GÖRÜNÜR KILARAK VE AYARTARAK YOK ETMEK
(YUSUF KAPLAN)
Çağımızın en cins düşünürlerinden Jean Baudrillard, her şeyi görünür kılmanın, görünür alana taşımanın, insanlığın geleceğini tehdit eden en büyük sorunlardan biri olduğunu söyler. Seküler-modern ve postmodern- kültürün en temel özelliği, her şeyi önce görünür kılmak, görünür alana taşımaktır. Neden? Çünkü bir şeyi görünür kıldığınız, görünür alana taşıdığınız zaman, kontrol edebilmeniz kolaylaşır da ondan. Her şeyi görünür kılmak, dolayısıyla her şeyi kontrol etme güdüsüyle hareket etmek, iki temel sorunla karşı karşıya olunduğunu gösterir: Birincisi, insanın özgürlüğünü kaybetmesi; ikincisi de, hayatın anlamsızlaşması, esrarını yitirmesi, hiçleşmesi sorunu. Birinci sorunu kısaca şöyle açımlayabiliriz: Her şeyi görünür kılma, sonra da kontrol etme güdüsüyle hareket eden bir insan, bu dünyanın yalnızca kendisine ait olduğunu, dolayısıyla bu dünyaya hükmedecek aktörün sadece kendisi olduğunu ilan ediyor demektir. Bu, insanın tanrılaşma ve dolayısıyla tanrılaşamayacak kadar büyük zaafları olan insanın yok olma serüveninin başlaması demektir. Dolayısıyla insanın tanrı inancını ve tasavvurunu yitirmesi, bunun sonucunda da, her şeyi önce tanrılaştırması, putlaştırması; sonra da, tanrılaştırdığı her şeyin kulu-kölesi olması demektir. İşte, Peter Gay'in "modern paganizmin yükselişi" diye tarif ettiği, benimse "neo-paganizm" olarak tarif ettiğim şey budur. İkinci soruna gelince... Hayatın, önce modernlikle birlikte bu dünyaya hapsedilmesi; postmodernlikle birlikte ise, bura'ya ve şimdi'ye kilitlenmesiyle ortaya çıkan anlamsızlık ve hiçleşme, sonunda, insanın her tür ayartılma, baştan çıkarılma biçimlerine açık olması sonucunu doğuracaktır. Bütün bunların kadın sorunuyla ne alakası var? Şöyle bir alakası var: Seküler Batı kültürü, geliştirdiği her şeyi görünür kılma, kontrol edilebilir hâle getirme güdüsüyle hareket etmekle, sonuçta, her şeyi kolonize etme / sömürme ve dolayısıyla ayartarak ve baştan çıkararak yok etme sürecini hızlandırmıştır. En çok da kadın üzerinden ve kadınsılaştırılan öteki kültürler üzerinden bir tahakküm biçimi üretmiştir. Çünkü görünür kılınan her şey, kolaylıkla kontrol ve kolonize edilebilir hâle gelmekte; her türlü ayartma, baştan çıkarma mekanizmalarını kolaylıkla işletebilecek bir düzenek kurmaktadır. Bugün düşünce gündemimize, kadının yokoluş serüvenini, zaman zaman ironik bir dille işleyen Necmettin Evci'nin nefis bir yazısını alıyoruz. Kadının görünür alana taşınarak, nasıl kontrol ve kolonize edildiğini, nesneleştirildiğini, baştan çıkarıcı ve ayartıcı bir aparata dönüştürüldüğünü böylelikle görme imkânına kavuşmuş oluyoruz.
yenisafak.com.tr/arsiv/2006/mart/10/dusunce.html -