarıcı son peygamber Mesih'in geleceği beklentisi yaygın bir hal almıştı. Bu yüzden Sabetay Sevi 1648 yılına mesihliğini ilan ettikten sonra dünyadaki tüm Yahudiler arasında büyük bir yankı uyandırmıştır. 1,5 milyon kişiye ulaşan inananları onu sadece öğretmen veya peygamber olarak görmüyordu. Yahudi din adamlarının büyük bir kısmı Sabetay Sevi'ye karşı çıkmıştır.
İzmir'li hahamlar Sabetay Sevi'nin dinlerini bozduğu gerekçesiyle öldürülmesine karar verdiler, ama bu kararı uygulayamadılar ve onu Osmanlı sarayına şikayet ettiler. Osmanlı yönetimi en başta olaya ilgisizdi. Daha sonra Yahudi din adamlarının artan şikayetleri üzerine Sevi'yi tutuklayarak Sultan IV. Mehmet'in huzuruna çıkarıldı. Sevi Sultandan Mesih olarak tanınma talep etti, ayrıca İsrail toprağını kendisine vermesini de istedi. Sultan onu Çanakkale'de bir kaleye hapsetti. Faaliyetleri burada da devam eden Sevi'yi yine Yahudi hahamlar Saray'a şikayet edince, Osmanlı bu talepler karşısında kayıtsız kalamadı. Ortaya çıkan kargaşayı gidermek için Fazıl Ahmet Paşa, işin esasını ögrenmek için, Sevi'nin derhal İstanbul'a gönderilmesini istedi.
Edirne Sarayı'nda, Sadaret Kaymakamı Mustafa Paşa, Şeyhülislam Minkarizade Yahya Efendi ve Padişah'ın imamı meşhur Vani Efendi'den oluşan bir divan kuruldu, Padişah Sultan IV. Mehmet de divanı 'Kafes'ten' izledi. Divanda, Türkçe konuşamayan Sabetay için Padişah'ın hekimbaşısı Yahudilikten dönme Hayatizade Mustafa Fevzi Efendi tercümanlik etti (Asıl adı Moses Ben Raphael Abrabanel).
Divan reisi: - Karıştırmadığın halt kalmadı. Uyandırmadık fitne bırakmadın Sabetay Efendi. Haydi bakalım şimdi göster mucizeni!
Deyince Sabetay Sevi afallar. Ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırır. Mucize göstermesi beklenmektedir. Tercüman, mucizenin şeklini de anlatır: Sabetay soyunacak, vücudunu en maharetli okçular nişangâh yapacaklardır. Attıkları oklar vücuduna işlemezse o zaman Osmanlı Padişahı da onun mesih olduğunu resmi olarak tasdik edecektir. Çünkü Yahudiler, ona kılıç, ok, tüfek, kurşun işlemez, hatta onu ateş yakmaz, suda boğulmaz diye itikat etmektedirler.
Divan heyetinin teklifi karşısında Sabetay Sevi "Adiyo santo!" diye titremeye başlar. Teklifin dehşetinden beti benzi atar, artık her şey bitmiştir. Can havliyle son bir hamle yapar. Her şeyi inkâr eder. Ayrıca mesihlik davasının bazı Yahudiler tarafından ortaya atıldığını, kendisinin asla böyle bir iddiada bulunmadığına dair yemin üstüne yemin çeker, teminat üstüne teminat verir. Dökmedik dil bırakmaz.
Ancak, ulema ve padişah bu cevaplardan tatmin olmaz. Bunun üzerine Hekimbaşı Hayyâtîzâde (Terzizâde) Mustafa Fevzî Efendi, Sabetay'a Müslüman olma teklifi götürür. Önce Sabetay bunu kabule yanaşmaz. Ancak, Hekimbaşı, ona bunu kabul etmediği takdirde türlü, türlü işkencelerle öldürüleceğini Ladino diliyle uzunca anlatır. Sevi, dönme Hayatizade'nin tavsiyesi üzerine "can bedenden çıkmadıkça" diyerek kenisine söylenen kelime-i şehâdeti tekrarlar.
Divan huzurunda Müslüman olan Sabetay Veled-i Mordehay veya Sabetay Sevi'ye gusül abdesti aldırılır ve kendisine Müslüman kisvesi kürk ve hil'at giydirilir. Aziz Mehmet Efendi adını alarak 150 akçelik bir maaşla sarayda üst düzey memur Kapcıcıbaşı olarak göreve getirildi. Söylentiye göre divandan çıkan Sevi, elbisesi içerisinde sakladığı Can adlı beyaz güvercini serbest bırakarak "can bedenden çıktı" dedi ve çevresindekilere ettiği yeminin geçerli olmadığını söyledi. "Can bedenden çıktığı" için artık bu söze sadık kalması gerekmez. Sevi'nin Müslüman olmasi bütün Yahudi dünyasinda şok etkisi yarattı. Hahambaşılık olayı sevinçle karşıladı ve Müslüman olan Sevi'yi dinden çıkmış saydı. Büyük çogunluk onun Mesih olmadığına inanarak ortodoks Yahudi inancına geri döndü, ikiyüz ailelik bir topluluk ise İslamiyete geçerek onun yolundan gitti. Bunlar onun büyük bir hikmete binaen zahiren Müslüman olduğunu, mesihliğinin bir gereği olduğu yorumunda bulunurlar. Polonyalı karısı Sara, Sara'nın kardeşi Jacob Kerido'da bu kervana katılır. Sara Fatma adını, Kerido'da Yakub adını alır.
Sevi, bu olayla taraftarlarına "Karanlık bir" dönemin başladığını ve bunu "Aydınlık günlerin" takip edeceğini söyleyip, aydınlık dönemin başlaması için karanlığın şart olduğunu dile getirir. Sabetaycılar "Aydınlık Günler" gelinceye kadar gizlenmeye devam edeceklerdir.
Sevi dinden döndükten sonra bir süre Edirne/Hızırlık yakınlarında bulunan bir Bektaşi tekkesine devam etmiş. Bu tekke 1641-1642 yıllarında "şüpheli" bulunarak yetkililerce kapatılmış ancak IV. Mehmet tarafından Zaviye olarak tekrar açılmış. Musevi kaynakları Sevi'nin Sufism ve Bektaşilikten etkilendiğini ve bu öğretileri Kabbala öğretisi ile harmanlayarak kendi öğretisine şekil verdiğini dile getirirler.
Neden hala saklanıyorlar? Sabetaycılık Hakkında Bazı Gerçekler
Sabetayizm konusundaki bazı iddialar aşağıda yer almaktadır.
Ülkenin rantlarının arslan payını gizli dayanışma ile paylaşma
Gizli dayanışma yöntemi ile politika ve sivil toplum örgütleri seçimlerine etki yapma
Gizli kimlik ile seçmeni aldatma
Siyaset, yargı, eğitim, basın, ticaret, istihbarat gibi alanlarda üst düzey yönetimleri elinde bulundurma
Ehil ve lâyık olmadıkları halde köşebaşlarına, önemli mevkilere hep kendilerinden olanları atama
Medyada tekel ve kartel kurma
Basın yoluyla toplumun ahlak değerlerini değiştirmeye çalışma (Benzeme, Benzet)
Zâhiren Müslüman görünmelerine rağmen agresif (saldırgan) şekilde İslâm dinine ve dindar Müslümanlara düşmanlık etme
Devlet arşivlerindeki Sabetaycılarla ilgili bilgi, belge ve dosyaların sinsice imha ve yok etme.
Topluluk çıkarını, ülke çıkarı üstünde tutmak
Tüm partilerin üst düzey yönetimini ele geçirerek çok partili sistemi işlemez hale getirme
Sabetaycılar çoğu zaman bu iddialara cevap vermemişlerdir ve gizli kalmışlardır bu yüzden bu iddialar gün geçtikçe toplum arasında yayılmaktadır.
Sabetaycılar, 1666'dan sonra asirlarca Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde -çogu zaman gizleseler ve içe kapansalar da- kendi inanç ve geleneklerini serbestçe yaşamışlardır. Gerek Osmanlı devleti, gerekse Cumhuriyet döneminde hiç bir takibata uğramamışlardır. Bütün bunlara rağmen kendilerini neden sakladıkları hâlâ bilinmiyor.
1917 Selanik yangınında Sabetaycılıkla alakalı dökümanların bulunduğu kütüphanelerin bir kısmı yanmıştır. Bu yangından kurtulan belgeler nüfus mübadelesi sırasında İstanbul'a getirilmiştir. Ancak açıklanmayan bir nedenle bu belgeler şu anda cemaatin elinde olmayıp İsrail devletinin gizli arşivinde bulunmaktadır.
Sabetayist, sabetayizmi savunan, o görüşe bağlı bulunan kişi veya sabetaycı. Sabetaycılık, 17 yüzyılda ortaya çıkan, Sabetay Sevi kurmuş olduğu, mesih kabul edildiği, kabbalayla münasebeti bulunan gizli inançtır. Sabetay Sevi, İspanya'dan kovulup, Osmanlı'ya sığınan Yahudi bir ailenin çocuğudur. Yahudilerin kurtarıcı mesih peygamerin geleceği beklentilerinin olduğu sırada, Sabetay Sevi kendini mesih ilan etmiştir. Din adamlarının karşı çıkmalarına karşın, çok sayıda taraftar toplamıştır. Sonunda tutuklanmıştır ve öldürülme emri verilmiştir. Bu sırada müslümanlığa geçer ve Aziz Mehmet Efendi adını alır. O'nun müslümanlığa geçişi yahudiler arasında şok etkisi yapmış, bir kısmı ona inanmayı bırakmış, bir kısmıda onun arkasından müslüman olmuştur. Bugün bile hala varolan çeşitli mezheplere ayrılmışlardır. (Karakaşlar, Yakubiler gibi) Sabetay ailelerden yetişen çok sayıda ünlü vardır. Evliyazade ailesinden Adnan Menderes, Uşakizadelerden, Atatürk'ün eşi Latife hanım örnek gösterilebilir.
Gelelim Sabatay Sevi'ye... 1626 yılında İzmirli bir Yahudi olarak dünyaya gelen Sabatay, 1648 yılına gelindiğinde Kabbala'yı çok iyi bilen bir haham olmuştu. Kabbalist Yahudi tasavvufundan çok etkilenen Sevi gördüğü rüyaları ve sözde kerametleri ile derhal Yahudi çevresini etkilemiş; ünü Mısır, Filistin ve Avrupalı Yahudilere kadar yayılmıştı. Onu ilk Siyonist olarak düşünebiliriz. Çünkü diasporada dağınık halde yaşayan Yahudi milletine “'Kutsal Yurt'”larına, (Arz-ı Mevud) Kudüs'e göç etmelerini telkin ediyordu. Henüz yahudilerin beklediği kurtarıcı Kral-Mesih olduğunu ilan etmemişti. Nihayet Kudüs'e gitti. Fakat ortodoks yahudilerden fazla yüz bulamadı. Nihayet orada Gazzeli Yahudi teolog Nathan'la tanıştı; ondan Yahudi Şeriati ile ilgili dersler aldı. Zira Sevi’nin Yahudi dini ve şeriatı hakkındaki bilgisi çok iyi değildi. Sonun da Nathan’ın telkinleri ve direktifleri ile Mesih olduğunu ilan etti (1665-1666). Yahudi diasporasını bir heyecan kapladı. Kefaret oruçlarının tutulduğu Yahudiler arasında Kudüs'e göç hazırlıkları başlamıştı. Hatta 1665'te Almanya Hamburg Yahudileri Sinagogu'nda Mesih Sabatay Sevi'ye Yahudilerin Kralı olarak dua edildi. Sabatay, Yahudilerin bazı temel şeriat yasaklarını da mübah saydığından Ortodoks haham ve halkın tepkisini çekmiş, Bab-ı Ali'ye şikayetler had safhaya ulaşmıştı. Nihayet Osmanlı makamlarınca tutuklanarak Gelibolu Kalesi'ne hapsedildi. İşin ilginç tarafı 1666 Eylülüne kadar hapishanede prensler gibi yaşadı ve faaliyetlerine devam etti. Yahudilerin 9 Ab'daki, Kudüs tapınağının yıkılışı anısı olan oruç günlerini Sabatay, Gelibolu kalesinden yayınladığı fermanla resmen Mesih'in doğum günü ve bir sevinç bayramı şekline dönüştürdü.
Din adamı olarak yetiştirilen Sabetay Sevi, 39'uncu yaşının eşiğinde yoğun bir mistisizme saplandı. Toplumu kurtarabilecek ilâhi bir güce sahip olduğunu söylemeye başladı ve 31 Mayıs 1665 tarihinde Mesih olduğunu ilân etti. Yahudi inancına göre Mesih (kurtarıcı), kendilerine bu günkü İsrail topraklarında bağımsız bir devlet kuracak ve dünyanın dört bir yayına dağılmış olan Yahudiler'i bir araya toplayacaktır. Sabetay Sevi, haham olarak sinagoglarda ateşli konuşmalar yaptı ve taraftarlarının sayısını her gün arttırdı. Avrupa'dan Yemen'e, Kuzey Afrika'dan Anadolu'ya kadar geniş bir coğrafyada yaşayan insanlar arasında dalgalanmalar, kaynaşmalar oldu. Bunun sonucunda heyecan kasırgası ile Yahudiliğin resmî tutumundan ayrı, yeni ve radikal bir akım doğdu.
Bu akım, Hristiyanlar arasında etkileşimlere, Müslümanlar arasında ise sert ve ciddî tartışmalara yol açtı. İnsanlar, Sabetay Sevi'ye tapmaya, sinagoglardaki konuşmalarından sonra taşkınlıklar yapmaya başladılar. Kimse, neler olabileceğini kestiremiyordu. Sabetay Sevi, oluşmasına yol açtığı heyecan seline kapıldı. Taraftarlarıyla birlikte Osmanlı Devleti'nin başşehri Istanbul'a doğru yürüyüşe geçti. Bu olay üzerine Sevi tutuklandı ve yargılandı.
Sultan Dördüncü Mehmet, çok uzun süren yargılamayı perde arkasından takip etti. Yargılama sonunda Sabetay Sevi'nin önüne iki seçenek kondu: İddialarından vazgeçmezse öldürülecek, Müslümanlığı kabul ederse, hayatı bağışlanacaktır. Sevi: "Bu can bu bedende olduğu sürece Müslüman'ım." der, Aziz Mehmet Efendi adını alır. Taraftarlarının bazıları bu ihaneti kabullenmez ve intihar ederler. Çoğunluk ise Müslümanlığı kabul eder. Mesih, yâni kurtarıcı, kendisini kurtarabilmek için dinini değiştirmiştir. Bir müddet sonra da taraftarları arısındaki intiharları durdurabilmek ve insanları kendisine çekebilmek için bir çıkış yapar: Cübbesinin içine bir kuş yerleştirerek topluluğunun huzuruna çıkar. Burada cübbesinin önünü açarak sakladığı kuşu uçurur. "Can bedenden çıktı." Diyerek, eski dinine döndüğünü îma eder.
Sabetay Sevi ve yandaşlarına, dinlerinden döndükleri için, 'dönme' veya 'avdeti' denilir. Fakat onlar, İslâmiyet'i kabul ettiklerini söylemelerine, görünüşte Müslüman gibi hareket etmelerine rağmen, gerçekte Musevîliğe inanmaktadırlar. Bu durum, yetkililerin gözünden kaçmaz. 1676 yılında Arnavutluk'a sürgüne gönderilirler ve Sabetay Sevi, aynı yıl Arnavutluk'ta ölür.
alıntı Kaynak:
http://www.osmanyalcintas.tr.gg/-SABATAY%26%23304%3BZM.htm
|
|
|
|
|
|