Bir İncil'in Serüveni:
Barnaba
İncili
KÜRŞAT DEMİRCİ
Erken Hıristiyan cemaati arasında enteresan isimlerden biri de Barnaba'dır. Yeni Ahid içerisinde Resullerin İşleri adlı havarilerin faaliyetini anlatan metinden anladığımız kadarıyla, "Ruhu'l kudüs ve imanla dolu bu adam" Aziz Pa-ulus'a göre havarilerdendir. Hıristiyanlığa sonradan dönen Pa-ulus'la birlikte misyon faaliyeti yapmak üzere doğum yeri Kıbrıs'tan başlayarak Anadolu ve Suriye kıyı şeridi boyunca bir yığın ülkeyi gezen Barnaba'nın bir müddet sonra liberal eğilimli Pa-ulus'tan ayrıldığını ve Hıristiyan doktrini içersindeki Musevi gelenekleri korumak üzere Petrus'la birlikte harekete geçtiğini biliyoruz. Bu tip bilgilerin dışında hayat hikâyesi bir gölge gibi bilinmeze karışmaktadır. Bugünlerde tarihin içersinde yeniden can bulması da ona ait olduğu söylenilen o gizemli İncilinden gelmektedir. Gerçekte "Kutsal Hazine Avcıları"na taş çıkartacak bir hikâye var ortada ve kahramanlarını bekliyor.
Türkiye'de bir müddet önce Zafer dergisi ile popüler olan "Barna-ba İncili"nin sırrı nedir? İçerisinde gerçekten "Muhammed" kelimesi kullanılarak Hz. Muhammed'in müjdelendiği söylenilen böyle bir İncil var mıdır?
Son günlerde Türkçe'ye de çevrilen bu İncil'in hikâyesi de şöyle:
XVIII. yy .'da Fra Marino adlı hıris-tiyan bir keşiş Papa Sixte'in kütüphanesinde Papayla birlikte otururken Papa uykuya dalar. Bunun üzerine kütüphanesini karıştıran Fra Marino orada tesadüfen Barna-ba İncilini bulur. Fra Marino'dan sonra elde dolaşan bu nüsha, sonuçta Viyanadaki Hofbibliotheke intikal eder. Bugün elde dolaşan İncil'in orijinali de hikaâyesi biraz tuhaf olan bu İncile kadar çıkar. İtalyanca nüshasının yanında bir de İspanyolca nüshası olan bu Barnaba İncili muhtemelen XVI. yy'da İtalya'da kayda geçirilmiştir. İngilizce tercüme Ispanyolcadan yapılmıştır. Türkçeye çevirisi yapılan İncilin hikâyesi kısaca böyle.
Hikâye burada bitmiyor. Şu anda elde Barnaba İncili olduğu söylenen İncil çok geç tarihlerde yazılan uydurma bir İncil olsa bile Papa Gelase'ye ait bir genelge kadar eski bir tarihte (Decretum Gelasianum) bu adı taşıyan bir İncil mevcuttu.
Bununla birlikte Batılı bilim adamları orijinali İtalyancaya kadar çıkan bu İncil'in, uydurma olduğu ve müslüman olan bir Hıristiyan tarafından yazıldığını ileri sürerler. Gerçekten metin içerisindeki çelişkiler bunu teyid etmektedir.
Ne var ki, hikâye burada bitmiyor. Şu anda elde Barnaba İncili olduğu söylenen İncil çok geç tarihlerde yazılan uydurma bir İncil olsa bile Papa Gelase'ye ait bir ge nelge kadar eski bir tarihte (Decretum Gelasianum) bu adı taşıyan bir İncil mevcuttu.
Grekçe anonim bir katologda "Barnaba İncili" diye bir İncil'den bahsedilmektedir. Bu durumda eldeki nüsha her ne olursa olsun erken dönemlere ait (M.S. VI. yüzyıllar) bir Barnaba İncili'nden bahsetmek mümkün görünmektedir. Bugün hikâyeyi daha da heyecanlandıran ve aniden sırlar dünyasına geçen Aramice bir Barnaba İncili. Kayıplara karışan bu İncil herhalde hikâyeyi sürdürecek ve daha da hevacanlandıracak. ■
-
Barnaba İncili
MÜFİD YÜKSEL
1983 Kışında, Hakkâri ili Ulu-dere ilçesinde, yazın yaylaya çıktıkları, "Kela Memo" dağına avlanmak için gelen köylüler bir mağaraya rastlarlar. Zeminden epey aşağıda, geniş bir oda büyüklüğündeki loş mağarada bir taş lahit görürler. Lahitin kapağını açtıklarında mumyalanmış bir ceset; bir tomar papirüs tabakası vs. eşyalara rastlarlar. Lahitte mumya ile birlikte çok iyi korunmuş vaziyette duran papirüslerin üzerinde ise gayet iyi bir şekilde yazılmış yazılar bulunmaktadır. Süryani alfabesi ile güzel bir hatla yazılmış yazılardan kimse bir anlam çıkaramamış. Süryani Papazları bile...
Sonra her nasılsa papirüslerin ilk sayfası, İstanbul'a, Kadim ön Asya dilleri uzmanı Epigrafist, Hamza Pektaş'a gönderilir. İlk sayfanın bir bölümü, onun tarafından tercüme edilir. Tercümede şunlar yer almaktadır.
"... Ben Kıbrıslı Barnobius... (...).. Teşbihe layık alemlerin Rabbından bütün olarak, Ruhu'l-Kudüsle Mesahaya (Peygamber İsa'ya) vahy olunanı İsa (Meşa-ha)'dan duyduğum... Sadakatle... 48 yıl (gök yılları) sonunda... Dördüncü (4.) nüsha olarak..."
Metinden bunun bir Barnaba İncili olduğu anlaşılıyordu. Metin, Süryani alfabesi ile yazılmış olmasına karşın. Arâmîceydi; Hz. İsa'nın diliyleydi. Kuzey Batı Sami dillerinden olan Arâmice, Hz. İsa'nın döneminde, tüm Suriye ve Filistin'de konuşulup yazılmaktaydı. Arapça'ya çok yakın olan bu dil zamanla bölgede, iyice egemen olmuştu.
Islâmi çevrelerden de destek istenmesine karşın, istenen destek bulunulamadığı gibi, radikal bir tutumla "Kur'an bize yetmiyor mu ki, İncil'le uğraşacağız" gibisinden ithamlarla karşılaşılıyordu.
Elde bulunan ilk sayfa Hamza Pektaş tarafından Radyo Karbon (Cal4) metoduyla analiz ettirilmiş. Sonuç hayret vericiydi. Pamuk hamuru karışımlı papirüsün tarihi 2400 yıl öncesine, yazı ve lekeler tahlil edildiğinde ise 1900-2000 yıl öncelerine gitmekteydi. Hamza Pektaş gerçek bir Barnaba İncili ile karşı karşıyaydı. Zaten metinden de bunun Barnaba'nm kendi el yazısı olduğu anlaşılıyordu.
Durum haber alındığında; bazı çevrelerle tüm metnin elde edilmesi için çabalara girişilir. Köylüler ellerindeki metni vermek için para talep ederler. Bütün çabalara rağmen uzun süre talep edilen para bulunmaz; zira para vermeyi kabul eden bir takım zengin çevreler, karşılığında, bu İncil nüshasını zimmetlerine geçirmeyi ve antika eşya olarak satmayı amaçlamaktaydılar. Nihayette, bir miktar meblağ bulunur ve 1984 Temmuz'unda Hamza Pektaş, İncil nüshasını almak üzere yöreye gider. Ancak, sıkıyönetimden dolayı denetimlerin sıklığı ve nüshayı elinde bulunduran köylülerin yaylada olmaları dolayısıyla; elde edemeden geri döner. Bir süre sonraysa, köylüler yayladan dönünce bazı köylülerle, para karşılığında İncil nüshasının İstanbul'a getirilmesi konusunda anlaşılır. Kitap İstanbul'a getirilmiş olsaydı, tercüme edilip yayınlandıktan sonra sıkı korumaya alınacaktı. PKK eylemlerinin başlamış olması ve denetimlerin de daha çok sıklaştırılmış olmasına rağmen kitabı İstanbul'a getirmeye çalışan köylüler, yolda jandarmaların denetimi sonucunda yakalanır ve tarihi eser kaçakçılığı yapma suçundan cezaevine atılırlar. Halbuki, tarihî eser kaçakçılığı ve yurt dışına kaçırma olayı söz konusu değildi. Buna rağmen gazetelerde bunun yurt dışına kaçırılacağına dair haberler yer alır ve zavallı köylüler birkaç yıl hapiste yatırılırlar. İncil nüshasına ise önce sıkıyönetim komutanlığı, sonraysa emniyet teşkilatı el koyar bir süre, akıbeti konusunda haber alınmaz.
Aynı dönemdeyse, Barnaba'nın el yazısı ile olan İncil nüshasını haber alan; Kiliseler Birliği, Anglikan Kilisesi ve Vatikan konuyla ilgilenip, bunu ele geçirme teşebbüsünde bulunuyorlardı. Hatta bir ara ABD Eski Başkanı Jimmy Carter bu İncil nüshası için bağlı bulunduğu kilisenin direktifi ile Türkiye'yi ziyaret ediyordu.
Ancak, yoğun çabalardan sonra, bu İncil nüshasının, Ankara'da Dil-İstihbarat Okulu'nda olduğu anlaşılır. Ve bir bölümünün fotokopisi elde edilir; fotokopisinin alındığını haber alan MİT elemanları diğer bölümlerinin de fotokopisinin çekilmesini engelledikleri gibi, fotokopi çekilmesine izin veren Albay da hemen emekliye sevk edilir.
Bunun üzerine, hükümet ve çeşitli bürokratik çevreler nezdin de girişimlerde bulunulur; bu nüs hanın kesinlikle, kaybolmasına, yahut yurtdışına çıkarılmasına müsaade edilmemesi uyarısında bulunulur. Bizzat kendim de bu konuda yoğun çaba sarfettim. Zira sürekli, bu İncil'in hükümet, MİT veya askeri çevrelerce bazı şeyler karşılığında Avrupa'ya veya Vatikan'a verilebileceği kuşkusunu sürekli taşıdım.
Bu konuda İslâmî çevrelerden de destek istenmesine karşın, istenen destek bulunulamadığı gibi, radikal bir tutumla "Kur'an bize yetmiyor mu ki, İncil'le uğraşacağız" gibisinden ithamlarla karşılaşılıyordu. Aynı dönemdeyse, Barnabanın el yazısı ile olan İncil nüshasını haber alan; Kiliseler Birliği, Anglikan Kilisesi ve Vatikan konuyla ilgilenip, bunu ele geçirme teşebbüsünde bulunuyorlardı. Hatta bir ara ABD Eski Başkanı Jimmy Carter bu İncil nüshası için bağlı bulunduğu kilisenin direktifi ile Türkiye'yi ziyaret ediyordu.
Bir süre sonra, Barnaba İncilinin izi yine kaybediliyordu; aradan birkaç sene geçtikten sonra, Genelkurmay Harp dairesinde bulunduğu tesbit ediliyordu. Hamza Pektaş'm özel çabalarıyla bir bölümünün daha fotokopisi alınıyordu. Ve kısmen tercüme edilmeye başlanıyordu. Yapılan 30—40 sayfalık çeviri çok şaşırtıcıydı; İsa (AS)'nın Allah'ın kulu ve Resulü olması, altın kullanmanın erkeklere haram kılınması gibi ifadeler yer almaktaydı. Âyetlerin büyük bir bölümü Kur'an âyetleri ile aynı anlamı içermekteydi; tercüme edilen bölümlerden bu nüshanın diğer eldeki İncil nüshalarıyla ve Portekizceden İtalyancaya oradan da İngilizceye ve diğer dillere çevrilmiş; Barnaba İncili nüshasıyla da ilgisinin olmadığı anlaşılıyordu. Sonuçta karşılaşılan gerçek bir İncil nüs-hasıydı. Tahrife uğramamış; İsa (AS)'nın havarilerinden biri olduğu kesinleşen; Kıbrıslı Aziz Barnaba'nın gerçek İncil nüshasıydı. Eldeki çeviri Barnaba İncili nüshaları üzerindeki tartışmaları da sona erdirecek nitelikteydi.
Genelkurmay harp dairesinden; bir bölümünün fotokopileri alındıktan sonraysa, akıbeti meçhul. Birçok kere, hükümet ve bürokrasi düzeyinde nüshanın akıbeti, tümünün tercüme edilip, orijinal nüshanın dialarıyla beraber yayınlanmasına izin verilmesi konusunda gösterilen çabalar şimdiye değin sonuçsuz kaldı. Tüm kuşkular, Türkiye'nin bunu Batılı çevrelerle pazarlık konusu yapması üzerinde yoğunlaşmaktadır. Acaba, Ortak Pazar'la (AET), IMF veya ABD ile yapılan pazarlıklarda Barnaba İncili nüshası gündeme gelmiş olabilir mi? Veya Karun hazinesi vs. birtakım tarihi eserler İncili verme karşılığında getirilmiş olamaz mı? Ya da, Genelkurmay bunu Vatikan'a vermiş olabilir mi? Kuşkular bu sorular etrafında dönüyor. Eğer pazarlık konusu yapılmışsa, Devlet yöneticileri veya Genelkurmay, tüm bir millete ve İslâm dünyasına ait olan böyle bir tarihi değeri Batıya pazarlık konusu yapma hakkına sahip midir?
Aramca Veya Arami Dili
Sami dillerinin Kuzey Batı kolunu oluşturan dillerden biridir. Arapça, İbranice ve Fenike diliyle yakın akrabalığı söz konusu-dur. Arapça ve Süryanice ile ciddi benzerlikleri vardır. Kutsal Kitap (Bible) İbranice'sine nazaran, çok değişime uğramıştır. Yanısıra, Akkadça, eski Farsça (Pehlevice) ve eski Kürt dilinden de bir hayli etkilenmiştir.
İlk önceleri Suriye ve Mezopotamya'da göçebe boyların dili olarak ortaya çıkan Arâmi dili, M.Ö. VIII. yüzyıldan itibaren, tüm Asur topraklarında yaygınlaştı. Bilahare doğuya da yayıldı. Zamanla Indus'dan Nil'e kadarki yönetimlerin ticari yazışma dili haline de geldi. Bu dönemlere ait birçok Aramice yazıt bulunmaktadır.
M.Ö. 300'lü yıllarda, Büyük İskender'in fetihlerinden sonra oluşan Helen egemenliğinin etkisiyle Aramice bu konumunu kaybetmeye başladı. Varlığını Suriye ve Filistin'de sürdürdü ancak, çeşitli lehçelere ayrıldı. Lehçe farklılıkları yazıya da yansıdı; Nebati, Palmyura, Süryani ve Manda Arami alfabeleri kullanıldı. Filistin'de ise Hz. İsa (AS) döneminde Aramice tek konuşulan dildi. İsa peygamber de diğer İbraniler gibi Aramice konuşup dini tebliğini Aramice yapıyordu. Dolayısıyla, kendisine verilen kutsal kitap İncil de Aramice'ydi.
M. S. VI. yy'dan itibaren Filistin ve Suriye'de Aramice etkisini iyice yitirir. VII. yy'dan itibaren de yerini Arapça'ya terkeder. Zamanla, Aramice konuşanların sayısı iyice azalır. Günümüzde ise, sadece İsrail'in Nasıra bölgesindeki (Nazareth, Hz. İsa'da Nasıralrydı) birkaç köyle Suriye Şam yakınlarındaki birkaç Hıristiyan köyünde konuşulmaktadır.
Barnaba ve İncili
Bulunan İncil nüshası ve diğer kaynaklara göre, Kıbrıslı (Lefkoşa'lı), kendi İncil nüshasına göre ise İsa'nın havarile- rinden; nitekim, ilk sahifesinde, "Meşaha'ya (İsa) vahyolunanı, Mesahadan (İsa) duyduğum gibi..." demektedir. Eldeki, kaçıncı elden tercüme edildiği meçhul olan nüshada ise "Nasıra"lı İsa'nın havarisi Barnabas" diye metne başlanılmaktadır.
Bunların yanısıra, Barnaba'dan en çok, kilise tarafından kabul gören "Resullerin İşleri" kitabında söz edilir. Burada Barnaba'nm havarilerden olup olmadığı zikredilmez. Ancak, ilk önceleri Paulos'un (st. Paul) arkadaşı olarak gösterilir. Bu kaynağa göre Barnaba, ilk Hıristiyanlardan olarak, gayretli bir da'idir; sonradansa (Miladi 40'lı yıllarda), Paulos'la arası sert tartışmalarla iyice açılır ve yanından ayrılır. (Bkz. Kitab-ı Mukaddes-Yeni Ahit, Resullerin İşleri, 4: 32-37; 15: 36-41). Bundan sonraysa, Resullerin İşleri'nde Barnaba'dan bir daha söz edilmez. Sadece hep Paulos'tan söz edilir. Bir söylentiye göre, Kıbrıs'a tekrar dönen Barnaba, Yahudiler tarafından öldürülmüş.Kanonik (şer'î meşru) İnciller (Matta, Luka, Markos ve Yuhanna İndileri, 325. İznik Konsülünce kabul edilenler) arasında kabul edilmese de, 325 İznik Konsülüne kadar 100'ü aşkın İncil nüshası arasında en bilinenlerden biriydi. İncil nüshalarının önemli bir bölümü, İsa'dan 100-150 yıl sonra yazılmış nüshalardı. Bir bölümü, Tevhidi (Tanrının birliği) esas alırken, diğer bir bölümü de Teslisi (Hıristiyanlıktaki üçleme inancı) esas almaktaydı. 200'lü yılların ortalarında Roma İmparatoru Konstanin'in Hıristiyanlığı kabul edip, resmi din haline getirmesinden sonra, İmparator ve çevresinde teslis inancı ağır basar. Roma İmparatoru'nun direktifiyle İznik'te toplanan Hıristiyanlık konsülü, teslis inancına açık olan (sarahaten yer almasa da) bugün elde bulunan dört İncil nüshasını kabul edip diğerlerini yasaklar. Yasaklanan İncil nüshalarının da imhasına girişilir. -
Genelkurmay harp dairesinden; bir bölümünün fotokopileri alındıktan sonraysa, akıbeti meçhul. Birçok kere, hükümet ve bürokrasi düzeyinde nüshanın akıbeti, tümünün tercüme edilip, orijinal nüshanın dialarıyla beraber yayınlanmasına izin verilmesi konusunda gösterilen çabalar şimdiye değin sonuçsuz kaldı.
Bunlar arasında, en şiddetle yasaklananı ise, Tevhid inancını öngören, Barnaba'nın İncili'dir. Bu İn-; cil'i yanında bulundu- ranların öldürüleceği ilan edilir. Oysa ki, Bar-; naba İncili, 325 tarihine kadar İskenderiye kiliselerinde Kanonik bir İncil olarak kabul edilmiştir. Nitekim Tevhidi savunan Iraneus (130-200); putperest Roma dininin ve Yunan felsefesinin Hıristiyanlığa sızmasın-' dan sorumlu olarak gördüğü, Paulos'a (st. Paul) karşı bu İncil'i kaynak olarak kullanmıştır-
.
325 teki İznik Konsülünün , yasaklamasından sonra, Barnaba İncili'ni elinde bulunduranlar sürekli sıkı takibat altına alınırlar. Zaman zaman, bu konuda, Papa ve Piskoposluklarca, buyrultular yayınlanır. Bugün elde bulunan İngilizce çevirisine esas olan nüsha ise, Portekizce'den çevrildiği sanılan İtalyanca nüshadır. (Portekizceye de hangi dilden nakledildiği bilinmemektedir). İtalyanca yazma nüsha, 1590'da Papa Sextus'un elinde bulunur. O tarihte, Papa'nın rahip arkadaşla rından Fra Marino, gizlice, Papa'nm kütüphanesine girerek bu İtalyanca nüshayı çalar. Sonra, bu nüsha elden ele dolaşır. 1738'de Viya-na'daki Hofbibliothek'e geçinceye kadar -ki, hâlâ orada bulunur. -İtalyanca yazma, Canon ve Bayan Rego tarafından İngilizceye çevrilip 1907'de, Oxford Üniversitesi tarafından basılır. Ancak, İngilizce çevirinin tüm nüshaları gizemli bir şekilde piyasadan kaybolur, birkaç kütüphane dışında ABD Kongre Kütüphane-si'ndeki bir nüshanın mikro-filmi elde edilerek, Pakistan'da basılır ve sonra da çeşitli dillere çevrilir. Uludere'de bulunan nüsha ise, yapılan araştırmalardan sonra, Kıbrıs'lı Barnaba'nm kendi el yazısıyla yazdığı, Aramca orijinal bir İncil nüshası olduğu anlaşılmıştır. ■
Türkiye'de Barnaba İncili üzerine akademik boyutta ve tez mahiyetinde yapılan tek araştırma, M.Ü.İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ömer Faruk Harman'ın çalışmasıdır. Konuyla ilgili olarak Sayın Harman'ın görüşleri kısaca şöyle: "Bugün elde mevcut olan ve yakın zamanlarda Türkçe'ye de çevrilen 'Barnaba İncili'nin otantik olması zor ihtimaldir. Mevcut olan bu İncil'in içerisinde texte dayalı birtakım problemler vardır. Bununla birlikte M. S. V. yy'a kadar çıkan Gelasius fermanlarında bir Barnaba İncili'nden söz edilmektedir. Bundan dolayı bugün eldeki Barnaba İncili otantik olmasa bile, bu geçmişte aynı adla bir başka İncil'in olmayacağı anlamına gelmez. Herhalde, bugün kayıp olan ve hiç olmazsa M.S. V. yy'a çıkan bu otantik İncil, kısmen de olsa şu an mevcut Barnaba İncili'nin havasını yansıtıyor olmalıydı. Eğer orijinal Barnaba İncili, bugün eldeki Barnaba İncili gibi tevhidi bir karakter taşıyor İdiyse, buna hiç şaşırmamak gere&f, çünkü Hıristiyanlığın orijinal mesajı tevhidi karakterdeydi." ■
-
Roma Gregoryen Üni-versitesi'nde doktora yapan Lütfullah Göktaş da benzeri bir düşünceye katılmaktadır: "Her ne kadar bugün elde mevcut Barnaba İncili otantik olmasa bile, Gelasius fermanına kadar çıkan erken bir dönemde Barnaba İncili adında bir İncil mevcut görünmektedir. Ayrıca Barnaba'ya ait bir mektup varsa da kilise bu mektubu apokrif kabul etmektedir/' ■
İsa Karataş'la Barnaba İncili Söyleşisi
Kürşat Demirci— Bugün elde olan ve Türkçe'ye Ali Ünal'ın çevirdiği "Barnaba İncili" hakkında ne söyleyeceksiniz?
Isa Karataş— Bu İncil, orijinal değil ve tamamen uydurma. İsa'nın döneminde böyle bir İncil olduğuna dair hiçbir bilgi yok. Barnaba, İsa'nın "Oniki Şakirdinden biri de değil. Bu nüshanın böylesine abartılmasını haksızlık olarak yorumluyorum. Bir yalanın kutsallaştırıldığını düşünüyorum.
K. D.— Barnaba'nın tarihi pozisyonu hakkında ne düşünüyorsunuz.
/. /C.—- Onikilerden biri olmayan Barnaba inancına bağlı ilk mü'minlerden biri. Çoğu kez iddia edildiği üzere Paul ile aralarında herhangi bir anlaşmazlık da yok. Tarihi yönüne ait çok fazla veri de yok zaten. Kilise babaları bu konuda sessiz. M.S. I. yüzyıla ait bir "Barnaba Mektubu" varsa da bu mektup muammalıdır.
Aziz Paul'a çok fazla yüklenildiği kanaatindeyim. Onun casus olduğu şeklinde söylentiler var. Ama bunların tümü ispatlanamayacak uydurmalar. Onun en büyük fonksiyonu somut Yahudi ibadetlerini ruhanileştirmek olmuştur. Zaten bu olay da onun planı değil. Tanrının planının bir parçasıdır. Çoğu insan bunu anlamadı.
K. D.— Hakkari'de bulunduğu söylenen ve Hamza Pektaş* tarafından bir kısmı okunduğu iddia edilen. İncil hakkında neler söyleyeceksiniz?
/. K.— Sayın Pektaş'ın bu İncili bulduğunu söylediği sırada o bölgeden pek-çok kişi geldi ve bize ellerinde İncil yazmaları olduğunu söylediler. Biz bunlara baktık; fakat, bunların çoğu son zamanlarda yazılmış tefsir türünden eserlerdi.Herhalde Hamza Pektaş'ın elinde bunlardan farklı bir İncil var. Böyle farklı bir İncil olsa bile bunun orijinal bir Barnaba İncili olduğuna inanmıyorum. Kendisinden duyduğum kadarıyla Genelkurmayca el konulan bu İncili o, sayfa sayfa alıp okumuş ve sonra yeniden yetkililere teslim etmiş.
K. D.— Hamza Pektaş'ın hangi üniversitede eğitim gördüğü, doktorasını nereden aldığı veya incile yaptırdığını söylediği C-14 metodunun resmf sonuçları konusunda bir bilginiz var mı?
/. K.— Hayır bunlar konusunda bir bilgim yok.
K. D.— Şu aşamada konuyla ilgili herhangi somut bir veri olmadığı için üzerinde tartışacak çok fazla bir şey görünmüyor. Sizin söylemek istediğiniz şeyleri yazmak istiyorum. Başka neler söyleyebilirsiniz?
/. K.— Bugün elde olan ve Türkçeye de çevrilen Barnaba İncili hikâyesine dönmek istiyorum. Bu İncil pek çok çalışmada da gösterildiği üzere çelişkiler ve yanlışlıklarla dolu. İncil'de Muhammed Peygamber'in müjdelenmesi o kadar suni bir şekilde düzenlenmiş ki her şeyin zorlamalı olduğu açıkça anlaşılıyor. Mesela, Barnaba İncilin'de Yahya'dan hiç eser yok. Niçin? Çünkü Yahya, indilerde isa'nın müjdecisi durumundadır. O yalnızca isa'yı müjdelemektedir. Oysa Barnaba İncilin'de, Yahya'nın ifadeleri (dört İndide geçen ifadelerden bahsediyorum) ondan alınmış isa'nın ağzına konmuş ve isa bu sözlerle Muhammed'i müjdeler hale getirilmiştir. Yazarın kafası o kadar karışık ki. Mesela, Barnaba incili'nin 6. bölümünde kahinler Mesih'in Beytiehem'de doğacağını söylerler ve İncil yazarı da bunu onaylar. Burada açık bir çelişki vardır. Yazar Muhammed'i Mesih olarak kabul eder, ama Muhammed peygamber Beytiehem'de doğmamıştır. Ve burada anılması imkânsız olan bir yığın çelişki. Kitaba önsöz yazan Ali Ünal'ın ifadeleri de tamamen uydurma.
Ben şu sıralar bir kitap hazırlıyorum. Bu kitabın bir kısmı da Barnaba İncili'yle alakalı olacak. Umarım müslüman okuyucular bu konuda doğru bilgi sahibi olurlar da bir efsane ile kendilerini avutmazlar.
K. D.— Sayın Isa Karataş bu konuşma için teşekkür ediyorum. Kabalığa kaçmamak şartıyla bu tartışma zeminin sürmesi gerektiğini düşünüyorum.
/. K.— Ben de çok teşekkür ederim. Bu sayede konuyu daha da tartışılabilir hale getireceğiz. ■
*) Sayın Hamza Pektaş'a bütün çabalarımıza rağmen ulaşamadık. Dolayısıyla bu konudaki görüşlerini yayınlayamıyoruz.