"Yezidi'ye arka çıkacaktık"
. Altan Tan
Her insanın garip bir huyu vardır Kimi karanlıkta ıslık çalar, kimi düz yolda parende atar; ben de kafama estikçe, canım sıkıldıkça eski defterleri kanş-tırmaktan zevk duyanm. "Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür" derler ya, ne olur ne olmaz unutmak istemediğim şeyleri hatırlamak ayn bir mutluluk verir bana.
Son günlerde siyaset sahnesinde ortalık kanşın-ca yine bu garip huyum depreşiverdi. Fi tarihindeki defterleri karıştırmaktansa son üç beş yılınkileri kanştırmak daha cazip geldi bana. Başladım gözüme ilişen gazete manşetlerini okumaya. "Cizre'nin Yeşilyurt köyünde köylülere zorla insan dışkısı yedi-rildi", "Son iki yıl içerisinde Batman'da faili meçhul cinayetlerde 295 kişi hayatını kaybetti", "Dünyaca ünlü yazanmız Yaşar Kemal Kürt sorunu ile ilgili bir yazısından dolayı İstanbul DGM'de mahkum oldu", "İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura, Yaşar Kemal'in meşhurluğu şişirmedir. Hiç kimse ülke bütünlüğüne karşı terbiyesizlik yapamaz" dedi, "TÜSİAD Kürt sorunu ile ilgili kapsamlı bir rapor hazırladı. Rapor TÜSlAD'ı ikiye böldü."
"MÜSİAD TÜSİAD'ın raporuna karşı çıkarak TÜ-SİAD'ı bölücülüğe prim vermekle suçladı", "DEP milletvekilleri, dokunulmazlıklan kaldırılarak tutuklandı. Refah milletvekilleri de dokunulmazlıklann kaldınlması yönünde oy kullandı", "Ünlü işadamı Sakıp Sabancı Kürt sorunu çözülmelidir dedi", "MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş Sakıp Ağa, Sakıp Ağa! Çizmeyi aşma, ülke siyaseti kahve muhabbetine benzemez dedi", "Özdemir Sabancı öldürüldü", "Cem Boyner siyasetten çekildi", "DEP milletvekilleri Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'ne başvurdu", "RP istanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre ülkeyi yabancılara şikayet etmek ayıptır dedi", "Son beş yılda faili meçhul cinayetler üçbini aştı", "Kayseri milletvekili Ayvaz Cökdemir Leyla Zana'yı ziyarete gelen Alman bayan parlamenterlere fahişeler dedi"," Kızılay'da onbinler, susma, sustukça sıra sana gelecek diye slogan attı", "Erbakan Susurluk için fasa fiso dedi", "İstanbul Büyükşehir Belediyesi İETT'nin iki günlük bilet gelirlerini Mehmetçik Vakfı'na bağışladı", "Anayasa Mahkemesi RP için kapatma davası açtı", "Erbakan gerçek laikler biziz. Atatürk yaşasaydı Refah Partili olurdu dedi", "Milli Güvenlik Kurulu'nda ülkücülük ulusal konseptte tehlike olarak irtica ve bölücülükten sonra üçüncü sıraya alındı", "Fethullah Gülen RP ile aynı düşünmüyoruz dedi", "İki gözden ama Eşber Yağmurdereli yaka paça tutuklandı", "Enver Ören ordu peygamber ocağıdır, bizim gözbebeğimizdir dedi", "TÜRK-İŞ ve DİSK müdahaleye yeşil ışık yaktı", "Güneydoğu'da dört bine yakın köy ve mezra boşaltıldı", "Ayvaz Gökdemir generallerin omuzundaki yıldızları halk takmıştır. Herkes haddini bilsin dedi.", "RP kapatıldı", "Tayyip Erdoğan'ın siyasi hayatı bitti", "RP hukuk mücadelesine Avrupa'da devam edecek", "MÜSİAD üyesi iş adamları gece yansı gözaltına alındı", "ANAP milletvekili Ekrem Pakdemirli polisçe aranan oğlunun işkenceden korktuğu için teslim olmadığını söyledi."
Defter bir hayli kalabalık. Son üçbeş yıl o kadar yoğun geçmiş ki gözüme ilişen manşetlerin tamamını yazmaya kalksam bir tanker mürekkep lazım.
Zaten kafam o kadar karıştı ki anlatamam. Doğru düzgün, akıllı uslu bir şeyler söyleyeyim, bir iki doğru yanlış yorum yapayım desem mümkün değil. En iyisi dedemden duyduğum eski bir olayı anlatayım.
Dedemin dedesinin babası Hacı Hasene Bekro zamanında Midyat dağlannda zalim mi zalim, gaddar mı gaddar bir ağa varmış. Üstüne üstlük bir de müslüman geçinirmiş şerefsiz. Bu it oğlu it zapt ettiği bunca bağ, bahçe, tarla yetmezmiş gibi komşu köyün, birkaç koyun ve keçisini otlatmak için kullandığı dere kenanndaki merayı da bostan yapmış kendine. Köylüler ne desin, boyun büküp eyvallah etmişler rezile. Malum Midyat'ta Süryani, Yezidi ve Müslümanlar birlikte yaşarlar. Kız alıp verme hariç dostluk, arkadaşlık ve ticaret devam eder aralann-da. Sıcak bir yaz günü susuzluktan bunalan, biri Müslüman, biri Süryani, biri de Yezidi üç arkadaş dere kenanna inmişler. Ellerini yüzlerini yıkayıp kana kana su da içince biraz kendilerine gelir gibi olmuşlar. Üçü de güçlü kuvvetli aslan gibi delikanlılarmış.
Gözleri ağanın bostanına takılmış. Sağa sola bakmışlar kimseyi görmemişler. Nasıl olsa dere Allah'ın deresi, bostan da köyün ortak merası, birkaç salatalık, bir iki kavun karpuz yesek ne olur deyip dalmışlar bostana. Müslüman Hasse kavuna, Süryani Gebro karpuza. Yezidi Carcuro da saldırmış hıyara. Daha ilk lokma ağızlarında iken kara vicdanlı Reşo ağa bitivermiş bostanın başında. Bir nara pat-latıvermiş ki yer gök inlemiş. Lakin ikinci nara boğazında düğümlenmiş alçağın. Birkaç saniye zarfında birkaç bin tilki dolaşmış kafasında. Ulan demiş tam yalnız başıma gelecek zamanı buldum. Her ne kadar aslan gibiysem de bu üç teres de ze-bellah gibi. Tek tek olsalar neyse ama üçüyle birden başetmem zor. Bırakıp gitsem namımız beş paralık olacak, ne yapsam ne etsem diye düşünürken aniden bir şimşek çakmış kafasında. Atılmış ortaya, dönmüş Yezidi Carcuro'ya, ulan dinsiz kitapsız demiş hele bu Hasso benim Müslüman kardeşim, dinimiz, kitabımız, Allah'ımız, Peygamberimiz bir. Malımız mülkümüz, canımız kanımız ortak. Gebro desen Isa efendimizin ümmetinden bir dürüst Ehli Kitap, hiç olmazsa dini kitabı belli, kestiği yenilir, sözüne güvenilir. Bunlara değil birkaç kavun karpuz bütün bostan helal olsun. Ulan peki sana ne oluyor behey dört kitabın dördüne de inanmaz, camisiz, kilisesiz, imansız. Sen nasıl benim mülküme destursuz girersin demiş, girişmiş zavallıya. Hasso ile Gebro derin bir nefes çekip şükretmişler. Azıcık da hoşlanna gitmiş ağanın sözleri. Ağa kafa, göz, ağız burun demeden Allah ne verdiyse yapıştırmış, komaya sokmuş gariban Carcuro'yu.
Ağa Carcuro'yu halledince dönmüş Gebro'ya ulan demiş biraz önce de söyledim. Hasso benim din kardeşim. Dinimiz, kanımız, malımız, canımız bir. Peki sen neyin nesi oluyorsun? Doğru düzgün bir adam olsan bir Allah'ı üçe çıkarmaz, İsa efendimizi Allah'ın oğlu yapmazdın. Bir müslümanın ma lını nasıl yersin? Yedim seni namussuz demiş patlatmış yumruğu. Eşşek sudan gelinceye kadar dövmüş, dil derman güç takat bırakmamış biçarede. Hasso iyice rahatlamış. Hem canım, zalim malim de olsa, ağa ne de olsa müslüman, insan din kardeşinin kıymetini bilmeli, ötekilerin iflahını kesti bana bir şey yapmadı demiş içinden. Gebro'nun da işini bitirdikten sonra ağa dönmüş Hasso'ya vay vay vay demiş. Seni gidi vicdansız, hele bunlar biri Yezidi öbürü Hıristiyan. Din, iman, helal, haram bilmezler. Sen sözde Müslüman olacaksın, helali haramı bileceksin, benim malımı mülkümü muhafaza edeceksin. Kendin yetmezmişsin gibi bir de bu ga-vurlan takmışsın peşine. Bostanıma girersin ha! Ulan ben seni gebertmiyeyim de kimi geberteyim. Seni telef etmeyeyim de kimi edeyim demiş çökmüş böğrüne.
Gözünde fer, ağzında diş bırakmamış, kolunu kanadını kırmış, iflahını kesmiş Hasso'nun. Carcu-ro'dan da Cebro'dan da beter etmiş gariban Has-so'yu. Köylüler ertesi gün per perişan bulmuşlar üç arkadaşı. Yaralannı sanp su ekmek vermişler. Kim yaptı? Nasıl oldu? Ne oldu? Üçünüz birden nasıl böyle dayak yediniz, diye soranlara Hasso; "Yezi-di'ye arka çıkacaktık, Yezidi'ye arka çıkacaktık, Yezi-di'ye arka çıkacaktık" demiş de başka bir şey dememiş.
Bu gün bile Midyat'ta Turu Abidin köylerinde üç beş arkadaş birlikte yola çıktıklarında aksakallılar gençlere "Siz siz olun Yezidi'ye sahip olun, Yezidi'ye sahip olun, Yezidi'ye sahip olun" diye üç kez seslenirler.
Evet! Sene 1998, aylardan Mayıs... Ortalık yine toz duman... Olan oldu... Bundan sonrası için kıssadan hisse çıkarmak lazım. ■
■ Sözleşme Sayı 07 Mayıs 98■