ZERDÜŞTİLİK
(Mazdaizm)
İran dinleri içerisinde, tek tanrı inanışına yer vermesi bakımından, en dikkat çekicisi Zerdüştilik 'tir. Bu din, adını kurucusundan alır. Bu dine, dayandığı tek tanrı Ahura Mazdah 'a nispeten “Mazdeizm” de denir.
1. Zerdüşt 'ün Hayatı
Zerdüşt kelimesi (Zoroaster), Zarathustra 'nın Yunanca karşılığıdır (Zarath: güzel, doğru; üstra: develer demektir. Güzel develere sahip olan anlamını ifade eder. Halk dilinde zerdüşt, yaşayan yıldız olarak nitelendirilir). Zerdüşt 'ün doğumu, M.Ö. 570 olarak tahmin edilmektedir. Zerdüşt, İran dinleri üzerinde önemli bir etki bırakmıştır. Tektanrılı bir inanç telkin ettiği için onu bir peygamber olarak kabul edenler bulunduğu gibi, ona bir hakim veya şaman olarak bakanlar da vardır. Gatha 'lar diye adlandırılan kutsal metinler ona dayandırılır.
Zerdüşt, Yüce Tanrı olarak telkin ettiği Ahura Mazdah ile yakın irtibatı bulunduğunu ilan etti. Ona göre alemlerde mücadele eden, İyilik ve Kötülük diye adlandırılan iki asli ruh (ilkine “Spenta Mainyu”, ikincisine “Angra Mainyu” denilir) var idi. Ahura Mazdah 'ın bu iki ruhla alakasını bugün pek iyi bilemesek de O, iyilikle beraberdir. İnsanoğlu, bu iki ruh arasından birini seçmeye mecburdur ve seçimi onun kaderini etkileyecektir.
Zerdüşt 'ün ölümünden sonra insanlar, onun karşı çıktığı Mitra, Anahita gibi tanrılara tekrar tapınmaya başladılar.
2. Kutsal Kitapları ; Gathalar - Avesta
Zerdüşt 'ten sonra çoktanrılı inançlar yayılmışsa da ona nispet edilen kutsal Gatha 'lar, İran 'da etkisini sürdürmüştür. Avesta, eski İran 'ın ve bugün Hindistan 'da yaşayan İran asıllı Parsî lerin ve diğer Zerdüşt inancını kabul edenlerin kutsal kitabıdır. Dili Pehlevice (Eski Farsça) ve Kürtce 'dir.. Avesta (Hikmet, bilgi anlamında), şu bölümden oluşur:
2.1. Yasna: Dini törenlerde okunan ilahiler. Zerdüşt 'ün Gatha 'ları bu bölümdedir. Gatha 'lar, Avesta 'nın eski metinleri ve kısımlarıdır. Gatha 'lar, Zerdüşt 'ün sözleri sayılır ve hususi bir saygı görür. Pehlevi dilinde Gatha 'nın her şiirine “Gas” denir. Gatah 'ların tamamının 17 fasıl, 338 kıta, 896 mısra ve 5560 kelimeden ibaret olduğu belirtilir. Avesta 'daki Gatah 'lar; Eşnut Gat, Eştut Gat, Spentmend Gat, Vonu Hişter Gat ve Vehiştvet Gat olmak üzere beş tanedir.
2.2. Yast: Çeşitli tanrılara yöneltilen ilahiler.Güneş tanrısı Mitra,Ahura Mazda ile ölmez azizleri ve diğer tanrısal olgular için yapılacak kurban şarkıları olup yirmibir söylevi kapsamaktadır.
2.3. Videvdat: “Şeytanlara karşı kanun” diye de adlandırılır; şeytanlara karşı tılsımlar ve temizlenme kaideleri bu bölümde yer alır. Toplam yirmi iki söylevi kapsamaktadır.
2.4. Vispered : Tüm kutsananlar anlamında olup, ibadetlerde anılması gerekli olan kutsallar ve onlara yapılan ibadetleri ve bazı edebi bölümleri içermektedir.
2.5.Horda (Xorda) Avesta : Genç avesta anlamına gelmekte olan bu bölümde günlük ve yaşam sürecinde yapılması gerekli ibadet zamanlarını gösteren bir zaman takvimi niteliğindedir. Bu da dört bölüm halindedir.
2.5.1.Nijis : Mitra Tanrısı,umut,aydınlık,su ve ateş hakkındadır
2.5.2.Kataha : Beş umudu kapsamaktadır.
2.5.3.Sihroje : Günlük yaşamda iyi ve kötü anların varlığı hakkında bilgileri kapsar
2.5.4.Aferinkan : İnsanların iyiliklerle mutlu anlarından eğlence ve kutsamalarından bahsetmektedir.
2.6.Nirangastan : Bu bölümde de ölenlerin ruhlarının göğe çıkışları anlatılmaktadır.
Bu Avesta bölümlerinden eksik -kayıp- olanlarının tamamlanması amacıyla MS yapılan çalışmalarda halkın ve din adamlarının sözlerini ve eski kaynaklar esas alınarak (zaman zaman değişikliklere uğramış) hazırlanan bölümlerde şu alt bölümlerden meydana gelmektedir.
a.Bundahişn : Temel veya yaratılış anlamında olup uzay ve dünyanın yaratılışı sürecini ve sonucunu eski kaynaklara bağlı olarak anlatmaktadır.
b.Denkart : Dini eser anlamına gelmekte olan Avesta 'nın kayıp olan yirmibir bölümü ve onların içerikleri hakkında bilgi verirken, karmaşık bir ansiklopedi durumundadır.
c. Brahman Yaşt : Sassaniler zamanında yazılmış olduğu belli olan bölüm, Avesta 'nın son kayıp olan bölümleri hakkında bilgi vermektedir.
d. Ayatkar-i Zamaspik : Zerdüştlüğün ortaya çıktığı bölgenin ilginç mitolojik ve kahramanlık hikayelerini anlatır.
e. Menok-i Xrat : İyilik ruhu ve bilgelik anlamına gelmekte olup,Menok-i Xrat ile bir Zerdüşt dini bilgini arasında geçen ve Zerdüşt dini inancı konusunda 62 sorulu cevaplı bir bölümdür.
f. Pank Namak-i Zerdüşt : Zerdüşt 'ün fikir kitabı anlamında olan bu kitap da Sassaniler zamanında Zerdüşt 'ün fikirleri konusunda yazılmıştır.
g. Ardai Viraz Namak : Bu kitap Arda i Viraz 'ın göğe ve cehenneme seyahatini anlatmaktadır.
h. Viçitakihai Zatspram : Zatspram 'ın seçilen yazıları anlamında olup, Zerdüşt 'ün var oluş veya dünyanın yaratılışı konusundaki görüşünün Zervanist düşüncesi ile yazılmasıdır.
ı. Şayast na Şayast : Müsaadeli ve müsaadesiz anlamında olan bu bölüm dini inançları gereği soru ve cevaplı kuralları içeren bir bölümdür.
i. Pahlavi Rivayat Zu Datesstan-i Denik : Dini kuralları içeren Pehlevi rivayetleridir. Bu bölümde dini, mitolojik ve kahramanlık konularında bilgiler verilmektedir.
Avesta 'nın büyük bir kısmının dili pek güç anlaşılır. Avesta, Şapur II (309-380) zamanında bir araya getirilmiştir.
3.Zerdüşt 'ün Getirdiği Dini Prensipler
Zerdüşt, eski İran 'a tevhid inancını getirmiştir.Onu getirdiği din,tek tanrıya inanmakta idi.Ondan önce İranlılar.bir kısım tanrılara tapınmakta ve rahiplerin hazırladığı uyuşturucu bir kutsal içkiyi içmekle uygulanan Haoma kültürünü devam ettirmekte idiler (Haoma,bütün alemi sıvı şekilde doldurduğuna inanılan hayat tanrısı idi).
Zerdüşt,daha sonraları Ormazd şekline dönüşmüş ve islam kaynaklarında da “Hürmüz” olarak yer almış Ahura Mazdah (Hakim Rab anlamında), Daryus (tahminen M.Ö. 500 'ler) ve takipçileri tarafından Batı Asya 'ya getirilen ve birkaç yüzyıl içinde Turfan ' dan Habeşistan 'a,İndus nehrinden Ege Denizine kadar yayılan bir yüce Tanrı idi.O,alemin tanrısı idi.Alemin gayesi;yalanın,kötülüğün hakikat tarafından yenilmesidir.Alemdeki maddi ve manevi nizamı yaratan,tabiat kanunlarını koyan, Ahura Mazdah 'dır.Kötülüklerin kaynağı,Ehrimen 'dir.
Ahura Mazdah önce manevi bir varlık olarak kabul edilirken sonraları, Zerdüşt 'ten önce olduğu gibi,onu nuru ateşin ihtiva ettiği,yaratılmamış bir ışık olarak düşünüldü ve böylece ateş kültürü gelişti (Mecusilik). Ahura Mazdah 'ın yanında altı baş melek bulunur.Bunlara Ameşa Spenta 'lar (Kutsal Ölümsüzler) denilir. Bunlar; İyi Akıl, Adalet (veya Hakikat), İlahi İrade Ülkesi, Tevazu (veya Dindarlık), Mükemmeliyet ve Ölümsüzlük şeklinde, Ahura Mazdah 'ın sıfatları, çeşitli vecheleri ve fonksiyonları olarak telakki edilir.
Zerdüşt 'e göre bir taraftan sağduyu, iyilik ve aydınlıktan oluşan “Aşa” (alem nizamı), öteki tarafta da suç, kötülük ve karanlığı içinde bulunduran “Drug” (yalan, anarşi, fesat) vardır. İnsanın iyilik tarafını seçmesi gerekir. İnsanın bu seçimi öteki dünyada sonuç verecektir.
Zerdüşt 'ün ölümden sonraki muhakeme ile ilgili telkinleri vardır. Ahura Mazdah 'a inananların ruhu, ölümden sonra dördüncü gün muhakeme edilir. O, önce Cinvat Köprüsünden geçecektir. Bu köprü, bu alemden ötekine götürür. Dinsiz bu köprüden geçemeyip cehenneme düşer. Dindar kişi ise bu köprüden geçip cennete ulaşır ( ona altı Ameşa Spenta 'ya sonradan katılan “itaat” yol gösterir). Cinvat Köprüsü 'nün ortası kılıç yüzü gibi olur ve dinsiz cehenneme düşer;ancak iyi insanın ruhu geçerken geniş tarafı döner ve oda geçme imkanı bulur.
Zerdüşt gelecek bir alemşümül muhakemeden de bahsetti. Kendinden 3.000 yıl sonra Ehrimen 'in gücü zeval bulacak ve hakikat-adalet evi kurulacaktır. Böylece itaat ruhu zafere ulaşacaktır.Muhakeme ,ateş ve erimiş maden ile olacaktır. Bütün bu işler; “Saoşyant” denilen kurtarıcının doğmasıyla gerçekleşecektir. O Kansava Gölü 'nde yıkanan bir bakirenin o gölde bulunana Zerdüşt 'ün tohumuyla gebe kalması sonucu doğacaktır. Böylece ölülerin doğması başlayacaktır.(dirilme).İlk insan “Gayomart”ın kemikleri hayat kazanacak,bütün ölüler tekrar vücutlarına kavuşacak ve bir yerde toplanacaktır. İyiler,kötüler ayrılacak; iyiler cennete kötüler cehenneme gidecektir. Üç gün kalınacak, sonra bütün yaratıklar ateş ırmağından geçecek, ateş kötüleri temizleyecek ve şeytanlarla bütünleşenler hariç, herkes AHURA MAZDAH 'ın ülkesine girecektir.
Zerdüşt 'ten önce “deva” denilen ve Ehrimen 'in avenesi olan şeytanlara, onları yatıştırmak üzere, kurban kesilirdi. Onların kurbanlardan çıkan buğu ile beslendiklerine inanılırdı. Böylece onlara ibadet edilmiş olunurdu. Zerdüşt,ün kurban kesimi ile mücadelesi bu sebebe dayanır. Zerdüşt, sığır eti yemeyi de yasakladı.( Hindistan 'da da bu yasak vardır. İslam ile Yahudilikte ise domuz eti yasaklanmıştır)
Günah, insanı kötü güçlerin esiri kılar; fazilet iyiliğin nihai galebesine yardım eder. Zerdüştilikte, doğru yaşama,ahlaki emirlere uyma esastır. Ahlaki emirler; iyi düşünce iyi söz, iyi iş diye özetlenir. Fakirlere,cömert davranma,yabancılara misafirperverlik,bütün lekelerden uzak kalma ,toprağı sürme,sığırlara bakma, sıkıcı şeyleri imha da faziletli işlerden sayılır. Temiz hayvanları, özellikle köpekleri öldürme büyük günahtır. Zina yasaktır. Bazı cinsi konular ve ölü bedenine temas, kirlenmeye yol açar; özel ayinler gerektirir.
Zerdüşt “iyi hayvanların içinde olduğu bir ev ve dişilerin içinde bulunduğu bir sürü ile yayılacağı bir yaylak olduğunda orada mutluluk ve şanslılık doğar.Orada tam güzel bir hayat doğar”diye belirtmektedir.Zerdüşt her alanda tarım ve hayvancılıkla uğraşılıp bol üretimin sağlanmasını ve zararlı bitkilerle hayvanlarında kökünün kesilmesini tavsiye etmektedir. Temiz hayvanlarda sayılan köpek ve kedinin öldürülmesini büyük günah saymaktadır.Döllenmeyi ve çiftleşmeyi önleme kesin olarak yasaklanmıştır.
Bu dini inançta söz konusu edilen şarap içkisi,dini ibadetle ilgili olup,dini düşüncelerin geliştirilip derinleştirilmesi ve ruh gözünün açılması amacıyla içilmekte olduğu vurgulanır. Avesta 'nın Gatha bölümünde belirtildiğine göre dini inanç alanında şarkı ve şiirlerin önemli bir yeri olduğu görülür. Cenneti şarkılı bir yer olarak değerlendirdiği dikkate alınırsa bunun önemi daha iyi kavranır.
Zerdüşt intihar etmeyi tanrı Ahura Mazda ‘ya düşmanlık olarak niteler ve çok günahkarca bulur. Kendini ve eşini her alanda korumakla yükümlü olan insanın intihar etmesi veya kendilerini koruyan askerlerine kötülük etmesini büyük günah saymasının yanında, Tanrı Ahura Mazda 'ya düşmanlık olarak belirler.
Zerdüşt dini inancına göre tanrı kadın ve erkeği bir arada ve birbirine arkadaş yaratmıştır. Arkadaşlar arasında eşitliği temel alan bu inançta kadın ve erkek eşit olarak kabul edilmektedir. Zerdüşt inancını gelişip yayıldığı bölgelerde çok eşliliğin azaldığı ve tek eşliliğin arttığı görülmüştür. Zerdüşt, kadınların evlerinde çocukların anası olması, çocuklarını yetiştirmede ve onlara iyilikler ile yurtseverlikleri aşılamada en etkin kimse olduğunu belirtir.Erkek çocukların anaları olarak, kötü düşmanlara karşı ülkelerini savunmaları ile mal,can ve namuslarını korumalarında kadınların, eğitip yetişmelerinde büyük rol oynayacaklarını belirler.
Zerdüşt, kim kardeşlerine doğru ve dürüst olur ve fakirlere yardım ederse, tanrı Ahura Mazda yolunda çalıştığı için, tanrı da onu destekler ve korur,derken inananlarına doğru olana yapmayı, buna inanç göstermelerini ve bunu yaymaya çalışmalarını tavsiye eder, zayıf ve fakir olanların da yardım edilerek korunmasını belirtir.
4.Zerdüşt Dini İnancında Kutsal Ateş
Ateş Zerdüşt dini inancı tarafından kutsal olarak kabul edilmektedir.Ateş Zerdüştizm 'de çok önemli bir yere sahiptir. Avesta 'ya göre ateş tanrı Ahura Mazda 'nın ruhu ve oğludur.
Esas olarak ateşe üç anlam veriliyordu veya bu anlamlarda ateş kutsanıyordu. Ateşin başlangıcı olarak ev ateşi yani ocak ateşi kabul ediliyordu. İkincisi kurbat ateşi olup, bu ateş devamlı yanan ve kötülükleri uzaklaştırandır. Üçüncüsü ise halk topluluklarınca meydanlarda yakılan ve etrafında eğlenilen,aynı zamanda ateşle temasa gelerek veya bu ateşin içinden geçerek suç ve günah işlemiş olanlar, kime karşı suç veya günah işlemişse onun yakacağı ateşin içinden yürüyerek kendini temize çıkarması günahını veya suçunu affettirmesi, yani kendisinin suçsuz ve günahsız olduğunu ispatlaması geleneği bakımından önemliydi.
Bir Part destanında, Kral Muhabad 'ın oğlu Prens Wise, suçsuzluğunu ispat edebilmesi için büyük bir ateş yaktırdığını anlatırken ilgili şiirde,
“......................................
Şimdi hak ve askerler
Benden suçsuzluğumu ispat etmemi isterler
Bana deki ‘ateşin içinden geç '
Halka ve dünyaya temiz
Suçsuz olduğunu ispat et” diye belirlemesinde de ateşin bu gücüne inanıldığını açık ortaya koymaktadır.
Bu inanca göre ateş,sadece günah ve suçlardan arındırıp temizleyen yetkisinin dışında aynı zamanda ilahi güç, kuvvet ve kudret veren bir kaynak olarak da görülür. Çünkü ateşin tanrı Ahura Mazda 'nın oğlu olduğuna inanılmasının yanında, insanların ruhlarının da ateşten geldiği ve ölümden sonrada ruhun yapılmış olduğu gökteki ateşe çekileceği ve onunla birleşeceğine inanılmaktadır.
Geçmişte ateşin kutsanması konusunda anlatılanların dışında tapınaklarda devamlı yanmakta olan ateşler : Bölge halkının inançları için yaptıkları tapınakların çok basit yapılar olmalarına rağmen, tüm tapınaklarında devamlı ateşlerin yanması için ateşgahları vardır. Bu ateşlerin devamlı yakılması ve kutsanması ile dini ibadetlerin yapılması için tapınaklarda din adamları sürekli bulunurlar.
Zerdüştlüğün ilk döneminde Tapınaklarda ki kutsal ateşlerin rahatsız olmamaları için yaklaşan her kim olursa olsun nefesinin kutsal ateşi rahatsız etmemesi için yüzünü örtmek zorunluluğu vardı. Dini törenler açık alanlarda ve ortasında büyük ateşlerin yakılması ile yapılırdı. Zerdüşt 'ün kanlı kurbanları yasaklaması sonrasında kutsal ateşe ekmek ve süt kurban olarak sunulmakta idi.
Kutsal ateş bazı kaynaklara göre ise üçe ayrılmaktadır.Bunlar ;
- Farhang Ateşi ; Din adamlarının ateşi
- Guşnah Ateşi ; Savaşçıların ateşi
- Burzin Mihr Ateşi ; Köylü ve çiftçilerin, halkın ateşi olarak bir ayrıma tabi tutulur. Bu ateşin konumu toplumun sosyal yaşantısının açık bir yansımasıdır.
Zerdüştlüğe göre esasta yeryüzündeki her türlü canlı ve cansızda ateş vardır. İnsanda ,hayvanda , bitkilerde gökte ve yerde bu ateşi değişik zaman ve durumlarda açık görmek mümkündür. Bunlarda insanda bulunan ve insanların ilişkilerini sağlayan ve aynı zamanda Tanrı ile ilişkide olan ateşin en kutsal ateş olduğu belirlenir. Bu ateşin 215-216 değişik ateşten meydana geldiği ve her bir ateşin ise çalışan bir meslek grubuna ait olduğu belirtilir. Aynı zamanda insanların değişik şeylerden yaktığı ateşin, insanları kötülükten ve günahlardan arındırdığına inanılır. Ateşin, dünyanın yaratılışında altı unsurda karışık varlığı ile ateşten yaratıldıkları belirtilir. Bu unsurlar gökyüzü,yeryüzü,veya toprak,su,bitkiler,hayvanlar ve insanlardır.Bunların bünyesindeki ateşi değişik şekillerde ve olaylarda gözle dahi görmek mümkündür diye belirlenir. Zerdüştlükte sabah güneşinin öğleye kadar geçen zamanda bereket getirdiğine inanılırdı.
5.Avesta 'dan Bazı Konularla İlgili Kısa Alıntılarla Zerdüşt İnancı
5.1.Yaratılış
Avesta 'da Üçüncü Gatha 'nın Yasna otuz kısmı, uzayın yaratılışını anlatan bir bölümdür. Burada uzayın ve dünyanın yaratılışı anlatılırken, birbirlerine karşıt iki ruhun ilişkileri ile yaratıldığı belirtilmektedir. Bu ruhların her şeyi yaratışları şöyle anlatılır ;
“V e ondan tüm varlıkları yarattı.Varlıkları yaratınca onları gövdesinde taşıdı. Böylece devamlı olarak çoğalıp büyüdü ve her şey giderek güzelleşti. Ve sonra diğerlerini birbiri arkasına gövdesinden yaratmaya başladı.
Ve sonra kafasından göğü
Ve yeri ayaklarından yarattı.
Ve suları gözyaşlarından
Ve bitkileri tüylerinden,
Ve ateşi kendi anlamından yarattı.”(Riv.Dat.Den.XIVI 3-5,11,13-28) Burada esas olarak anlatılmak istenen Tanrının kendisi yani Ahura Mazda olduğu şeklinde yorumlanmaktadır. Böylece uzayda görünen görülemeyen her şey tanrının görünen organları veya görünmeyen parçalarıdır.Böylece uzayın tüm elementleri tanrının bizzat yapısıdır.
5.2.Ölüm ve Sonrası Hakkında Öğretisi
Zerdüşt dini inancında ölenlerin ruhları Cinvat köprüsünden geçmeye çalışırlar iyiler geçer kötüler için ise köprü incelir keskinleşir ve kötüler köprüden aşağıya karanlıkların içine düşerler.Aşağıya düşen kötüler 3 'e ayrılır.Tamamen kötü olanlar(sürekli cehennemde kalırlar),Çok günah işlemiş fakat iyiliği de olanlar(onikibin yıl cehennemde kaldıktan sonra cennete girerler),Günahları ve Sevapları eşit olanlar (günahlarından arınıncaya kadar cehennemde kalıp sonra cennete girecekler).Yine Cinvat Köprüsü 'nü geçmiş olan iyi insanların ruhlarının cennete varış seyiri 3 'e ayrılmaktadır.İyi düşüncelerinden dolayı(Hamut) önce yıldızlara,İyiyi konuşmalarından (Huxt) dolayı önce aya, İyiyi yapması (Huvarşt) ile önce güneşe yükseleceği,bu aşamalardan geçtikten sonra cennet kapısına varabileceğini belirler.Burada da sorgulamaya tutulurlar. Avesta 'nın Gatha bölümünde bu şöyle anlatılır;
“Ona sorma,
Çünkü sen ona başından geçen kötülükleri,
Göz yaşları ile bozulmuş yolları,
Ki onlarda o geldi,
Üzüntülü gözyaşlarından akıllanmak vardır.
Nasıl buraya geldin ey haklı?
Geçmiş olan yaratılışından, iyileşmenden,
Duran bir yaşam için, günahsız geldin,
Ölümsüzlüğü tad görüyorsun kal uzun zaman.”
Köprüyü rahatlıkla geçebilen iyi insanların ruhları ise Ahura Mazda tarafından yapılmış cennete çok güzel bir genç kızla (Huri) ile mutluluk içinde sonsuza kadar yaşarlar.Huriler cennete yaşamayı hak etmiş iyi kadınlardır.Cennette yaşayanların her türlü istekleri sonsuza kadar yerine getirilir.Avesta 'da cennette bulunan bir kadın şöyle tasvir edilmektedir;
“Bir parlak ve çok güzel kız,
Beyaz bilekli ve güçlü
Çok güzel görünüşlü
Yeni yetişmiş
Çabuk büyümüş,iri göğüslü,
Asil yapıda, asil doğmuş,
Zengin aileden,daha onbeş yaşında,
Görünüş ve şeklinde öyle güzel ki
Sanki yaratıkların en güzeli ” (Yasna 43-46 )
5.3.Kıyamet Öğretisi
Zerdüşt inancına bağlı olanlar Zerdüşt 'ün dünyanın üçüncü döneminde gelmiş olduğuna inanmaktadırlar.Avesta 'nın Yaşt Bölümünün 13:141 de Zerdüşt 'ten sonra peygamber olarak,yine Zerdüşt 'ün soyundan veya direk Zerdüşt 'ün bir kızla birleşmesinden her bin senede bir peygamberin geleceği belirtilmektedir.En son gelecek olan Asvart-Arta,dünyayı tüm kötülüklerden temizleyip kurtaracağı belirtilmektedir.Bunların zaman ve sırası ile şöyle olacağı belirtilir.
3000 yılı sonuna kadar Zerdüşt
2000 yılı sonuna kadar Uxşyat-Arta
1000 yılı sonuna kadar Uxşyat-Nemah
0 yılı sonuna kadar Astvart-Arta
Zerdüşt dini inancına göre Zerdüşt 'ten sonra üç peygamber gelmesi sonrasında,üçüncü peygamber zamanında son mahkeme kurulacaktır.Böylece Ahura Mazda 'nın zamanı gelmiş olacak ve tüm iyi amele sahip olan insanlar,öyle bir dünyada yaşayacaklar ki, hiçbir hükümdarlık,haksızlık olmayacak,karanlık ve üzüntü olmayan bir yaşam başlayacaktır.Tüm kötülükler eriyen metalle Tanrı tarafından yok edilecek..Ölüler canlanacak,yaşam yada ruh geri dönecek dünyada yaşlılık ve ölüm olmayacak ve böylece sonsuza kadar mutluluk içinde bir yaşam başlayacağı belirtilmektedir. Yeniden diriliş konusu Avesta 'da ;
“Ölüler dirildiğinde
Yaşayanlar yaşlanmadan gelir
İsteğe göre yaşantılar düzenlenir” (Yaşt 19:11,89) diye belirtilir.
5.4.Avesta 'nın yazılışı ve Zerdüşt 'ün Peygamberliği Öğretisi
Avesta 'nın Brahman Yaşt bölümünde Zerdüşt 'ün zaman zaman Ahura Mazda ile görüştüğü ve Ahura Mazda 'nın isteklerini halka bildirdiği aktarılmaktadır.
“Zerdüşt ile herşeyi bilen Tanrı Ahura Mazda birleşip yedi gün yedi gece birlikte kaldılar.Zerdüşt Avesta 'yı yazdı.Bizler böylece Zerdüşt 'ün yazdığı Avesta 'ya inanıyoruz ve
onun çerçevesi dahilinde hareket ediyoruz” denilmektedir. Bu durum Vistaspa hakkındaki bir bölümde ise şöyle anlatılmaktadır.
“Ve ona söyledi: Şaraba Hanf kat Vistasp 'a ver.
Sonrasında bilerek yapıyordu,onu içtiğinde hemen olduğu yerde,
Bayıldı ve ruhu ile beraber cennete gitti”
Zerdüşt, dini inancı konusunda ve sosyal alanlarda inananları ve öğretileri üzerinde yegane otorite durumundadır ve kendisini Ahura Mazda 'nın aracısı olarak tanıtmaktadır.
“Onların doğum ve büyümelerine
Su ve bitkiler seviniyorlardı.
Onların doğum ve büyümelerinde
Su ve bitkilerde büyüdüler.
Onların doğum ve büyümelerinde
Tüm kutsal yaratıklar
İsteklerinin gerçekleştiğini gördüler.
Bizim istediğimiz ise din adamlarının doğuşu
Kutsal Zerdüşt, kurbanlaştırdığı demetleriyle
Şereflendirir bizleri kurban sunmalarıyla” ( Avesta / Yaşt : 13.39 94)
Burada açıkça bir peygamber yada kutsal tanrı yapısı Zerdüşt 'ün kişiliğinde anlatılmaktadır.
6. Parsîler
Parsî İranlı anlamına gelir. Özellikle Bombay 'da oturan Kuzeybatı Hindistan 'daki Zerdüşti topluluğa verilen addır. Parsîler, 641 de Müslümanların İran 'ı fethetmelerinden sonra 8. yy dan itibaren Hindistan 'a göç eden İranlılardır. İran 'da kalıp inançlarını devam ettirenlerde olmuştur.,bunlara “Ceberler” (Geber 'ler) denir. Parsîler, önce Kathiavar 'daki Diu, sonra Gucarat 'taki Sencen 'e daha sonrada şimdi kaldıkları diğer yerlerde ikamet ettiler. Onların kaldıkları önemli bir merkez Surat yakınındaki Nausari idi. Surat batılı tüccarlar için önem kazanınca Parsî ler maddi refaha kavuştular.Daha sonra ticaret merkezi Bombay 'a geçince onlardan çoğu Bombay 'a göç etti. 19.yy 'ın ilk yarısında Britanya usulü öğrenim Bombay 'a girdiğinde Parsîler hızla bu kültürü benimsediler.Böylece ticaret ve imalatta önemli bir yer kazandılar.
Hindistan 'a yerleşen Parsîler, bir Hindu kastı gibi teşkilatlandılar.Parsîler 'in büyük bir kısmı şimdi ileri gelen tüccar,endüstrici ve banker konumundadır. Dolayısıyla Parsîler , Hindistan 'a gelmelerinden bu yana ticaretle uğraşan bir topluluk olarak kendi inançlarını da büyük bir muhafazakarlılıkla devam ettirmişlerdir. Parsîler 15.yüzyılda İran 'da kalan Ceber 'lerle temas kurmuş, Pehlevi literatürünü getirtebilmişlerdir. Böylece Şapur II zamanında düzenlenen “Avesta” eski materyalle genişletilmiş oldu. Ancak bu önce 18 Yüzyılda takvimden kaynaklanan mezhep ayrılığına yol açtı. Sonra 19.yy daki reform hareketi kendini gösterdi. Yeni araştırma ve incelemeler sonucu, rahip sınıfının ayin tarzının Avesta 'ya uygun olmadığının belirlenmesi üzerine bu yola gidilmişti. Bununla beraber bazı yorumlarla eski geleneği savunanlarda vardı. Reform tedrici olarak tuttu. Cemaatte bir yandan dünyevileşme, öte yandan da mecazi açıklama yollarıyla muhafazakarlığı sorgulayan teosofik eğilimler ağırlık kazandı.
Şimdiki Parsîlik, kuvvetli monoteist karakterlidir. Merkezi ayine dayanan Tanrı sembolü ateştir. Kültün tapınakları vardır. Bu tapınaklara Parsî olmayanlar alınmaz. Günde beş defa ateşin temizliğini korumak için temizleme ayinleri yapılır. Bu ayinler, rahiplerin nezaretinde yürütülür. Ayinlerde Avesta 'dan ilahiler, parçalar okunur. Sunu ve kurbanlara önem verilir.Ölüler şehirden uzak “dakhma” denilen ölü kulelerine (sessizlik kuleleri) bırakılır. Bu kuleler, necis sayılır.Kuleler, 4 - 5 yüksekliğinde ,silindirik yapılardır. Terasında çıplak ölüler sıra halinde yatırılmıştır. Yırtıcı kuşların, akbabaların etlerini gagalaması ve güneşin kemikleri kurutması sonucu bu kemikler, kulenin içinde depolanır. Böylece toprağın kirletilmediğine inanılır. Hindistan 'daki Parsî toplulukları bu geleneği devam ettirirler. Parsîler , oturulmayan, cin, şeytanın top oynadığı yerlere “sessizlik kulesi” derler. Halk dakhmalardan korkar. Dakhmaların özel hizmetçileri vardır.
Parsîlikte ayrıntılı takdime veya kurbanlar bir sistem içinde yürütülür. Eski İran geleneğindeki Haoma veya benzeri Hint geleneğindeki Vedik Soma 'dan rahiplerce ilk sıkmayla elde edilen acı bir bitkinin suyu olan ve yine “haoma” diye adlandırılan sıvının takdimesi gibi. Hayatını doğru sürdürme,ahlak ve temizlik kurallarına bağlı kalma “aşa” diye adlandırılır. ( Vedik “rta” terimiyle eşanlamlı ). Ahura Mazdah 'ın Ameşa Spentaları denilen altı sıfatı (veya meleği ) arasından biri Ardibeheşt şeklinde Tanrı 'nın kozmik yaratıcı düzenini ifade ederki aşa da bu düzenle ilgilidir. Ahlaki prensipler üç maddede özetlenebilir :
1- İyi düşünce (humata)
2- İyi Söz (hukhta)
3- İyi İş (huvarşta) İyilik ve yardıma önem verilmesi bu topluğun öğretim ve sosyal
refahını arttırmıştır.
7.Günümüzde Zerdüştlük
Günümüzde Zerdüştlük Parsiler ve Ceberler olarak iki ana kola ayrılmış olarak varlıklarını devam ettirmektedirler. Günümüzde Parsilerin büyük bir bölümü Hindistan 'da yaşamaktadırlar. Caynistler gibi Parsîler de kast sisteminin cemaat dışında evlenmeme gibi bazı özelliklerini benimsemişlerdir. Bununla beraber Avrupalı 'larla evlenenler de vardır.
Zerdüştler günümüzde “Dünya Zerdüştler Birliği” adı altında örgütlenmiş olmakla beraber; Hindistan, ABD,Pakistan,İngiltere, Kanada gibi ülkelerde yerel toplulukları bir arada toplayan örgütlenmelere gitmişlerdir ve bu ülkelerde Tapınakları da mevcuttur.
Zerdüştlerin sayısı Bugün 40.000 'ni İran 100.000 'i Hindistan 'da olmak üzere yaklaşık 200.000 kadar olup geriye kalan büyük bölümü İngiltere, ABD, Pakistan, Kanada yaşamaktadır.
|
Ateşe Tapma
Özellikle Hint-İranlılarda oldukça yaygın bir ibadet türüdür. Ateşe tapanlar, "kutsal alev" dedikleri şimşeği, insanla gökyüzü arasındaki bir köprü olarak görüyorlardı. Ateş tanrısı Ehrimen'di. Persler ise Ahuramanza adına sürekli ateş yakarlardı.Ateşe tapma Parsiler'de de devam etti. Yunanlılar ateşin yararını Hephaistos'ta, ateşten yararlanma sanatını Prometeus'ta, kutsal alevi de Hestia'da tanrılaştırdılar. Roma'da ise Vesta Tapınağı'ndaki sürerkli ateşi rahipler korurdu. Zerdüşt dinine inananlar da ateşe taparlar, kutsal ateşin yakıldığı yapıya "ateşgâh" derlerdi. Ateşgâhlar bu dinin tapınaklarıydı.
Mecusîlik
Mecusî, Mecus dinine mensup olan; Mecusîlik ise Mecus dinine ait inanç ve akidelere dayalı tutum ve davranışların bütünü; temel akideleri Ateş (ışık)'e tapmak olan Zerdüştîlik, Mithraîlik, Zurvaîlik, Manilik ve Mazdekîlik gibi çeşitli fırka ve mezheplerin ortak adı. Mecusîler, Ateş'e tapan, nur ile zülmeti iki hayır ve şer kaynağı olarak kabul eden müşrik bir topluluktur.
Mecus kelimesinin aslı, Pehlivice (eski Farsça)'dan gelmektedir. Lügatçılar, mecus kelimesinin M-C-S kökünden türediğini ifade ederler. Mecus kelimesi, Pehlevicedeki Minc Kûş kelimesinden elde edilmiştir. Kelime olarak Minc Kûş, arapça "sağîr el-Uzuneyn" (küçük kulaklı)'in Pehlevice karşılığını teşkil etmektedir. Taberî, Hişam b. Muhammed el-Kelbî'den rivayetle; Mecuslarca peygamber tanınan Zerdüşt'ün, ehli kitap âlimleri tarafından Filistinli kabul edilip, İbranî peygamber Eremia'nın ashabından birinin hizmetçisi olduğunu, efendisini aldatınca lânetlenip cüzzama yakalandığını söyler: Minc Kûş kelimesinin Arapçadaki "sağîr el-Uıuneyn" (mesûs) kelimesine karşılık oluşturmasından hareketle; muhtemeldir ki, Zerdüşt'ün yakalandığı cüzzam(lepra) hastalığından kulaklarını kaybederek, küçük kulaklı anlamına gelen "Minc kûş" lakabını almıştır. Zerdüşt bu hastalıktan sonra Azerbaycan'a gitmiş ve oradan Mecus (Minc Kûş) akidesini yaymaya çalışmıştır.
Minc Kûş kelimesi doğu dil öbekleri arasındaki geçişi esnasında fonetik (lâfzî) değişiklikler geçirerek önce Arâmiceye, oradan da Arapça'ya "mecus" şeklinde intikal etmiştir. Mecus kelimesi lügatçılar tarafından "yahûd" gibi bir cins isim olarak kabul edilmiştir. "Mecuslar"ın tâbi oldukları dine "el-Mecusiyya" denilir. Bu dine Mecusîlik denildiği gibi, Zerdüşt'e isnaden "Zerdüştîlik"'.ve ilâh Ahura Mazda'ya isnaden de "Mazdekîlik" adı verilmiştir.
Mecusîlik dinine ait bilgiler, bu dinin kutsal kitabı olan Avesta'da bulunmaktadır. Avesta, Zerdüşt'ün ilâhileri olan Gatha'lar bölümü hariç, II. Şahpur zamanında tedvin edilmiştir. Daha sonra İslâm'ın üçüncü yüzyılında yeniden kaleme alınmıştır. Avesta, zamanla değişik yorumlara tabi tutularak karmaşık ve anlaşılmaz formlarda ortaya çıktığı için, kimlerin Mecusî olduğu tarihçilerin dahi çözemediği bir muamma durumunu almıştır(A. Bausani, İslâm Düşünce Tarihi, İstanbul 1990, I, 77).
Mecusîlik, İran'a sonradan gelen arya(soylu)lara telkin edildiği için bir soylular dini olarak ortaya çıkmıştır. Bu anlamda Mecusîlik (Zertüştîlik), aryaların kurduğu Hindnizm, Jainizm ve Sikh(sih) dini ile beraber arî(aryaî).. dinler kolunun bir üyesidir.
Mecusîlik dini henüz ortaya çıkmadan önce İran'da aryaların kendileri ile beraber buralara getirdikleri animizm-naturalizm karışımı dinler ve bu dinlere ait ilâhlar bulunmaktaydı. Meselâ Mithra (Mehr) güneşte ikamet ettiğine inanılan bir Mecusî tanrısı olup, geç dönemlerinde Mecusîliğin bir türevi olarak ortaya çıkmıştır.
İslâm ve ehli kitap kaymaklarında belirtildiği gibi, dini inançlar bakımından oldukça çeşitlilik gösteren Zerdüşt öncesi İran'da, animizm -natüralizm karışımı inançların yanında, ilâhî bir dinin varlığı da tartışmasızdır. Cassas Ebu Bekir er-Râzi Ahkâmu'l Kur'an'ında, Feridun'dan itibaren İran Viştaseb dönemine kadar uzunca bir zaman tevhîd inancına sahip olduğunu söylemektedir. Şehristâni, el-Milel'de; İranlıların Mecus dininden önce, Hz. İbrahim (a.s)'in Hanif dininden olduklarını zikretmektedir.
Taberî'ye göre, İsrailoğullarından bir peygamber, Keyâniyan hanedanının dördüncü hükümdarı olan Viştasebe tebliğci olarak gönderildi. Bu peygamber Viştaseb'in sarayında daha önce Filistinde yaşamış olan Zerdüşt'le karşılaştı. Bu peygamber Viştaseb ve halkına tebliğini İbranice yapıyor, Zerdüşt'de bunu Pehleviceye çeviriyordu.
Hükümdar Viştaseb bu zamana kadar Sabii dinine mensuptu. Ancak, bu peygamber vefat edince Zerdüşt bunu fırsat bilerek şeytanın vesveselerini yeni bir din olarak tebliğ etmeye başladı. Ebu Davud, İbn-i Abbas'tan rivayetle, Hz. Peygamber (s.a.s)'in Farslılar'ın nebisi ölünce, şeytan onlara Mecus akidelerini yazdırdı" (Ebu Davud, Harac, 31) şeklinde gelen bir hadis-i şerifine göre, Zerdüşt'ün kurduğu dinden önce İran'da ilâhî bir dinin varlığı kesinlik kazanmaktadır.
Hurrakan'ın oğlu Zerdüşt, M.Ö. VII. ile VI. yüzyıllar arasında yaşamıştır. İran sarayındaki İbranî peygamber vefat edince Viştaseb, Zerdüşt'ün tebliğine muhatab oldu ve onun geliştirdiği yeni dini kabul ederek, yayılması için yardım sağladı. Ayrıca tüm İran'da bir çok ateşgede (içinde ateş yanan Mecusî tapınağı) inşa ettirdi. Viştaseb'in oğlu İsfendiyar ise, zaman zaman baskıya varan yöntemleri) bu dini, İran'dan Anadolu içlerine kadar her yerde yaygınlaştırdı.
Zerdüşt, ilâh Ahura Mazda tarafından kendisine vahyedildiğini (!) iddia ettiği Gathaları, her biri on bin mısradan ibaret eserini, on iki bin öküz derisine yazmıştı. Gathalarda Avesta içinde yer alır. Avesta da yorum (zend)u ile birlikte "Zend Avesta" diye isimlendirilmiştir.
Rivayetlere göre Zerdüşt, bir sabah tanyeri ağarırken kutsal nehir Daiti'nin küçük bir ırmağına inmiş, buradan bir miktar su içtikten sonra, elinde ışıktan bir asa taşıyan ferişteh (melek) Vah Manah ile karşılaşmıştı. Manah onu Ahura Mazda'ya götürmüş ve yeni dininin emirlerini oradan almıştır. Böyle bir ruhî tecrübe geçiren Zerdüşt, henüz Azerbaycan'da bulunmaktaydı ve dinini ilk kez burada tebliğ etmeye başlamıştı. Zerdüşt, tebliğinin ilk dönemlerinde önemli zorluklarla karşılaştı. Bunun üzerine Azerbaycan'dan ayrılıp Belh'e geldi. Bu arada yol boyunca düşüncelerini gözden geçirdi, bazı düzeltmeler yaptı. Belh bu yeni dinin yayılma merkezi oldu.
Zerdüşt, yeni dinin şu dört ilkesinin uygulanmasıyla, Ehrimen (zulmet)in ifsadından dünyanın kurtulacağına inanıyordu: 1. Ahura Mazda'ya ibadet, 2. Feriştehlere saygı; 3. Cin ve şeytanlara lânet; 4. En yakın ile evlilik (Ö.R. Doğrul, Dünyadaki Dinler Tarihi, 140).
M.Ö. I. bin yıldan itibaren İran'da sosyal hayat tarım ve çiftçiliğe göre teşekkül etmeye başladığından eski dinlerin ilâh ve ayinleri (kurban kesmek gibi), Zerdüşt tarafından terk edilerek, sadece Ahura Mazda'nın bakışları önünde çiftçilik ve tarımla uğraşmak gibi bir ibadet şekline dönüştürüldü. Ahura Mazda, insanlardan ibadet olarak sadece iş (çiftçilik) ve barış istiyordu. En büyük ibadet, kuru bir çöl parçasını ekili bir toprak haline getirip, insanların yararlanmasına sunmaktır. Bu anlamda Zerdüştlük, tarım kültürüne dayalı sosyal bir ıslah dinidir.
Zerdüşt dininde maddi dünyanın Cennetten daha değerli olduğuna inanılır. Çünkü kötülüğün gücüne karşı verilecek savaş ancak bu dünyada yapılabilir. Bu anlamda Zerdüştlük (mecusîlik) dünyevî bir dindir.
Gathalarda işlenen ana konu, Ahura Mazda'dır. Gathalarda tam ifadesini bulan Zerdüşt dini, senevî (dualist) ilâh inancına sahip, birbirlerine karşı kıyasıya bir mücadeleye tutuşan ilâhların ebedî olarak savaştığı bir dindir. Bu dinde âlem, hayır ve şerrin üstünlük sağlamak için mücadele ettiği bir savaş alanıdır. Bu mücadele ve çatışmanın bir tarafında iyilerin iyisi "nur ilâhî" Ahura Mazda ve ona yardım eden feriştehler; öte yanda yalan şeytanı, "zulmet ilâhı" Angra Mainyu ile yardımcıları yer alır. İnsan bu mücadelede tanrılardan birisinin yanında yer alarak iyi ya da kötülüğünü ortaya koymak zorundadır. Bu savaş, sonunda, Ahura Mazda ve yandaşlarının zaferleri ile sona erecektir. Hayatın belirleyici aslı Hürmüz (Ahura Mazda) ile Ehrimenî (Angra Mainyiz) güçler arasındaki mücadeledir.
Ateş, ışık tanrısı olan Ahura Mazdayı sembolize eder ve her tapınakta (ateşgede) bir ateş odası bulunur. Bu tapınaklardan alınan kutsal ateş, söndürülmemek üzere evlere götürülürdü. Ateşgededeki ateşi yakmakla görevli rahip, ateşi kirletmemek için eline eldiven giyer, ağzının üstüne de bir peçe takardı.
Aydınlık ilâhı Ahura Mazda'ya inananlar cennete, Angra Mainyu'nun yanını tutanlar da cehenneme gitmeye mahkumdur. Zerdüşt kendisinden üç bin yıl sonra Ehrimeni gücün sona ereceğine, Hürmüz'ün hukümranlığının her tarafı kuşatacağına inanmıştı.
Mecusîlik (Zerdüştîlik) sonraki dönemlerde haleflerinin elinde yorumlanarak tahriflere uğradı. Zerdüşt'ün savaş açtığı Mithra ve Anahita gibi animistik ilâhlar, yeniden Mecusîliğe sokuldu.
Zerdüşt dinine ilk ağır darbeyi Hükümdar Darius döneminde, M.Ö. 331 yılında Doğu seferini yapmakta olan Büyük İskender vurdu. İskender Avestaları toplatıp Persepoliste yaktırdı ve Mecusîliği yasakladı.
Zerdüştlüğün, Vıştaseb'i takib eden birinci yüzyıl dışında pekbir etkinliği olmamıştı. M.Ö. 260 ile M.S. 224 yılları arasında Mecusîler karanlık bir dönemden sonra, daha önce eşi görülmemiş bir gücü ellerine geçirdiler. Sâsânîler, Mecusîlerin yardımı ile İran'da iktidarı ellerine geçirince karşılığında Mecusîlere akidelerini yayma fırsatı tanıdılar. İran'da Mecusîliğin Sâsânilerce yeniden teyit edilmesi dini siyasî yapılanmada, Sâsâni Mabetler iktidarını ortaya çıkarmış oldu. Bu yeni dinî-siyasî yapılanma, İran da soylu (aryaî) olmayan aşağı tabakalara ve sınıflara karşı sistemli bir zulmün yapıldığı yeni bir dönemi başlatmış oldu. Bu yeni zulüm dalgası, gelecek yüzyıllarda geniş halk kitlelerinin kendi istekleri ile İslâm'a girmelerini kolaylaştıran tarihi şartları oluşturdu.
Milâdî III. yüzyılda Mani, Mecusî dininin esaslarından yararlanarak yeni bir din (Manieheisme) kurdu. Mani'nin asıl amacı Zerdüştlüğü ıslah etmek ve ondan evrensel bir din meydana getirmekti. Bunun için Mecusîlik, Budhizm ve Hristiyanlık karışımı bir din kurmaya çalıştı. Kendisinin, Hz. İsa'nın müjdelediği "Faraklit" (Süryanice Munhamenna, arapça Muhammed) olduğunu iddia ederek peygamberliğini ilân etti. Mani, madde ve karanlığı kötülüğün yaratıcısı; ışık ve melekût âleminin ise iyiliğin yaratıcısı olduğunu ileri sürerek, Mecusîlik dininin ilkelerinden yararlandı. Madde ve ışık ezelî ve ebedî bir mücadele içindedir. Kurmuş olduğu kâinat nizamı ve gök düzenini Sâsânî sarayının sınıfsal hiyerarşisine kıyasla yorumlamıştı. Manişeizm I. Vehram (Behram) döneminde yasaklandı, Mani de ortodoks Zerdüşt din adamları tarafından idama mahkum edilerek öldürtüldü. Manişeist kâtifler, İslâmî dönemde halifelerin saraylarına kadar sokularak inançlarını yaymaya çalışmışlardı. Mutezile ve Eş'arî kelâmcılar bunlara karşı şiddetle mücadele ettiler.
Mazdek, M.S. Beşinci yüzyılın sonlarında Hükümdar Kabad (Kral Kavad)'ın himayesi altında, Zerdüşt dininin bazı kısımlarının değiştirilmesi ve yeniden yorumlanması neticesinde bazı görüşler ileri sürdü. Mazdek, ortaçağın ilk dönemlerinin komünizmini kurarak kadının orta malı olarak herkesin istifadesine sunulmasını zorunlu hale getirdi. Hatta bunu bir müddet uygulamaya koyduğu da bilinmektedir. Fakat bir süre sonra Kabad, Mazdek ve adamlarının birçoğunu öldürttü, Kabad'da oğlu Anuşirvan tarafından bir darbe ile devrildi. Anuşirvan Mazdekî inançlara karşı savaş açtı. Ancak orta Asya'da, Anadolu'da ve İran'da gizli bir şekilde teşkilatlandılar.
Mazdekî etkiler, İslâmî döneme sarkarak Bâbekiyye, İbâhiyye, Karmatiyye ve Muhammire gibi isimler altında Mecusîlik akidelerini yaymaya çalıştılar.
Hz. Peygamber (s.a.s)'in doğduğu gece meydana gelen büyük mucizelerden birisi de Mecusîliğin ebedi sanılan ateşinin sönmesi ve Kisranın sarayının on dört sütununun devrilmesiydi. Bu mucize, Mecûsiliğin Sâsânîlerle gelen müşrik dinî-siyasî etkinliğinin artık yok olacağı anlamını taşıyordu.
İslâmın doğduğu ve yayıldığı sıralarda, Mecusîlik, İran dışında Umman, Bahreyn, Yemen ve Necran bölgelerinde yaygındı. Asr-ı saadette mecusîlere ehl-i kitap uygulaması yapılmıştır. El-Balâzurî'nin beyanına göre, Hz. Peygamber (s.a:s), Hicretin yedinci yılının sonuna doğru, Ala' b. Abdullah el-Hadramiyi, Bahreyn halkını İslâma davet için bölgeye gönderdi. Zerdüştlerin bir kısmı İslâma girdi. İslâmı kabul etmeyenler de Yahudi ve Hristiyanlarla birlikte "cizye" ödemeyi kabul ettiler.
El-Balâzûri'deki bir başka rivayette de, Hz. Peygamber (s.a.s), Ebu Zeyd'e Umman Mecsîlerinden cizye almasını emretmiş olduğunu zikredilir. Allah (c.c), Kuran-ı Kerim'de, "Mecus"ları Yahûdi, Sabii ve Hristiyanlardan sonra, müşrik putperestlerden önce zikretmiştir. el-Hac, 17. Bu ayet doğrultusunda ve Resulullah'ın uygulamaları ışığında, İslâm hukuku, Mecusîlere ehl-i zimmet statüsü tanımıştır.
Hz. Ebu Bekr (r.a)'ın hilâfeti sırasında Bahreyn Mecusîleri cizye ödemeyi reddettikleri için üzerlerine asker gönderilmişti. Hz. Ömer (r.a), Caz' b. Ma'ûya'e, Bahreyn Mecusîleri için, "yakın akraba evliliği yapan erkeklerin karı ve çocuklarından ayrılması, yemeklerde Mecusî âdeti üzere dua yapılmaması ve Mecusî (mani) sihirbazların katledilmesi emrini göndermiş ve o da bu emri üç gün süreyle uygulamıştır. Bu uygulamanın duyulması üzerine Abdurrahman b. Avf, Hz. Ömer (r.a)'e Hz. Peygamber (s.a.s)'in, "onlardan yalnız cizye alınacağı, başka bir mükellefiyetlerinin olmadığı" hakkındaki hadis-i şerifini (Ebu Davud, Harac, 31) nakledince, Hz. Ömer (r.a) bu hadis doğrultusunda uygulama yapmaya başlamıştır. İslâm egemenliği altında, Mecusîlerin yaşadığı her yerde cizye ödemeleri koşuluyla dini âdet ve ayinlerine müsamaha gösterilmiş, ateşgedeler faaliyetlerine devam etmiştir.
Fethi takip eden yıllar içinde İran'da yaşayan Mecusî halk, İslâm'ın adil düzeni karşısında kitleler halinde İslâm'a girdiler. Zira Mecusî inanç ve uygulamaları, bütün türevleriyle aristokrat (sınıflı) bir din, bir soyluluk inancı olarak yerli halk kitlelerini tahkir etmeye ve aşağılamaya devam etmekteydi. Hatta ilginç bir uygulama olarak da İslâm öncesi dönemlerde, Mecusîliğin fiillerinden olan en yakın akraba ile evliliğin sadece soylular arasında yapılabileceği, çünkü bu âdetin bir soyluluk alâmeti olduğu ilân edilerek aryai olmayanlara aşağılayıcı bir sınırlama olarak yakın akraba evliliği yasaklanmıştı. İslâm fethi, Mecusî dininden kaynaklanan sınıf düzenini ortadan kaldırarak, çarpık aile ilişkilerini ebediyyen ilga etti.
İslâmî dönemde, Mecusî kalıntılar İslâm'a karşı oluşturulan mukavemet gruplarının psikolojik dayanağı olmaya devam etti. Mecusî inançlarıyla bütünleşen Sâsânî saltanatı, İslâm'ın hükümranlığı karşısında boyun eğdikten sonra, İranî (Farsî)lik haline dönüştü. Ehl-i Beyt'i Sâsânîlerin varisleri kabul ederek, Hz. Ali (r.a)'nin taraftarları arasına sızıp Ehl-i Beyt'in hukukunu müdafaa perdesi altında Zerdüşt (Mecusî) inançları ile İslâm akidesini bozmaya çalıştılar. Şia'nın gulat kesiminde zuhur eden beyaniyye, ilhad ve ibâhilik (her şeyi mubah gören mazdekî serbestlik) v.b. gibi fırkalar, akidelerini Mecusî ve Mazdekî etkilerle beslemekteydiler.
Hicrî I. yüzyılın başlarında İran asıllı Mecusîler, İran-Azerbaycan arasında kalan bölgede siyasî iktidarı ellerine geçirince, bölgenin sosyal-siyasî çehresinde hızlı deformasyonlar meydana geldi. Bu bölgede İslâm'a karşı Mecusî akideleriyle beslenen bir savaş ve mücadele dönemi başlattılar. Bu dönemle Gulât-ı Şiadan olan El-Babekiye el-Hürremiyye mezhebi, şu dört ilkeyi kabul ederek Mecusî Mazdekî bir misyonu yürüttüklerini ortaya koydular: 1. Siyasal iktidarı ele geçirmek; 2. Ric'at akidesini yaymak; 3. Mecusîliğin nur ve zulmet ilâhlarına inanmak; 4. Kadının orta malı olduğunu kabul etmek. Babek, Abbasî halifesi Mu'tasım zamanında ulûhiyyetini ilan ederek isyan etti.
Mecusî etkiler altında ortaya çıkan bir başka gulât-ı Şîa ekolü de Batınîliktir. Bu mezhep, Irak'ta ayrıca Karmatî ve Mazdekî adını almıştır. Bu mezhebin ilk kurucusu, Ahfaı'lı Mecusî dönmesi Me'mun b. Deysan olup; İran ve Irak'ta İslâm kisvesi altında Mecusîliği yaymaya çalışmıştır (İzmirli İ. Hakkı, Yeni İlmi Kelâm, Ankara 1981, 105).
Hicri XIII. yüzyılda Mecusîliğin farklı bir yorumu ile ortaya çıkan Bâbilik ve Bahâilik, İran'daki Mecusîliğin bütün folklorik mirasına sahiptir. Bâbî (Bahâî)ler eski İran hükümdarı Cemşid (ışıklı ulu padişah)'in tahta çıkışı olan 21 Mart (Nev Ruz) gününü bayram kabul ederler. Günümüzde Türkiye'de yaşayan gulat-ı Şia (Alevi) topluluklar arasında bu âdet ateş , üzerinden atlamak ve etrafında dans etmek şeklinde varlığını sürdürmekte olup Mecusîlik geleneklerindendir.
Mecusîliğin temel düalizmi olan "nur" ve "zulmet" ilkesi, İslâmî dönemin ikinci yüzyılından itibaren çeşitli felsefî sistemler üzerinde belirleyici etki yapmaya başladı. Bu anlamda bir etki ışrâkî filozof Sühreverdi'nin kozmoloji teorisinde açıkça görülmektedir. Sühreverdî'nin kozmolojisinde kâinat, Mecusîlikte yaratıcı ilkeler olan ışık ile karanlığın derecelerinden oluşmuştur. Işıklar ışığı (Nurul-Envâr, İlâhî Zat), tüm varoluşun kaynağıdır. Işrâkî felsefenin melekler hiyerarşisi de, Mazdek melekler ilmine dayanır (S. Hüseyin Nasr, Üç Müslüman Bilge, İstanbul,1985, 82, 83). Sühreverdî'nin fizik (cisim) teorisinde de ateş, bir ışık formu olarak yüce ışığın (Nurul-A'zam) yeryüzündeki doğrudan vekili kabul edilir. Nitekim Zerdüşt de ateşi, Ahura Mazda'nın yerdeki sembolü kabul ederek, ona tazimde bulunmuştu.
Kaderiyyeciler, Allah(c.c)'ı hayırların; şeytanı da şerrin yaratıcısı kabul etmekle, Allah (c.c)'ı Hürmüze, şeytanı da Ehrimen'e karşılık yaratıcı ilke kabul ettiklerinden, Ümmetin Mecusîleri olarak isimlendirilmişlerdir (Aliyyü'l-Kâri, Şerhu'l-Fıkhıl Ekber, İstanbul 1979, 140).
XVIII. yüzyılda İran'da meydana gelen karışıklıklar sonucunda Mecusîlerine en yoğun olarak bulunduğu Kirman'daki Zerdüştî semti tahrip edildi. 1887-1888 yılları arasında Kirman ve Yezd civarında toplam Zerdüştîlerin sayısının 7000-8000 kişi olduğu sanılmaktadır. Britanica Ansiklopedisinin 1911 yılı baskısında toplam Zerdüştîlerinin sayısı 9000 olarak verilmiştir. Mecusîlerin Hind kolu olan Parsî'lerin,1941 yılında Hindistan'daki toplam nüfusları 114890 olarak bilinmektedir. 1951 istatistiklerine göre bütün dünyadaki Zerdüştilerin toplam sayısı 135000 dir.
Zerdüştilik
-(Mazdaizm)
İran dinleri içerisinde, tek tanrı inanışına yer vermesi bakımından, en dikkat çekicisi Zerdüştilik ´tir. Bu din, adını kurucusundan alır. Bu dine, dayandığı tek tanrı Ahura Mazdah ´a nispeten Mazdeizm de denir.
1. Zerdüşt ´ün Hayatı
Zerdüşt kelimesi (Zoroaster), Zarathustra ´nın Yunanca karşılığıdır (Zarath: güzel, doğru; üstra: develer demektir. Güzel develere sahip olan anlamını ifade eder. Halk dilinde zerdüşt, yaşayan yıldız olarak nitelendirilir). Zerdüşt ´ün doğumu, M.Ö. 570 olarak tahmin edilmektedir. Zerdüşt, İran dinleri üzerinde önemli bir etki bırakmıştır. Tektanrılı bir inanç telkin ettiği için onu bir peygamber olarak kabul edenler bulunduğu gibi, ona bir hakim veya şaman olarak bakanlar da vardır. Gatha ´lar diye adlandırılan kutsal metinler ona dayandırılır.
Zerdüşt, Yüce Tanrı olarak telkin ettiği Ahura Mazdah ile yakın irtibatı bulunduğunu ilan etti. Ona göre alemlerde mücadele eden, İyilik ve Kötülük diye adlandırılan iki asli ruh (ilkine Spenta Mainyu , ikincisine Angra Mainyu denilir) var idi. Ahura Mazdah ´ın bu iki ruhla alakasını bugün pek iyi bilemesek de O, iyilikle beraberdir. İnsanoğlu, bu iki ruh arasından birini seçmeye mecburdur ve seçimi onun kaderini etkileyecektir.
Zerdüşt ´ün ölümünden sonra insanlar, onun karşı çıktığı Mitra, Anahita gibi tanrılara tekrar tapınmaya başladılar.
2. Kutsal Kitapları ; Gathalar - Avesta
Zerdüşt ´ten sonra çoktanrılı inançlar yayılmışsa da ona nispet edilen kutsal Gatha ´lar, İran ´da etkisini sürdürmüştür. Avesta, eski İran ´ın ve bugün Hindistan ´da yaşayan İran asıllı Parsî lerin ve diğer Zerdüşt inancını kabul edenlerin kutsal kitabıdır. Dili Pehlevice (Eski Farsça) ve Kürtce ´dir.. Avesta (Hikmet, bilgi anlamında), şu bölümden oluşur:
2.1. Yasna: Dini törenlerde okunan ilahiler. Zerdüşt ´ün Gatha ´ları bu bölümdedir. Gatha ´lar, Avesta ´nın eski metinleri ve kısımlarıdır. Gatha ´lar, Zerdüşt ´ün sözleri sayılır ve hususi bir saygı görür. Pehlevi dilinde Gatha ´nın her şiirine Gas denir. Gatah ´ların tamamının 17 fasıl, 338 kıta, 896 mısra ve 5560 kelimeden ibaret olduğu belirtilir. Avesta ´daki Gatah ´lar; Eşnut Gat, Eştut Gat, Spentmend Gat, Vonu Hişter Gat ve Vehiştvet Gat olmak üzere beş tanedir.
2.2. Yast: Çeşitli tanrılara yöneltilen ilahiler.Güneş tanrısı Mitra,Ahura Mazda ile ölmez azizleri ve diğer tanrısal olgular için yapılacak kurban şarkıları olup yirmibir söylevi kapsamaktadır.
2.3. Videvdat: Şeytanlara karşı kanun diye de adlandırılır; şeytanlara karşı tılsımlar ve temizlenme kaideleri bu bölümde yer alır. Toplam yirmi iki söylevi kapsamaktadır.
2.4. Vispered : Tüm kutsananlar anlamında olup, ibadetlerde anılması gerekli olan kutsallar ve onlara yapılan ibadetleri ve bazı edebi bölümleri içermektedir.
2.5.Horda (Xorda) Avesta : Genç avesta anlamına gelmekte olan bu bölümde günlük ve yaşam sürecinde yapılması gerekli ibadet zamanlarını gösteren bir zaman takvimi niteliğindedir. Bu da dört bölüm halindedir.
2.5.1.Nijis : Mitra Tanrısı,umut,aydınlık,su ve ateş hakkındadır
2.5.2.Kataha : Beş umudu kapsamaktadır.
2.5.3.Sihroje : Günlük yaşamda iyi ve kötü anların varlığı hakkında bilgileri kapsar
2.5.4.Aferinkan : İnsanların iyiliklerle mutlu anlarından eğlence ve kutsamalarından bahsetmektedir.
2.6.Nirangastan : Bu bölümde de ölenlerin ruhlarının göğe çıkışları anlatılmaktadır.
Bu Avesta bölümlerinden eksik -kayıp- olanlarının tamamlanması amacıyla MS yapılan çalışmalarda halkın ve din adamlarının sözlerini ve eski kaynaklar esas alınarak (zaman zaman değişikliklere uğramış) hazırlanan bölümlerde şu alt bölümlerden meydana gelmektedir.
a.Bundahişn : Temel veya yaratılış anlamında olup uzay ve dünyanın yaratılışı sürecini ve sonucunu eski kaynaklara bağlı olarak anlatmaktadır.
b.Denkart : Dini eser anlamına gelmekte olan Avesta ´nın kayıp olan yirmibir bölümü ve onların içerikleri hakkında bilgi verirken, karmaşık bir ansiklopedi durumundadır.
c. Brahman Yaşt : Sassaniler zamanında yazılmış olduğu belli olan bölüm, Avesta ´nın son kayıp olan bölümleri hakkında bilgi vermektedir.
d. Ayatkar-i Zamaspik : Zerdüştlüğün ortaya çıktığı bölgenin ilginç mitolojik ve kahramanlık hikayelerini anlatır.
e. Menok-i Xrat : İyilik ruhu ve bilgelik anlamına gelmekte olup,Menok-i Xrat ile bir Zerdüşt dini bilgini arasında geçen ve Zerdüşt dini inancı konusunda 62 sorulu cevaplı bir bölümdür.
f. Pank Namak-i Zerdüşt : Zerdüşt ´ün fikir kitabı anlamında olan bu kitap da Sassaniler zamanında Zerdüşt ´ün fikirleri konusunda yazılmıştır.
g. Ardai Viraz Namak : Bu kitap Arda i Viraz ´ın göğe ve cehenneme seyahatini anlatmaktadır.
h. Viçitakihai Zatspram : Zatspram ´ın seçilen yazıları anlamında olup, Zerdüşt ´ün var oluş veya dünyanın yaratılışı konusundaki görüşünün Zervanist düşüncesi ile yazılmasıdır.
ı. Şayast na Şayast : Müsaadeli ve müsaadesiz anlamında olan bu bölüm dini inançları gereği soru ve cevaplı kuralları içeren bir bölümdür.
i. Pahlavi Rivayat Zu Datesstan-i Denik : Dini kuralları içeren Pehlevi rivayetleridir. Bu bölümde dini, mitolojik ve kahramanlık konularında bilgiler verilmektedir.
Avesta ´nın büyük bir kısmının dili pek güç anlaşılır. Avesta, Şapur II (309-380) zamanında bir araya getirilmiştir.
3.Zerdüşt ´ün Getirdiği Dini Prensipler
Zerdüşt, eski İran ´a tevhid inancını getirmiştir.Onu getirdiği din,tek tanrıya inanmakta idi.Ondan önce İranlılar.bir kısım tanrılara tapınmakta ve rahiplerin hazırladığı uyuşturucu bir kutsal içkiyi içmekle uygulanan Haoma kültürünü devam ettirmekte idiler (Haoma,bütün alemi sıvı şekilde doldurduğuna inanılan hayat tanrısı idi).
Zerdüşt,daha sonraları Ormazd şekline dönüşmüş ve islam kaynaklarında da Hürmüz olarak yer almış Ahura Mazdah (Hakim Rab anlamında), Daryus (tahminen M.Ö. 500 ´ler) ve takipçileri tarafından Batı Asya ´ya getirilen ve birkaç yüzyıl içinde Turfan ´ dan Habeşistan ´a,İndus nehrinden Ege Denizine kadar yayılan bir yüce Tanrı idi.O,alemin tanrısı idi.Alemin gayesi;yalanın,kötülüğün hakikat tarafından yenilmesidir.Alemdeki maddi ve manevi nizamı yaratan,tabiat kanunlarını koyan, Ahura Mazdah ´dır.Kötülüklerin kaynağı,Ehrimen ´dir.
Ahura Mazdah önce manevi bir varlık olarak kabul edilirken sonraları, Zerdüşt ´ten önce olduğu gibi,onu nuru ateşin ihtiva ettiği,yaratılmamış bir ışık olarak düşünüldü ve böylece ateş kültürü gelişti (Mecusilik). Ahura Mazdah ´ın yanında altı baş melek bulunur.Bunlara Ameşa Spenta ´lar (Kutsal Ölümsüzler) denilir. Bunlar; İyi Akıl, Adalet (veya Hakikat), İlahi İrade Ülkesi, Tevazu (veya Dindarlık), Mükemmeliyet ve Ölümsüzlük şeklinde, Ahura Mazdah ´ın sıfatları, çeşitli vecheleri ve fonksiyonları olarak telakki edilir.
Zerdüşt ´e göre bir taraftan sağduyu, iyilik ve aydınlıktan oluşan Aşa (alem nizamı), öteki tarafta da suç, kötülük ve karanlığı içinde bulunduran Drug (yalan, anarşi, fesat) vardır. İnsanın iyilik tarafını seçmesi gerekir. İnsanın bu seçimi öteki dünyada sonuç verecektir.
Zerdüşt ´ün ölümden sonraki muhakeme ile ilgili telkinleri vardır. Ahura Mazdah ´a inananların ruhu, ölümden sonra dördüncü gün muhakeme edilir. O, önce Cinvat Köprüsünden geçecektir. Bu köprü, bu alemden ötekine götürür. Dinsiz bu köprüden geçemeyip cehenneme düşer. Dindar kişi ise bu köprüden geçip cennete ulaşır ( ona altı Ameşa Spenta ´ya sonradan katılan itaat yol gösterir). Cinvat Köprüsü ´nün ortası kılıç yüzü gibi olur ve dinsiz cehenneme düşer;ancak iyi insanın ruhu geçerken geniş tarafı döner ve oda geçme imkanı bulur.
Zerdüşt gelecek bir alemşümül muhakemeden de bahsetti. Kendinden 3.000 yıl sonra Ehrimen ´in gücü zeval bulacak ve hakikat-adalet evi kurulacaktır. Böylece itaat ruhu zafere ulaşacaktır.Muhakeme ,ateş ve erimiş maden ile olacaktır. Bütün bu işler; Saoşyant denilen kurtarıcının doğmasıyla gerçekleşecektir. O Kansava Gölü ´nde yıkanan bir bakirenin o gölde bulunana Zerdüşt ´ün tohumuyla gebe kalması sonucu doğacaktır. Böylece ölülerin doğması başlayacaktır.(dirilme).İlk insan Gayomart ın kemikleri hayat kazanacak,bütün ölüler tekrar vücutlarına kavuşacak ve bir yerde toplanacaktır. İyiler,kötüler ayrılacak; iyiler cennete kötüler cehenneme gidecektir. Üç gün kalınacak, sonra bütün yaratıklar ateş ırmağından geçecek, ateş kötüleri temizleyecek ve şeytanlarla bütünleşenler hariç, herkes AHURA MAZDAH ´ın ülkesine girecektir.
Zerdüşt ´ten önce deva denilen ve Ehrimen ´in avenesi olan şeytanlara, onları yatıştırmak üzere, kurban kesilirdi. Onların kurbanlardan çıkan buğu ile beslendiklerine inanılırdı. Böylece onlara ibadet edilmiş olunurdu. Zerdüşt,ün kurban kesimi ile mücadelesi bu sebebe dayanır. Zerdüşt, sığır eti yemeyi de yasakladı.( Hindistan ´da da bu yasak vardır. İslam ile Yahudilikte ise domuz eti yasaklanmıştır)
Günah, insanı kötü güçlerin esiri kılar; fazilet iyiliğin nihai galebesine yardım eder. Zerdüştilikte, doğru yaşama,ahlaki emirlere uyma esastır. Ahlaki emirler; iyi düşünce iyi söz, iyi iş diye özetlenir. Fakirlere,cömert davranma,yabancılara misafirperverlik,bütün lekelerden uzak kalma ,toprağı sürme,sığırlara bakma, sıkıcı şeyleri imha da faziletli işlerden sayılır. Temiz hayvanları, özellikle köpekleri öldürme büyük günahtır. Zina yasaktır. Bazı cinsi konular ve ölü bedenine temas, kirlenmeye yol açar; özel ayinler gerektirir.
Zerdüşt iyi hayvanların içinde olduğu bir ev ve dişilerin içinde bulunduğu bir sürü ile yayılacağı bir yaylak olduğunda orada mutluluk ve şanslılık doğar.Orada tam güzel bir hayat doğar diye belirtmektedir.Zerdüşt her alanda tarım ve hayvancılıkla uğraşılıp bol üretimin sağlanmasını ve zararlı bitkilerle hayvanlarında kökünün kesilmesini tavsiye etmektedir. Temiz hayvanlarda sayılan köpek ve kedinin öldürülmesini büyük günah saymaktadır.Döllenmeyi ve çiftleşmeyi önleme kesin olarak yasaklanmıştır.
Bu dini inançta söz konusu edilen şarap içkisi,dini ibadetle ilgili olup,dini düşüncelerin geliştirilip derinleştirilmesi ve ruh gözünün açılması amacıyla içilmekte olduğu vurgulanır. Avesta ´nın Gatha bölümünde belirtildiğine göre dini inanç alanında şarkı ve şiirlerin önemli bir yeri olduğu görülür. Cenneti şarkılı bir yer olarak değerlendirdiği dikkate alınırsa bunun önemi daha iyi kavranır.
Zerdüşt intihar etmeyi tanrı Ahura Mazda ya düşmanlık olarak niteler ve çok günahkarca bulur. Kendini ve eşini her alanda korumakla yükümlü olan insanın intihar etmesi veya kendilerini koruyan askerlerine kötülük etmesini büyük günah saymasının yanında, Tanrı Ahura Mazda ´ya düşmanlık olarak belirler.
Zerdüşt dini inancına göre tanrı kadın ve erkeği bir arada ve birbirine arkadaş yaratmıştır. Arkadaşlar arasında eşitliği temel alan bu inançta kadın ve erkek eşit olarak kabul edilmektedir. Zerdüşt inancını gelişip yayıldığı bölgelerde çok eşliliğin azaldığı ve tek eşliliğin arttığı görülmüştür. Zerdüşt, kadınların evlerinde çocukların anası olması, çocuklarını yetiştirmede ve onlara iyilikler ile yurtseverlikleri aşılamada en etkin kimse olduğunu belirtir.Erkek çocukların anaları olarak, kötü düşmanlara karşı ülkelerini savunmaları ile mal,can ve namuslarını korumalarında kadınların, eğitip yetişmelerinde büyük rol oynayacaklarını belirler.
Zerdüşt, kim kardeşlerine doğru ve dürüst olur ve fakirlere yardım ederse, tanrı Ahura Mazda yolunda çalıştığı için, tanrı da onu destekler ve korur,derken inananlarına doğru olana yapmayı, buna inanç göstermelerini ve bunu yaymaya çalışmalarını tavsiye eder, zayıf ve fakir olanların da yardım edilerek korunmasını belirtir.
4.Zerdüşt Dini İnancında Kutsal Ateş
Ateş Zerdüşt dini inancı tarafından kutsal olarak kabul edilmektedir.Ateş Zerdüştizm ´de çok önemli bir yere sahiptir. Avesta ´ya göre ateş tanrı Ahura Mazda ´nın ruhu ve oğludur.
Esas olarak ateşe üç anlam veriliyordu veya bu anlamlarda ateş kutsanıyordu. Ateşin başlangıcı olarak ev ateşi yani ocak ateşi kabul ediliyordu. İkincisi kurbat ateşi olup, bu ateş devamlı yanan ve kötülükleri uzaklaştırandır. Üçüncüsü ise halk topluluklarınca meydanlarda yakılan ve etrafında eğlenilen,aynı zamanda ateşle temasa gelerek veya bu ateşin içinden geçerek suç ve günah işlemiş olanlar, kime karşı suç veya günah işlemişse onun yakacağı ateşin içinden yürüyerek kendini temize çıkarması günahını veya suçunu affettirmesi, yani kendisinin suçsuz ve günahsız olduğunu ispatlaması geleneği bakımından önemliydi.
Bir Part destanında, Kral Muhabad ´ın oğlu Prens Wise, suçsuzluğunu ispat edebilmesi için büyük bir ateş yaktırdığını anlatırken ilgili şiirde,
......................................
Şimdi hak ve askerler
Benden suçsuzluğumu ispat etmemi isterler
Bana deki ateşin içinden geç ´
Halka ve dünyaya temiz
Suçsuz olduğunu ispat et diye belirlemesinde de ateşin bu gücüne inanıldığını açık ortaya koymaktadır.
Bu inanca göre ateş,sadece günah ve suçlardan arındırıp temizleyen yetkisinin dışında aynı zamanda ilahi güç, kuvvet ve kudret veren bir kaynak olarak da görülür. Çünkü ateşin tanrı Ahura Mazda ´nın oğlu olduğuna inanılmasının yanında, insanların ruhlarının da ateşten geldiği ve ölümden sonrada ruhun yapılmış olduğu gökteki ateşe çekileceği ve onunla birleşeceğine inanılmaktadır.
Geçmişte ateşin kutsanması konusunda anlatılanların dışında tapınaklarda devamlı yanmakta olan ateşler : Bölge halkının inançları için yaptıkları tapınakların çok basit yapılar olmalarına rağmen, tüm tapınaklarında devamlı ateşlerin yanması için ateşgahları vardır. Bu ateşlerin devamlı yakılması ve kutsanması ile dini ibadetlerin yapılması için tapınaklarda din adamları sürekli bulunurlar.
Zerdüştlüğün ilk döneminde Tapınaklarda ki kutsal ateşlerin rahatsız olmamaları için yaklaşan her kim olursa olsun nefesinin kutsal ateşi rahatsız etmemesi için yüzünü örtmek zorunluluğu vardı. Dini törenler açık alanlarda ve ortasında büyük ateşlerin yakılması ile yapılırdı. Zerdüşt ´ün kanlı kurbanları yasaklaması sonrasında kutsal ateşe ekmek ve süt kurban olarak sunulmakta idi.
Kutsal ateş bazı kaynaklara göre ise üçe ayrılmaktadır.Bunlar ;
- Farhang Ateşi ; Din adamlarının ateşi
- Guşnah Ateşi ; Savaşçıların ateşi
- Burzin Mihr Ateşi ; Köylü ve çiftçilerin, halkın ateşi olarak bir ayrıma tabi tutulur. Bu ateşin konumu toplumun sosyal yaşantısının açık bir yansımasıdır.
Zerdüştlüğe göre esasta yeryüzündeki her türlü canlı ve cansızda ateş vardır. İnsanda ,hayvanda , bitkilerde gökte ve yerde bu ateşi değişik zaman ve durumlarda açık görmek mümkündür. Bunlarda insanda bulunan ve insanların ilişkilerini sağlayan ve aynı zamanda Tanrı ile ilişkide olan ateşin en kutsal ateş olduğu belirlenir. Bu ateşin 215-216 değişik ateşten meydana geldiği ve her bir ateşin ise çalışan bir meslek grubuna ait olduğu belirtilir. Aynı zamanda insanların değişik şeylerden yaktığı ateşin, insanları kötülükten ve günahlardan arındırdığına inanılır. Ateşin, dünyanın yaratılışında altı unsurda karışık varlığı ile ateşten yaratıldıkları belirtilir. Bu unsurlar gökyüzü,yeryüzü,veya toprak,su,bitkiler,hayvanlar ve insanlardır.Bunların bünyesindeki ateşi değişik şekillerde ve olaylarda gözle dahi görmek mümkündür diye belirlenir. Zerdüştlükte sabah güneşinin öğleye kadar geçen zamanda bereket getirdiğine inanılırdı.
5.Avesta ´dan Bazı Konularla İlgili Kısa Alıntılarla Zerdüşt İnancı
5.1.Yaratılış
Avesta ´da Üçüncü Gatha ´nın Yasna otuz kısmı, uzayın yaratılışını anlatan bir bölümdür. Burada uzayın ve dünyanın yaratılışı anlatılırken, birbirlerine karşıt iki ruhun ilişkileri ile yaratıldığı belirtilmektedir. Bu ruhların her şeyi yaratışları şöyle anlatılır ;
V e ondan tüm varlıkları yarattı.Varlıkları yaratınca onları gövdesinde taşıdı. Böylece devamlı olarak çoğalıp büyüdü ve her şey giderek güzelleşti. Ve sonra diğerlerini birbiri arkasına gövdesinden yaratmaya başladı.
Ve sonra kafasından göğü
Ve yeri ayaklarından yarattı.
Ve suları gözyaşlarından
Ve bitkileri tüylerinden,
Ve ateşi kendi anlamından yarattı. (Riv.Dat.Den.XIVI 3-5,11,13-28) Burada esas olarak anlatılmak istenen Tanrının kendisi yani Ahura Mazda olduğu şeklinde yorumlanmaktadır. Böylece uzayda görünen görülemeyen her şey tanrının görünen organları veya görünmeyen parçalarıdır.Böylece uzayın tüm elementleri tanrının bizzat yapısıdır.
5.2.Ölüm ve Sonrası Hakkında Öğretisi
Zerdüşt dini inancında ölenlerin ruhları Cinvat köprüsünden geçmeye çalışırlar iyiler geçer kötüler için ise köprü incelir keskinleşir ve kötüler köprüden aşağıya karanlıkların içine düşerler.Aşağıya düşen kötüler 3 ´e ayrılır.Tamamen kötü olanlar(sürekli cehennemde kalırlar),Çok günah işlemiş fakat iyiliği de olanlar(onikibin yıl cehennemde kaldıktan sonra cennete girerler),Günahları ve Sevapları eşit olanlar (günahlarından arınıncaya kadar cehennemde kalıp sonra cennete girecekler).Yine Cinvat Köprüsü ´nü geçmiş olan iyi insanların ruhlarının cennete varış seyiri 3 ´e ayrılmaktadır.İyi düşüncelerinden dolayı(Hamut) önce yıldızlara,İyiyi konuşmalarından (Huxt) dolayı önce aya, İyiyi yapması (Huvarşt) ile önce güneşe yükseleceği,bu aşamalardan geçtikten sonra cennet kapısına varabileceğini belirler.Burada da sorgulamaya tutulurlar. Avesta ´nın Gatha bölümünde bu şöyle anlatılır;
Ona sorma,
Çünkü sen ona başından geçen kötülükleri,
Göz yaşları ile bozulmuş yolları,
Ki onlarda o geldi,
Üzüntülü gözyaşlarından akıllanmak vardır.
Nasıl buraya geldin ey haklı
Geçmiş olan yaratılışından, iyileşmenden,
Duran bir yaşam için, günahsız geldin,
Ölümsüzlüğü tad görüyorsun kal uzun zaman.
Köprüyü rahatlıkla geçebilen iyi insanların ruhları ise Ahura Mazda tarafından yapılmış cennete çok güzel bir genç kızla (Huri) ile mutluluk içinde sonsuza kadar yaşarlar.Huriler cennete yaşamayı hak etmiş iyi kadınlardır.Cennette yaşayanların her türlü istekleri sonsuza kadar yerine getirilir.Avesta ´da cennette bulunan bir kadın şöyle tasvir edilmektedir;
Bir parlak ve çok güzel kız,
Beyaz bilekli ve güçlü
Çok güzel görünüşlü
Yeni yetişmiş
Çabuk büyümüş,iri göğüslü,
Asil yapıda, asil doğmuş,
Zengin aileden,daha onbeş yaşında,
Görünüş ve şeklinde öyle güzel ki
Sanki yaratıkların en güzeli (Yasna 43-46 )
5.3.Kıyamet Öğretisi
Zerdüşt inancına bağlı olanlar Zerdüşt ´ün dünyanın üçüncü döneminde gelmiş olduğuna inanmaktadırlar.Avesta ´nın Yaşt Bölümünün 13:141 de Zerdüşt ´ten sonra peygamber olarak,yine Zerdüşt ´ün soyundan veya direk Zerdüşt ´ün bir kızla birleşmesinden her bin senede bir peygamberin geleceği belirtilmektedir.En son gelecek olan Asvart-Arta,dünyayı tüm kötülüklerden temizleyip kurtaracağı belirtilmektedir.Bunların zaman ve sırası ile şöyle olacağı belirtilir.
3000 yılı sonuna kadar Zerdüşt
2000 yılı sonuna kadar Uxşyat-Arta
1000 yılı sonuna kadar Uxşyat-Nemah
0 yılı sonuna kadar Astvart-Arta
Zerdüşt dini inancına göre Zerdüşt ´ten sonra üç peygamber gelmesi sonrasında,üçüncü peygamber zamanında son mahkeme kurulacaktır.Böylece Ahura Mazda ´nın zamanı gelmiş olacak ve tüm iyi amele sahip olan insanlar,öyle bir dünyada yaşayacaklar ki, hiçbir hükümdarlık,haksızlık olmayacak,karanlık ve üzüntü olmayan bir yaşam başlayacaktır.Tüm kötülükler eriyen metalle Tanrı tarafından yok edilecek..Ölüler canlanacak,yaşam yada ruh geri dönecek dünyada yaşlılık ve ölüm olmayacak ve böylece sonsuza kadar mutluluk içinde bir yaşam başlayacağı belirtilmektedir. Yeniden diriliş konusu Avesta ´da ;
Ölüler dirildiğinde
Yaşayanlar yaşlanmadan gelir
İsteğe göre yaşantılar düzenlenir (Yaşt 19:11,89) diye belirtilir.
5.4.Avesta ´nın yazılışı ve Zerdüşt ´ün Peygamberliği Öğretisi
Avesta ´nın Brahman Yaşt bölümünde Zerdüşt ´ün zaman zaman Ahura Mazda ile görüştüğü ve Ahura Mazda ´nın isteklerini halka bildirdiği aktarılmaktadır.
Zerdüşt ile herşeyi bilen Tanrı Ahura Mazda birleşip yedi gün yedi gece birlikte kaldılar.Zerdüşt Avesta ´yı yazdı.Bizler böylece Zerdüşt ´ün yazdığı Avesta ´ya inanıyoruz ve
onun çerçevesi dahilinde hareket ediyoruz denilmektedir. Bu durum Vistaspa hakkındaki bir bölümde ise şöyle anlatılmaktadır.
Ve ona söyledi: Şaraba Hanf kat Vistasp ´a ver.
Sonrasında bilerek yapıyordu,onu içtiğinde hemen olduğu yerde,
Bayıldı ve ruhu ile beraber cennete gitti
Zerdüşt, dini inancı konusunda ve sosyal alanlarda inananları ve öğretileri üzerinde yegane otorite durumundadır ve kendisini Ahura Mazda ´nın aracısı olarak tanıtmaktadır.
Onların doğum ve büyümelerine
Su ve bitkiler seviniyorlardı.
Onların doğum ve büyümelerinde
Su ve bitkilerde büyüdüler.
Onların doğum ve büyümelerinde
Tüm kutsal yaratıklar
İsteklerinin gerçekleştiğini gördüler.
Bizim istediğimiz ise din adamlarının doğuşu
Kutsal Zerdüşt, kurbanlaştırdığı demetleriyle
Şereflendirir bizleri kurban sunmalarıyla ( Avesta / Yaşt : 13.39 94)
Burada açıkça bir peygamber yada kutsal tanrı yapısı Zerdüşt ´ün kişiliğinde anlatılmaktadır.
6. Parsîler
Parsî İranlı anlamına gelir. Özellikle Bombay ´da oturan Kuzeybatı Hindistan ´daki Zerdüşti topluluğa verilen addır. Parsîler, 641 de Müslümanların İran ´ı fethetmelerinden sonra 8. yy dan itibaren Hindistan ´a göç eden İranlılardır. İran ´da kalıp inançlarını devam ettirenlerde olmuştur.,bunlara Ceberler (Geber ´ler) denir. Parsîler, önce Kathiavar ´daki Diu, sonra Gucarat ´taki Sencen ´e daha sonrada şimdi kaldıkları diğer yerlerde ikamet ettiler. Onların kaldıkları önemli bir merkez Surat yakınındaki Nausari idi. Surat batılı tüccarlar için önem kazanınca Parsî ler maddi refaha kavuştular.Daha sonra ticaret merkezi Bombay ´a geçince onlardan çoğu Bombay ´a göç etti. 19.yy ´ın ilk yarısında Britanya usulü öğrenim Bombay ´a girdiğinde Parsîler hızla bu kültürü benimsediler.Böylece ticaret ve imalatta önemli bir yer kazandılar.
Hindistan ´a yerleşen Parsîler, bir Hindu kastı gibi teşkilatlandılar.Parsîler ´in büyük bir kısmı şimdi ileri gelen tüccar,endüstrici ve banker konumundadır. Dolayısıyla Parsîler , Hindistan ´a gelmelerinden bu yana ticaretle uğraşan bir topluluk olarak kendi inançlarını da büyük bir muhafazakarlılıkla devam ettirmişlerdir. Parsîler 15.yüzyılda İran ´da kalan Ceber ´lerle temas kurmuş, Pehlevi literatürünü getirtebilmişlerdir. Böylece Şapur II zamanında düzenlenen Avesta eski materyalle genişletilmiş oldu. Ancak bu önce 18 Yüzyılda takvimden kaynaklanan mezhep ayrılığına yol açtı. Sonra 19.yy daki reform hareketi kendini gösterdi. Yeni araştırma ve incelemeler sonucu, rahip sınıfının ayin tarzının Avesta ´ya uygun olmadığının belirlenmesi üzerine bu yola gidilmişti. Bununla beraber bazı yorumlarla eski geleneği savunanlarda vardı. Reform tedrici olarak tuttu. Cemaatte bir yandan dünyevileşme, öte yandan da mecazi açıklama yollarıyla muhafazakarlığı sorgulayan teosofik eğilimler ağırlık kazandı.
Şimdiki Parsîlik, kuvvetli monoteist karakterlidir. Merkezi ayine dayanan Tanrı sembolü ateştir. Kültün tapınakları vardır. Bu tapınaklara Parsî olmayanlar alınmaz. Günde beş defa ateşin temizliğini korumak için temizleme ayinleri yapılır. Bu ayinler, rahiplerin nezaretinde yürütülür. Ayinlerde Avesta ´dan ilahiler, parçalar okunur. Sunu ve kurbanlara önem verilir.Ölüler şehirden uzak dakhma denilen ölü kulelerine (sessizlik kuleleri) bırakılır. Bu kuleler, necis sayılır.Kuleler, 4 - 5 yüksekliğinde ,silindirik yapılardır. Terasında çıplak ölüler sıra halinde yatırılmıştır. Yırtıcı kuşların, akbabaların etlerini gagalaması ve güneşin kemikleri kurutması sonucu bu kemikler, kulenin içinde depolanır. Böylece toprağın kirletilmediğine inanılır. Hindistan ´daki Parsî toplulukları bu geleneği devam ettirirler. Parsîler , oturulmayan, cin, şeytanın top oynadığı yerlere sessizlik kulesi derler. Halk dakhmalardan korkar. Dakhmaların özel hizmetçileri vardır.
Parsîlikte ayrıntılı takdime veya kurbanlar bir sistem içinde yürütülür. Eski İran geleneğindeki Haoma veya benzeri Hint geleneğindeki Vedik Soma ´dan rahiplerce ilk sıkmayla elde edilen acı bir bitkinin suyu olan ve yine haoma diye adlandırılan sıvının takdimesi gibi. Hayatını doğru sürdürme,ahlak ve temizlik kurallarına bağlı kalma aşa diye adlandırılır. ( Vedik rta terimiyle eşanlamlı ). Ahura Mazdah ´ın Ameşa Spentaları denilen altı sıfatı (veya meleği ) arasından biri Ardibeheşt şeklinde Tanrı ´nın kozmik yaratıcı düzenini ifade ederki aşa da bu düzenle ilgilidir. Ahlaki prensipler üç maddede özetlenebilir :
1- İyi düşünce (humata)
2- İyi Söz (hukhta)
3- İyi İş (huvarşta) İyilik ve yardıma önem verilmesi bu topluğun öğretim ve sosyal
refahını arttırmıştır.
7.Günümüzde Zerdüştlük
Günümüzde Zerdüştlük Parsiler ve Ceberler olarak iki ana kola ayrılmış olarak varlıklarını devam ettirmektedirler. Günümüzde Parsilerin büyük bir bölümü Hindistan ´da yaşamaktadırlar. Caynistler gibi Parsîler de kast sisteminin cemaat dışında evlenmeme gibi bazı özelliklerini benimsemişlerdir. Bununla beraber Avrupalı ´larla evlenenler de vardır.
Zerdüştler günümüzde Dünya Zerdüştler Birliği adı altında örgütlenmiş olmakla beraber; Hindistan, ABD,Pakistan,İngiltere, Kanada gibi ülkelerde yerel toplulukları bir arada toplayan örgütlenmelere gitmişlerdir ve bu ülkelerde Tapınakları da mevcuttur.
Zerdüştlerin sayısı Bugün 40.000 ´ni İran 100.000 ´i Hindistan ´da olmak üzere yaklaşık 200.000 kadar olup geriye kalan büyük bölümü İngiltere, ABD, Pakistan, Kanada yaşamaktadır.
Zerdüştlükte Mehdilik İnancı
Eski İran’da yaygın olan ve Hint - Avrupa kültürüne ait putperest bir inanış haline gelmiş olan zerdüştlük, yaklaşık 3500 yıl öncesine dayanmaktadır. Bozulmuş ve zaman içinde aslından tamamen saptırılmış olduğu açıkça görülen bu din, muhtemelen hak bir dinin tahrif edilmiş halidir. Bu tahrif edilmiş din incelendiğinde, hak dinlerde yer alan inanç esaslarına rastlanmakta; Allah’a, meleklerine ve kıyamet gününe iman, cin ve şeytanların varlığı gibi hak dinlere mahsus olan inançların bu dinde var olduğu görülmektedir.
Zerdüştlük inancında yer alan konulardan biri de, insanların dünyada güzel bir hayat yaşamalarına vesile olacak, zuhur ettiği vakit dünyaya güzellik, fayda, huzur ve barış getirecek olan bir kurtarıcının yani Hz. Mehdi (a.s.)’nin varlığıdır.
Zerdüşt inancına göre, Sauşyant (Dünyanın Kurtarıcısı) adında biri (Hz. Mehdi (a.s.)) zuhur edecek ve ehrimeni yani şeytanı fikren mağlup ederek dünyayı şeytanın etkisinden kurtaracaktır. Sauşyant olarak tanımlanan kişi Hz. Mehdi (a.s.)’dir ve ahir zamanda dünyayı şeytandan ve onun etkisinden, yani dinsiz felsefelerden ve ideolojilerden temizleyecektir. Hz. Mehdi (a.s.)’nin etkisi tüm dünyaya yayılacak, dünyanın her yeri Allah’a iman eden insanlarla dolacaktır. Bu inanç, Zerdüşt kitaplarında açık bir şekilde ifade edilmiştir.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in bir hadisinde Hz. Mehdi (a.s.) hakkında şöyle belirtilmektedir:
Ebu Basir şöyle diyor: İmam Cafer Sadık (a.s)'a "Ey Resulullah'ın evladı! Siz Ehl-i Beyt'İn Kâimi kimdir?" diye sorduğumda şöyle cevap verdi: ... HZ. MEHDİ (A.S.) DÜNYAYI FETHEDECEK, ... O ZAMAN YERYÜZÜ ALLAH'IN NURUYLA AYDINLANACAK, ALLAH'TAN BAŞKASINA İBADET EDİLEN HER YER, ALLAH'A İBADET EDİLEN YERLER HALİNE GELECEK; MÜŞRİKLER İSTEMESE DE, DİN O GÜN SADECE ALLAH'IN DİNİ OLACAKTIR."
(Bihar-ul Envar, c. 51, s. 146)
Zerdüşt inancında da aynı Peygamberimiz (s.a.v.)’in Hz. Mehdi (a.s.) hakkında rivayet ettiği tanımlara benzer tanımlar yer almaktadır. Muhtemelen o dönemde söz konusu topluma hak bir peygamber gelmiş ve bu peygamber de kavmine Hz. Mehdi (a.s.)’nin gelişini müjdelemiştir.
Hz. Mehdi’nin gelişini Zerdüşt kaynaklarında şöyle müjdelenmektedir:
“... O KİMSE Kİ ONA “SAUŞYANT (HZ. MEHDİ (A.S.)) VE ESTEVT İRİTE (HZ. MEHDİ (A.S.)) DERLER. (Ferverdin Yeşt, 128-129, paragraf)
“O (HZ. MEHDİ (A.S.)) TÜM MADDİ VARLIKLARA YARAR VERECEĞİ İÇİN ONA SAUŞYANT DERLER.”
“DÜNYADA İSMİ VE CANI OLAN HER ŞEY ONUN (HZ. MEHDİ (A.S.)) IŞIĞI İLE, FENA BULMAYAN YAŞAMA KAVUŞACAĞI İÇİN ONA ESTEVT İRİTE DERLER.” (Ferverdin Yeşt, 128-129, paragraf)
Zerdüştlerin kitabı olan Ferverdin Yeşt de Hz. Mehdi (a.s.)’nin gelmesiyle birlikte dünya üzerinde tüm canlı varlıkların çok güzel, huzurlu ve mutlu bir yaşama kavuşacakları ifade edilmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.)’den rivayet edilen hadislerde de Hz. Mehdi (a.s.)’nin tüm dünyaya fayda getireceği, güzellikler sunacağı, o zamana kadar acı, zorluk, zulüm ve düşmanlıkla dolan dünyanın Hz. Mehdi (a.s.)’nin gelişiyle birlikte huzura, güvenliğe kavuşacağı ifade edilmiştir. Hz. Mehdi (a.s.) adaletsizlik, haksızlık ile dolu olan dünyayı adaletle, hakla doğrulukla dolduracaktır:
Haris b. Ebu Usame ve Ebu Naim, Ebu Said-il Hudri’den tahric ettiler. O dediki, ResulAllah (s.a.v.) buyurdu: YERYÜZÜ ZULÜM VE DÜŞMANLIKLA DOLDUKTAN SONRA, MUTLAKA BENİM EHLİ BEYTİM’DEN BİRİSİ (HZ. MEHDİ (A.S.)) ÇIKAR. VE NASIL DAHA ÖNCE ZULÜM VE DÜŞMANLIKLA DOLUYSA, O DÜNYAYI ADALETLE DOLDURUR. (Celaleddin Suyuti, Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, sf. 10)
Kıyametin kopması için zamanda sadece bir günden başka vakit kalmamış da olsa Allah benim Ehl-i Beyt'imden bir zatı gönderecek yeryüzü zulümle dolduğu gibi, O (HZ. MEHDİ (A.S.))YERYÜZÜNÜ ADALETLE DOLDURACAK. (Sünen-i Ebu Davud, 5/92)
Zerdüşt inancında, Hz. Mehdi (a.s.)’nin zuhuruyla birlikte tüm dünya yalandan, samimiyetsizlikten, şeytani sahtekarlıklardan, düzenbazlıktan temizlenecektir. Hz. Mehdi (a.s.) Allah’a büyük bir sevgi ve korkuyla bağlı ve çok ihlaslı bir insan olacaktır. Ayrıca Hz. Mehdi (a.s.)’nin yanında kahraman ve cesur yardımcıları yani talebeleri olacaktır:
“... ESTEVT İRİTE (HZ. MEHDİ (A.S.)), ALLAH’IN ELÇİSİ OLARAK ZUHUR ETTİĞİ ZAMAN DOĞRU DÜRÜST DÜNYAYI YALANDAN TEMİZLEYECEKTİR. ... O (HZ. MEHDİ (A.S.)) BİLGİLİ GÖZLERLE YARATICI’YA BAKACAKTIR ... ESTEVT İRİTE'NİN (HZ. MEHDİ (A.S.)) MUZAFFER YARDIMCILARI DA ONUNLA ZUHUR EDECEKLERDİR...” (Zamyad Yeşt, 89-93 paragraf)
Peygamberimiz (s.a.v.)’den rivayet edilen hadislerde de Hz. Mehdi (a.s.)’nin yanında cesaret, kararlılık, samimiyet açısından son derece yüksek ahlaklı olan yardımcıları olacağı haber verilmiştir:
Muhammed b. Hanefi (r.a)'dan rivayet edildi ki: Sayıları Bedir Ashabı (313) kadardır. EVVELKİLER ONLARI GEÇMEDİĞİ GİBİ, SONRAKİLER DE ONLARA YETİŞEMEZLER. Onların sayıları Talud ile nehri geçenler kadardır. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-i Mehdiyy-il Ahir Zaman, s.57)
BEDİR SAVAŞINDAKİ ASKERLER GİBİ 313 KİŞİNİN KUMANDASINI ELİNDE TUTARAK ETRAFA MEYDAN OKUYACAK. ÇÜNKÜ BU 313 KİŞİ GECE ABİD (ÇOK İBADET EDEN KİMSE) GÜNDÜZ KAHRAMAN NİTELİĞİNİ TAŞIMAKTADIRLAR. (Kıyamet Alametleri, s. 169)
Aralarında kadınların da bulunduğu 314 kişilik bir grup oluştururlar. Onlar her zalime galip gelirler. Onların kalpleri demir gibidir ve onlar gündüz arslan, gece de abiddirler. Ne evvelkiler, ne de sonrakiler fedakarlıkta onlara yetişemez. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, ss.57-68)
Zerdüştlükte yer alan Mehdilik inancı, Peygamberimiz (s.a.v.)’den rivayet edilen hadislerdeki Mehdilik inancıyla birebir aynıdır. Bu da bugün artık tamamen tahrif olmuş olan bu dini, Allah’ın hak bir din olarak dönemin İran toplumuna bir peygamber aracılığıyla göndermiş olduğunun bir delilidir. Diğer yandan da Mehdilik inancının; İslam dininin Peygamberimiz (s.a.v.) aracılığıyla Arap toplumuna indirilmesinden çok önce, yani günümüzden 3500 yıl önce, Mezopotamya’da yaşanan bu dinin içinde de yer alan hak bir inanış olduğu açık bir şekilde görülmektedir.
Alıntı Kaynak:
(makale harun yahya)
http://www.bydigi.net/zerdustluk-samanizm-budizm-vb/389780-zerdustlukte-mehdilik-inanci.html
Bilinmeden Konuşulan
Zerdüşt ve Mecûsilik
İnsanlığın en önemli özelliklerinden biri de bilinmeyenleri bilme, öğrenme ve bilmeyenlere bildirmedir diye düşünüyorum.
Bildiklerimizi, farkındalıklarımızı farkedip toplumsal barışın hizmetine koyduğumuz oranda, yanlışlardan doğabilecek zararların sorumluluğundan uzaklaşma olanağı elde edeceğimize inanan biri olarak, ezberci bir zihniyete dayalı konuşulan bir konuyu sizlerle paylaşmak istedim.
Söylemlerimizde hep, önce insan diyoruz fakat günümüzde bu söylem, pratiğimizle na kadar uyum sağlıyor? İnsanlar kadar değersiz bir şey var mı? İşin enteresan tarafı dini, ırkı ne olursa olsun diyoruz fakat hala din eksenli ırk eksenli bakıyoruz ınsana ve dolayısıyla toplumsal olaylara bakış açımız da pek farklı olamıyor.
Bu yazıda Zerdeşt/Zerdüşt kimdir, aslında ne buyurmuştur ve islam klasiklerinde Zerdüşt ve mecûsilik nasıl anlatılmış gibi soruların cevabını bulacaksınız.
Fakat öncelikle günümüzde bu soruların nasıl algılandığı ve ne tür karşılık bulduğuna değineceğim…
Birilerinin ne gereği var dediğini duyar gibiyim…
“Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun aslını araştırın. Yoksa bilmeden bir kavme sataşırsınız (ve bundan dolayı) da yaptığınıza pişman olursunuz…” [1]ayetinin gereği üzere günümüzde dezenformasyonal olarak Zerdüşt ve benzeri konularda konuşulanlar çoktu ve ben de hangisi doğru hangisi yanlışı araştırırken bulduğum bilgileri kaynak göstererek paylaşmayı uygun gördüm. Ayrıca peygamberimizin: “Dilleriyle insanları kıranları, ibadetleri temizleyemez…” sözü gereğince söylemlerimize dikkat etmeliyiz.
Zira zerdüştlüğün de yahudilik ve hıristiyanlık gibi semavi bir din olduğu, Zerdüşt’ün de Hz. İsa ve Hz. Musa (a.s) gibi bir peygamber olduğu ve hatta İncil ve Tevrat gibi Zerdüşt’ün de Avesta adında semavi bir kitabının olduğu savı da var iken, zerdüştlüğün ve Zerdüşt’ün aşağılandığı günümüzde böylesi bir araştırmanın gerekliliğine inanıyorum...
Günümüz algısında Mecûsilik:
Günümüzde Mecûslik kabaca; yezidilik, ateşperestlik ve beşeri bir inanç olarak algılanmaktadır.
“Günümüzde İran ve Hindistan’da Mecûsiliği yaşatmaya çalışan dini guruplar da vardır.
İran’dakiler dağınık ve sayıları da çok azalmıştır. Kendilerine “Gabriler” denir. Hindistan’dakiler daha derli-topludur ve kendilerine “Parsiler” denir. Bombay ve Bombay’ın kuzey bölgelerinde, Karnataka (ve Karaçi) illerinde toplu halde bulunurlar.” [2]
Zaten Ari’lerin dini olan Mecûsiliğin/Zerdüştlüğün Hindistan menşeli bir din olduğu da söylenmektedir..
“Mecûsilik en eski dinlerden biriydi ve Zerdüşt’ün getirdiği dinin bozulmuş şekline verilen addı. Zerdüşt tek Allah yani Ahuramazda inancını tebliğ etmiş, O’nun seçtiği kimselere ilahî vahyin geleceğine, meleklere ve ölüm sonrası hayata imanı emretmişti.
Zend-Avesta’da (Yaşt, 13, XXVIII, 129) putları kıracak olan Soeşyant adlı birinin geleceği bildirilmektedir. Ancak Zerdüşt’ün tebliğ ettiği tevhid inancı daha sonra hem iyilik hem de kötülük tanrısı olmak üzere iki tanrı inancına (düalizm=seneviyye) dönüşmüş tanrının kudret ve kuvvetini temsil ettiğine inanılan ateş yüceltilerek ateş kültü (Mecûsilik) oluşmuştur.” [3]
Bütün semavi dinlerde öngörüldüğü gibi; Yahudilik’te halk arasında Mazmaz, Tevrat’ta Muzmuz, İncil’de Tabtab adı ile haber edilen son peygamber Hz Muhammed, Zerdüştlükte de geleceği haber edilen ve putları kıracak olan Soeşyant ile adlandırılmış olamaz mı?
Mecûsiliğin Türklerle olan ilişkisi ve irtibatı
“Mecûsiliğin Türkler arasında ne zaman yayılmağa başladığını tarihen tesbit güç olmakla birlikte, Zerdüşt’ün (M.ö 630-553) Amuderya nehri sahillerinde büyüdüğünü, ilk vahiylerini aldığını dikkate alırsak Türklerle yakın ilişkisinden söz etmek pek hayali olmaz. Daha sonra pers bölgesine göç ettiyse de, ölümü ülkesinde Zerdüşt’lüğün yayılmasından rahatsız olan Turan ülkesi hükümdarı Arcataspa elinden olmuştur. Bütün bunlar Mecusilikle Türkler arasındaki ilişkilerin henüz Zerdüşt’ün hayatında başladığı ihtimalini ortaya koyuyor. İslam öncesinde başta Buhara ve Semerkant’da Mecusi mabetleri vardı ve Maveraünnehir’de Mecusilik hakimdi.” [4]
ZERDÜŞT, İNANÇ SİSTEMLERİ VE İBADETLERİ:
Zerdüşt
“Yerli rivayetlere göre Zerdüşt arya ülkesi denen bir bölgede yaşamıştır. Burası, genellikle kabul edildiği gibi, İran’ın doğusudur. Gataların haber verdiği coğrafi ve iktisadi şartlar, bu bölgenin hayvancılıkla geçinen dağınık bir gölge olduğunu gösterir. Yaştlardan çıkarılabildiği kadarıyla, Zerdüşt’ten önce bu bölgede yaşayan halk, çok sayıdaki tanrılara tapıyor, nehirlere, dağlara ve göllere sığır ve koyun kurbanında bulunuyordu. Mabetleri yoktu.”[5]
Mecûsiliğin Kurucusu
“Mecusîliğin kurucusu Zer­düşt Batı'da Zoroaster olarak bilinir. Zoroaster, Farsça'da "güzel develere sahip olan" anlamındaki Zarathushtra'nın Yunanca'ya geçmiş şeklidir.
Avesta'ya ve Yunan kaynaklarına göre Zerdüşt Doğu İran'da yaşamıştır. Nitekim Kral Viştaspa'nın (M.Ö, VI. yüzyıl) saltanat sürdüğü Horasan bölgesi de buradadır. Bazı kaynaklar ise Zerdüşt'ün İran'ın ku­zeybatısında yer alan Mâverâünnehir bölgesinde hayvancılıkla uğraşan yarı göçe­be kabilelere mensup olduğunu, Doğu İran'a daha sonradan gidip yerleştiğini ileri sürmektedir. Babası Poyruşaspa'nın rahip olduğu söylenir. Mecûsî kaynaklarına göre Zer­düşt, küçüklüğünden itibaren diğer ço­cuklardan farklı olarak sürekli bir arayış içerisindeydi. Nitekim yirmi yaşına geldi­ğinde onda önemli değişiklikler görülme­ye başlandı; sık sık dağlara ve ıssız yerlere giderek inziva hayatı sürmeye çalışıyordu. Otuz yaşındayken Tanrı'nın temsilcisi me­lek Vohu Mana ile (iyi düşünce) karşılaştı. Kendisine ilk vahiyleri getiren Vohu Mana onu ruhsal olarak yüce tanrı Ahura Mazda'ya götürdü. Zerdüşt, Ahura Mazda'yı "bilge rab" olarak nitelemektedir. Bu va­hiy tecrübesini sonraki yıllarda diğerleri izledi; böylece yaşadığı dönemin politeist kültürüne karşı monoteizmi temel alan yeni bir inancı telkin etmekle görevlendi­rilen Zerdüşt etrafına bu inancı yaymaya başladı.” [6]
Fakat: Zerdüşt, Gathalar'da kendisini "manthra" (peygamber) olarak adlan­dırmıştır. “Mecûsîlik'te pey­gamberliğin Zerdüşt sonrası da devam edeceğine inanılmaktadır.”[7]
Ve enteresandır ki Peygamberimiz de onlara ehli kitaplara davrandığımız gibi davranmamızı belirtmiştir: Hz. Peygamber'in, "Onlara Ehl-i kitap muamelesi yapın" şeklindeki hadisinden başka (el-Muüatta "Zekât", 42. Şafii musned cizye; s: 209) bizzat kendisinin Yemen ve Hecer Mecûsîleri'ne yönelik yaptığı uygulama dik­kat çekicidir. [8]
Hatta cizye konusunda Abdurrahman b. Avf: Peygamber efendimizin “Hecer mecusilerinden cizye aldığına” şahitlik ettiğini söylemektedir.
Ebu Übeyde ise: Yahudiler ve Hıristyanlar’dan alınacak cizye Kur’an ile, Mecusiler’den alınacak cizye ise Sünnet ile sabittir demiştir.[9]
Müslümanlar Farsları yendiklerinde Hz. Ömer: Mecûsilerin ehli kitap olmadığını taki onlara onların ahkamını uygulayalım ve putperest de değiller taki onlara onların hükmünü uygulayalım dediğinde, Hz. Ali: Hayır, onlar ehli kitaptırlar dedi.
Ayrıca imam Şafıi ve Abdurrezzak hasen isnadı ile Hz. Ali’den şu hadisi rivayet ederler: “Mecûsiler’in okudukları kitaptırları vardı.”
İbn Münzür de: mecusilerin kadınlarının nikahı ve kestiklerinin helal olduğunu ve bunda ittifak olduğu söyler. [10]
Ezher kavle göre; ehli kitaptırlar, kitapları var.[11]
Bu bağlamda semavi kitapların bilinenin aksine dört değil de beş olacağı ve bunun kabul edilemeyeceğini söyleyenler olabilir. Çünkü Kur’an’ı Kerim’de de bizden önce iki topluluğa kitap indirildiği haber verilmiştir ki En’am suresinde: “Bizden önce yalnız iki topluluğa (Yahudî ve Nasârâ'ya) kitap indirildi ve biz de onların eğitim ve öğretimlerinden habersiz bulunuyorduk, dememeniz…” denilmektedir.
Buna şöyle cevap verilmektedir: Burada maksat Küreyşlilerdir. Yani bunu söyleyenler Küreyşlilerdir. Çünkü onlar Yahudi ve Hiristiyanlar’dan başka kendilerine kitap gönderilen bir topluluk duymamışlardı. Bu söylemde nazil olan diğer kitap (Zebur gibi) ve suhufların inkarı yoktur.[12]
“Mecûsilik hakkındaki bilgileri biz çeşitli kaynaklardan öğreniyoruz. Batı dünyası uzun zamanlar ikinci el haber olan Yunan ve Latin yazarlarının eserlerinden yarlanmıştır. Oxford’lu alim Thomas Hyde, 1700 yılında “Historia religionis veterum Perserum, eorumque Magarum” isimli bir eser yazmış ve bu kendisinden sonraki yazarlara kaynak olmuştur. Hyde göre Zerdüşt, İsa tarafından da sözü edilen bir peygamberdi. Ezra (Üzeyir a.s) ve diğer Yahudi peygamberleri, kendisinden faydalanmışlardı.” [13]
Bir din olarak Zerdüştlük
“İran’da çok tanrılı bir dini hayat vardı. Zerdüst, tek tanrıya inanan bir dinin elçisi olarak Eski İran’a “tevhid inancı” getirmistir. O, tanrı Ahura Mazda’ya ibadeti, meleklere saygıyı, şeytanlar gibi kötü güçlere laneti ve iyilikte yarışı öğretisinin temeli yapmıstır.” [14]
a) Zerdüştiliğe göre Ahura Mazda, alemin tanrısıdır. Alemin gayesi; yalanın, kötülüğün hakikat tarafından yenilmesidir. Alemdeki maddi ve manevi nizamı yaratan, tabiat kanunlarını koyan Ahura Mazda’dır.[15]
b) Ahura Mazda nurun ve karanlığın yaratıcısı olup onun eşi ve benzeri yoktur. Mazdaizim olarak da bilinen Zerdüştilik bu ismi tek Tanrı Ahora Mazda’dan alır.[16]
c) Zerdüst, iran dinleri üzerinde önemli bir etki bırakmıştır. Tek tanrılı bir inanç telkin ettiği için onu bir peygamber olarak kabul edenler bulunduğu gibi, ona bir hâkim veya şaman olarak bakanlar da olmuştur. [17]
d) A. Schimmel, Zerdüstilik ile ilgili bilgi verirken bunun bölge kültürlerinden ve yakın çevrede bulunan dini inanış ve uygulamalardan etkilendiğini, bu arada iran’ın eski dini inanışlarından bazı alıntılarda bulunduğunu, ancak bunların hepsini bir sistem içerisinde bütünleştirdiğini ifade etmektedir. Schimmel’e göre Zerdüstilik, Zerdüst’ün ölümünden sonra, önce yakın çevrede, sonra da Batı’da yani İran’da yayılmış ve buranın resmi dini haline gelmiştir. [18]
e) Zerdüştlük’te kıyametin vukuu, sırat köprüsü, cennet ve cehennem inancı mevcuttur.[19]
f) Zerdüştün öğretilerine göre ruh ölümsüzdür.[20]
g) Zerdüştlük’te ahlâkî pren­sipler üç maddede özetlenebilir: 1. İyi düşünce, 2. İyi söz, 3. İyi iş. Yani: Mecûsîliğin ahlâk sistemi iyi söz, iyi dü­şünce ve iyi davranış ilkesine dayanır.[21]
h) Ayrıca Zerdüştlük’te zina da yasaktır.
Zerdüştlerin Tanrı/Allah Tasavvuru
Zerdüşt, kendisini tebliğ hizmetine çağıran tanrıyı “Ahura Mazda” diye adlandırıyordu.
İsmi, “her şeyi bilen rab” olarak tercüme edebiliriz.
Gatalarda, tanrı isminin her iki kısmı, Ahura ve Mazda kelimeleri ayrılmayan bir bütün teşkil ederler. Kelime olarak Ahura “Rab”, Mazda “her şeyi bilen, hakim” manalarına gelir.
Zerdüşt Yasna 44/3-6 da, Ahura-Mazda’yı tasvir ederken şöyle der:
“Güneşi ve yıldızları kim yörüngesine oturttu? Ay’ı hemen kendine alıp kaybedi veren kimdir? Dünyayı onun aşağısında tutan, kimdir? Gök kubbeyi düşürtmeyen kimdir? Sular ve bitkileri tutan kimdir? Rüzgarı ve bulutları koşmaya sevk eden kimdir? Sabah, öğle ve akşam vazifedeki, sorumluluk şuurunu uyandıran kimdir?
Ey hakimi mutlak, seni ezel ve ebed olarak ruhumla buldum.”[22]
Âlemdeki maddî ve manevî nizamı yaratan, tabiat kanunlarını koyan, Ahura Mazda'dır. Ahura Mazda, yetkin, güçlü, ezelî ve ebedî, herşeyi gören bilen, herşeyi vareden bir "İyilik Tanrısı"dır. Zerdüşt, Eski İran'a "tevhîd inancı"nı getirmiştir. Onun getirdiği din, tek tanrıya dayanmaktadır. Ondan önce İranlılar, o dönemde alışılagelen çoktanrılı inanç gereği bir kısım tanrılara tapıyorlardı…
İbadet şekilleri
1- Mecûsîlik'te on beş yaşına gelen her ço­cuk için dine giriş töreni (Nevzot) düzen­lenir. Bu törende çocuklar dualarla dinî elbise (südre) giyip kutsal kuşak (kusti) ta­karlar.
2- Her Mecûsî abdeste benzeyen bir temizlik işleminin ardından güneş doğar­ken, öğle vakti, öğleden sonra, güneş ba­tarken ve gece olmak üzere beş vakitte çeşitli dualar (gâh) okur.
Dualar arasında Ahuna Veirya ya da Ahunvâr denilen dua oldukça önemlidir. Bu dua her Mecûsî ço­cuğuna ilk öğretilen dualar arasındadır.
3- Ayrıca her Mecûsî Frevarâne adı verilen iman formülünü (âmentü) günlük olarak tekrarlar.
4- Mecûsîler'in bayramları arasında en önemlisi, yıllık olarak kutlanan yedi büyük bayramdan biri olan ve Nevruz (No Ruz) adı verilen yeni yıl bayramıdır.
Tabiatın dirilişi anısına kutlanan Nevruz aynı zamanda dünyanın ve insanın yara­tıldığı gün olarak kabul edilir. Bunlardan başka sonbaharda hasat zamanı kutlanan Mihrican da önem­li bir bayramdır.
5- Her ne kadar sonraki dönemlerde aksi uygu­lanmış olsa da Zerdüşt kanlı kurban törenlerine karşı çıkmış, politeist Mitra kültüyle özdeşleşen boğa kurbanlarını reddetmiştir.
Zerdüşt, kanlı kurbanın yerine Haoma içeceğini ve kişinin ibadetlerine bir şahit olarak da ateş sembolizmini kullanmıştır.[23]
Ahiret tasavvurları
Mecûsîlik'te ölüm ve ölüm ötesi hayat­la ilgili inançlar oldukça gelişmiş durum­dadır. Ölüm sonrasında ruh sırasıyla yıldızları, ayı ve güneşi geçerek ilâhî âleme ulaşabilmektedir.
1- Ruh dünyadaki inanç­ları ve davranışları açısından sorgudan geçirilir.
2- Sreoşa, Mitra ve Raşnû tarafın­dan yapılan bu sorgulamada kişinin amel­leri bir terazide tartılır. (İslam inanışına göre de kabirde Münker ve Nekir’in sorgusu vardır.[24]) Bu terazi âdeta bir köprü gibidir. Eğer kişinin iyilikleri ağır basarsa Chinvat (İslamdaki Sırat köprüsü inanışı gibi. [25]) adı verilen bu ayrışma köprüsü genişleyeceği için oradan geçe­rek yukarıdaki cennete gider; günahları ağır basarsa o zaman da köprü âdeta bir bıçak ağzı gibi daralacağından aşağıdaki cehenneme düşer. (ER, XV, 585) Fravâşi öğretisi olarak da bilinen bu inanca göre yeryüzündeki maddî varlık geçicidir; asıl olan ruhun ilâ­hî âlemdeki bedeniyle birleşmesidir. Cen­netteki eşiyle birleşen ruh orada ebedi­yen mutluluk içerisinde yaşar.
3- Ehrimen (şeytan) tarafından yönetildiğine inanılan cehen­nem ise bir arınma mekânıdır; burada arınan ruhlar da sonunda cennete gire­cektir. Bu ferdî yargılamadan başka toplu bir kıyamet, haşir ve hesaba da inanılır.[26]
Zerdüşt'e göre bir tarafta sağduyu, iyilik ve aydınlıktan oluşan "Aşa" (Âlem Nizâmı), öteki tarafta da suç, kötülük ve karanlığı içinde bulunduran "Drug" (yalan, anarşi, fesat) vardır. İnsanın iyilik tarafını seçmesi gerekir. İnsanın bu seçimi, öteki dünyada sonuç verecektir.
Hasap günü tasavvurları
“Ferdi ruhun dünyadan ayrılışından sonra karşılaştığı ferdi muhakemeden başka, bir de haşir gününde genel muhakeme tasavvur edilir. Buna göre, zaman olgunlaşınca, dünyanın ömrü dolunca, yani Zerdüşt’ten sonra gelen üçüncü bin yılda Mehdi Saoşyant gelecek ve bin yıllık çalışmadan sonra hakimiyeti Tanrı Ahura-Mazda’ya devredecektir. Bundan sonra haşir başlayacak, ölenler eski vücudlarına tekrar kavuşacaklar ve hesap meydanında toplanacaklardır. Orada herkesin kendi yaptıkları amelleri kendilerine görünecek, haklılar haksızlardan ayırt edilecektir. Tanrı, yanında Kutsal Ruh ve Mehdi Saoşyant olduğu halde, Tanrısal mahkemesini kuracak, Tanrısal adalete göre iyi ve kötüyü ateşle birbirinden ayıracaktır. Cehenneme gidenler üç gün boyunca eziyet görecek, cennetlikler de onları seyredecektir. Bundan sonra herkesi içine alan büyük bir ateş gelecek, müminlere ılık bir süt, kafirlere erimiş bir maden tesiri yapacaktır. Ateş insanlardaki temiz olmayan kalıntıları tamamen yakıp temizleyecektir. En sonunda, bütün insanlar Tanrı Ahura-Mazda’nın cennetine gireceklerdir.” [27]
Peki aslında Zerdüşt ne buyurmuştu ve o, kendini ve Mecûsiliği nasıl tanımlamıştı.
Mecusîlik, Zerdüşt'ün tebliğ ettiği, mo­noteist (tevhid inancına dayalı[28]) bir teoloji içeren inanç ve düşün­celerin eski İran inanç ve gelenekleriyle mezcedilmesinden oluşan bir dindir.
Bu din, Sâsânîler döneminde yönetici sınıfla da yakından irtibatlı olan rahip sınıfı Mecî'den (Mecûş) hareketle islâm kaynakla­rında Mecusîlik, batı kaynaklarında ise Zerdüşt'ün isminden dolayı Zoroastrianism veya Ahura Mazda isminden hare­ketle Mazdeizm olarak adlandırılır.[29]
Zerdüşt’ün Vohu-Manah (Cibril olabilir[30]) ismini verdiği melek isminin manası “iyi ruh, iyi duygu, iyi düşünce” anlamındadır. Zerdüşt melekle karşılaşma olayını şöyle anlatır: “İyi ruhla kendimi kaybettiğimde, kimsin, kime aitsin? diye bana sordu. Onun birinci sualine, ben Zerdüşt’üm, yalancıların hakiki bir düşmanıyım, fakat doğru insanların da güçlü bir destekleyicisi olmak isterim, dedim” (Yasna, 43/47). Zerdüşt’ün peygamberliğe çağrılışından sonra, bu vazifeye nasıl başladığını bilmiyoruz. Persilerin rivayetlerine göre o, on yıl kadar bir süreyle kendi memleketinde vahiy edilenleri anlatma ve öğretme faaliyetlerinde bulundu. Nihayet, kendi halkının düşmanlığı karşısında tek çıkar yolun ülkesini terk etmek, hicret etmek olduğunu anladı.
Zerdüşt bu konudaki ruhsal durumunu şöyle anlatır: “Hangi çevre beni gizler? Beni gizleyecek nereye gitmeliyim? Asaletten ve rahiplikten uzaklaştırılıyorum, kendilerine hizmet ettiğim vatandaşlarım beni rahat bırakmıyor.
Hatta ülkemin yabancı hakimleri bile!
Ey her şeyi bilen Rabbim, artık seni nasıl memnun edebilirim?” (Yasna, 46,1). [31]
Zerdüşt’ün Avesta adında bir kitabının olduğunu da anımsatmıştık.
İranlı yöneticilerin, Zerdüşt döneminden sonra, Yunanlı İskender zamanında, bu kitabın bazı kısımlarının yakıldıgı tarihe kadar, onunla amel ettiklerine dikkat çekilmektedir.[32]
Aslında Zerdüşt böyle buyurmuş:
1- Tevhidi tebliğ etmiş. Yani; çok tanrıcı bir topluma, bir yaratıcının olduğunu anlatmış.
2- Meleklerin varlığını ve bunlara imanı anlatmış.
3- Yapılacak ibadet ve yakarışların/duaların bir yaratıcıya/Allah’a yapılmasını tebliğ etmiş.
4- Cennet ve cehennemin varlığını tebliğ etmiş ve dünyada yaptıklarımızdan/ davranışlarımızdan ötürü bu ikisinden birine gireceğimizi bildirmiş.
5- Hesap gününün varlığını bildirmiş.
6- Sırat köprüsünü haber etmiş.
7- Davranışlarımızın tartılacağı bir terazinin varlığını tebliğ etmiş. Bu terazide kötü davranışlar ağır bastığında cehenneme, iyi davranışlar ağır bastığında cennete gidileceğini haber etmiş.
Bu çerçevede bakıldığında Zerdüştlük, semavi dinlerin ortak özelliklerinin izlerini taşımaktadır.
Bu bilgilere dayanarak Zerdüşt’ün de Hz. İsa ve Hz. Musa (a.s) gibi bir peygamber olabileceği kanısına varılsa dahi, günümüzde onun getirdiği öğretiler de/dini de diğer peygamberlerin getirdikleri gibi tahrif olduğundan onun tahrif edilmiş öğretilerinin ardından gitmek yanlıştır.
Ayrıca islam kendinden önceki tüm gönderilenleri içine aldığından ve bizleri o bağladığından şimdi kalkıp zerdüştîyim deyip bugünde de bu tahrif edilmiş haliyle kabul edip ardından gitmek yanlıştır…
Şahsi inanç ve kanaatime göre günümüzde; aslına uygun şekilde pratikte uygulanıp uygulanmadığı ayrı bir tartışma konusu olmakla beraber, Allah tarafından gönderilmiş halini koruyarak ilahi din olma özelliğini taşıyan ve ardısıra gidilmesi gereken yegane din İslam/Kur’an dinidir.
[1] - Hucurat 49/6
[2] - Başlangıçtan Günümüze Dinler tarihi s: 124 Prof. Dr. Ekrem SARIKÇIOĞLU. Genişletilmiş 3. Baskı Isparta: 2000
[3] - İlmihal; İman ve İbadetler c: 1s: 10-11 Diyanet İşleri Başkanlığı Ankara: 2006
[4] - Başlangıçtan Günümüze Dinler tarihi s: 113-114 Prof. Dr. Ekrem SARIKÇIOĞLU. Genişletilmiş 3. Baskı Isparta: 2000
[5] - Başlangıçtan Günümüze Dinler tarihi s: 118. Prof. Dr. Ekrem SARIKÇIOĞLU. Genişletilmiş 3. Baskı Isparta: 2000
[6] - İslam Ansiklopedisi c: 28 s 279 Türkiye Diyanet Vakfı. Ankara: 2003
[7] - İslam Ansiklopedisi c: 28 s 282 Türkiye Diyanet Vakfı. Ankara: 2003
[8] - İslam Ansiklopedisi c: 28 s 280 Türkiye Diyanet Vakfı. Ankara: 2003
[9] - Feth ül- Bari Şerhü Sehih ül- Buhari c: 6 s: 309-312. El- Hafız Ahmed b. Ali b. Hecer Eskelani. Dimeşk, Darul Feyha, Darus Selam: 1997. 1. baskı.
[10] - Feth ül- Bari Şerhü Sehih ül- Buhari c: 6 s: 314-315. El- Hafız Ahmed b. Ali b. Hecer Eskelani. Dimeşk, Darul Feyha, Darus Selam: 1997. 1. baskı.
[11] - Muxnîl Muhtac, c: 4. s: 244. Şêx Mûhemmed Şirbinî el-Xetîb
[12] - Feth ül- Bari Şerhü Sehih ül- Buhari c: 6 s: 312. El- Hafız Ahmed b. Ali b. Hecer Eskelani. Dimeşk, Darul Feyha, Darus Selam: 1997. 1. baskı.
[13] - Başlangıçtan Günümüze Dinler tarihi s: 116. Prof. Dr. Ekrem SARIKÇIOĞLU. Genişletilmiş 3. Baskı Isparta: 2000
[14]- Zerdüştiliğin Kutsal Kitabı (Avesta) Üzerne Bir Araştırma ( Doktora Tezi ). T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilmler Enstitüsü Felsefe Ve Din Bilimleri Anabilim Dalı ( DİNLER TARİHİ ) HAZIRLAYAN: Najiba ZİYAYİ, AZİZİ, (04922611). DANIŞMAN rof. DR. Mustafa ERDEM Felsefe ve Din Bilimleri (Dinler Tarihi) Anabilim Dalı Ögretim Üyesi. Ankara: 2009
[15] - Bk. Günay Tümer, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ankara 2002, s. 120-122.
[16] - Bk. Oymak, s. 68. Gnolı, E.R.,“Zarathushra” s.556.
[17]- Hasim Razi, Motün Sark-i ve Sonnet-i Zerdüst-i ( tercüme-i Motün pahlevi sofiger-i ve erfan-i Zerdüst-i ) Tahran- İran 1385[2005],C.1. s. 15.
[18] - Bk. Schimmel, s. 64.
[19] - Dinler Tarihine Giriş. s:56. Prof. Dr. Mehmet AYDIN. S.Ü İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.
[20] - Dinler Tarihi İlahiyat Ön Lisans Programı. S: 127. Doç. Dr. Baki ADAM, Doç. Dr. Mehmet KATAR. Eskişehir: 2003. 4. Baskı.
[21] - İslam Ansiklopedisi c: 28 s 283 Türkiye Diyanet Vakfı. Ankara: 2003
[22] - Başlangıçtan Günümüze Dinler tarihi s: 120 Prof. Dr. Ekrem SARIKÇIOĞLU. Genişletilmiş 3. Baskı Isparta: 2000
[23] - İslam Ansiklopedisi c: 28 s 283 Türkiye Diyanet Vakfı. Ankara: 2003
[24] - Hedbi
[25] - Hedbi
[26] - İslam Ansiklopedisi c: 28 s: 282 Türkiye Diyanet Vakfı. Ankara: 2003
[27] - Başlangıçtan Günümüze Dinler tarihi s: 124. Prof. Dr. Ekrem SARIKÇIOĞLU. Genişletilmiş 3. Baskı Isparta: 2000
[28] - Hedbi.
[29] - İslam Ansiklopedisi c: 28 s 279 Türkiye Diyanet Vakfı. Ankara: 2003
[30] - Hedbi
[31] - Başlangıçtan Günümüze Dinler tarihi s: 119. Prof. Dr. Ekrem SARIKÇIOĞLU. Genişletilmiş 3. Baskı Isparta: 2000
[32] - Bk. Oymak,s. 61.
Alıntı Kaynak:
http://www.bydigi.net/zerdustluk-samanizm-budizm-vb/446763-bilinmeden-konusulan-zerdust-ve-mecusilik.html