Türk Dostu Papa diye tanınan 23. John’un Türkiye’de bulunduğu yıllarda Müslümanlar’a değil Yahudiler’e yakın olduğu bilinmelidir. Papa’nın Türkler’i seviyorum dediği doğrudur. Ancak bunlar Türk Vatandaşı olan Azınlık Türkleri’ydi, Müslüman Türkler değildi
HİTLER’İN SS TİMLERİ VE P2 MASON LOCASI SKANDALI
Papalar’la gizli Hıristiyan tarikatları ve örgütleri arasındaki ilişkiler “Resmi” tarihin dışındaki alternatif tarihin baş konusudur. Tarihin çeşitli dönemlerinde Papalar bu gizli tarikatlarla ilişkiler kurmuşlar ve fakat bunlardan pek azı resmiyet kazandırılarak Kilise belgeleri arasına alınmıştır. Yine de çok zengin bir dökümantasyon vardır. Papalar’ın belgelere geçmiş ilişkileri içinde Templar, Gül ve Haç ile günümüzde çok etkili olan ve İsa’nın ölmediğini, evlendiğini ve çocuğu olduğunu ve bu sülaleden gelen Krallar’ın Fransa’da egemenlik sürdüklerini öne süren Priory of Sion (Sion’un Öncüsü / Egemeni) örgütü vardır. Bu örgüt 12. Yüzyılda Papa 3. Alexander tarafından tüm iddialarıyla kabul görmüş ve beratlandırılmıştı. Sonraki Papalar örgütü ezmişler ve kayıtlarını Kilise’den çıkartmışlardı. Bu örgütün yöneticilerinin günümüzdeki iddialarına göre tarihte bir çok ünlü şahıs bu örgüte alınmışlar veya bizzat onlar tarafından desteklenmiş veya yetiştirilmişlerdi. Örnek olarak da Isak Newton, Hugo verilmiştir. 20. Yüzyılda ise General De Gaulle ve Andre Gide bu örgütün üyeleri arasında sayılmaktadırlar. Örgüt İsa’nın ailesinden gelen bir erkeğin yaşamakta olduğuna inanmaktadır. Hitler bu şahısı ele geçirebilmek için özel SS timleri oluşturmuş ama Fransızlar onu İngiltere’ye kaçırmışlardır. Savaştan sonra yeniden Fransa’ya dönen bu şahıs halen Paris’te yaşamaktadır. 10 yıl önce patlak veren P2 Mason Locası skandalı işte bu örgütle bağlantılıydı. Bu fantastik örgüt Avrupa Birliği tam olarak kurulduğu zaman söz konusu kişinin bu birliğin “Kralı” seçilmesini istemektedir, ister inanın ister inanmayın...
KİLİSE İÇİNDE KİLİSELER
Gül ve Haç olsun, Templar olsun, bu tür örgütler Vatikan tarafından “Kilise İçinde Kilise” olmakla suçlanmışlardır. Dolayısıyla bunlarla ve diğer Masonik Localarla ilişki kurulması Vatikan tarafından şiddetle cezalandırılmıştır. Nedir ki Vatikan’da, günümüzde de bu tür örgütlerin üyeleri vardır. Mason Kardinaller ve papazlar vardır. Bu ruhbanlar her ne kadar Katolikseler ve öğretileri bakımından daha çok eski Hıristiyanlığı temsil eden Kopti Kilisesi’ne yön veren Aziz Mark’ın gizli İncili’nden etkilenmişlerdir. Eski BM Genel Sekreteri Butros Gali’nin Kilisesi tüm İskoç ve Keltik geleneği belirlemiş olan Kilise’dir.
GÜL VE HAÇ ÖRGÜTÜ ÜYESİ PAPA RONCALLİ
Piskopos Angelo Roncalli de işte böyle bir ruhbandı. Önemli bir Katolik gazetesi olan The Universe (Evren)ün baş editörü olan Pires Compton’un açıkladığına göre Roncalli, sembolleri Gül ve Haç olan bir örgütün üyesi yapılmıştı. Roncalli 1935’e kadar Sofya’da Vatikan’ın Diplomatik Servisi’nde (Vatikan’ın Gizli İstihbarat Örgütü) çalışmış, sonra da Apostolik Temsilci olarak Türkiye’ye gönderilmişti. O yıllarda Türkiye’de Vatikan Büyükelçiliği yoktu. İşte Compton’un belirttiğine göre Roncalli, ilk kez İstanbul’da, bu şehirde bulunan gizli Gül ve Haç Örgütü üst yöneticileri tarafından bu örgüte alınmıştı. İlginç olan Roncalli’ye bu örgüte girdikten sonra ilerde Papa olacağının söylenmiş olmasıydı.
PAPA RONCALLİ’NİN “TÜRK DOSTU” MASKESİ
Roncalli Türkiye’de bulunduğu yıllarda (1935-45) çok iyi Türkçe öğrenmiş ve bazı seçkin kişilerle çok yakın ilişkiler kurmuştu. O yıllarda Kurtuluş-Pangaltı’da bulunan Vatikan temsilciliğine bazı gizli ziyaretler yapılmış ve bunlar Türk İstihbarat elemanlarınca saptanmıştı. Roncalli, son derece halim selim bir adam olarak tanınmıştı. Kendisinden hiç kimse olağanüstü bir girişimde bulunacağını sanmıyordu. Tam bir bürokrat gibi davranmayı seviyordu. Etliye sütlüye karışmadan olabilecek en pısırık tavırlarla köşesinde oturup emekli olmayı bekleyen bir Tapu Kadastro memuru gibiydi. Ama bunların hepsinin maske olduğu sonradan anlaşıldı. Kardinal yapılan Angelo Roncalli, Türkiye’de çok yakın ilişkiler kurmuştu. Bunlardan biri de 1930’lu yıllarda tanıştığı genç ve gözünün pekliğiyle tanınmış bir politikacıydı. Bu genç politikacı daha sonra İsmet İnönüy’le mücadeleye girdi ve Demokrat Parti’yi kuran üç kişiden biri oldu. Celal Bayar adlı bu politikacı 1950 yılında Demokrat Parti’nin seçimleri kazanmasıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin 3. Cumhurbaşkanı seçildi. Kardinal Roncalli’nin Türkiye’deki en yakın dostlarından biri işte oydu. Celal Bayar, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Gül ve Haç üyesi dostu Roncalli’nin ricasını kırmadı ve Vatikan’ın Türkiye’de bir Büyükelçilik açması için gereken emirleri vardı. 1958’e gelindiğinde Roncalli, beklenmedik şekilde Papa seçildi ve 23. John adını aldı. Ve ilk işi de II. Vatikan Konseyi’ni toplamak oldu. Bu konsey Katolik aleminde bomba gibi bir etki yaptı. 1963’de, 23. John öldü ama 1965’de tamamlanan Konsey çalışmaları Papa’nın adını ölümsüzleştirdi. Bu konseyde alınan kararlar günümüzde Katolik alemine ve Papalığa yön vermektedir.
CELAL BAYAR’I İPTEN ALAN PAPA
Celal Bayar ile Roncalli’nin dostluğu Türkiye tarihindeki bir ilke de imzasını atmıştır. Celal Bayar eski dostu Roncalli Papa seçilince Vatikan’a giderek onu bizzat makamında kutlayan ilk Türk ve Müslüman Devlet Başkanı oldu. O güne kadar hiç bir Müslüman devlet başkanı, Papa’nın ayağına gitmemişti. Bu sürpriz ziyaret Vatikan ile Türkiye arasındaki ilişkilerde Ortodoks alemine karşı bir gözdağı olarak kabul edildi. Papa da bu olağanüstü dostluğu karşılıksız bırakmadı. 1960’da yapılan askeri darbede Yassıada’ya gönderilen ve daha sonra da idama mahkum edilen Celal Bayar’a çok anlamlı bir jest yaptı. Türk Silahlı Kuvvetleri adına Celal Bayar’ı idama mahkum eden Sıkı Yönetim Mahkemesi idamdan bir kaç saat önce idamdan vazgeçti. Bir gece önce Ankara’ya gelen ve bizzat Papa 23. John’un mesajını ileten bir Kardinal, darbeci subaylara Celal Bayar idam edilirse Papa’yı ve tüm Katolik alemini karşılarında bulacaklarını en sert dille bildirdi. Sonuçta zavallı Adnan Menderes ve arkadaşları asıldılar, komitaci Celal Bayar daha uzun yıllar yaşadı...
EKÜMENİZMİN YERLEŞMESİ İÇİN GEREKEN DEĞİŞİKLİK
Vatikan’ın geleceği konusunda bazı görüşlerle, Türkiye’nin 21. Yüzyılda karşılaşacağı dinsel girişimlere kısaca değinerek bitireyim. Kuvvetle muhtemeldir ki yeni Papa artık Vatikan’dan çok yine eskisi gibi St. John Lateran Sarayı’nda oturacaktır. Bunu Katoliklik çöktü şeklinde yorumlamamak gerekir. Tam tersine Ekümenizm’in yerleşmesi için bu değişikliğe ihtiyaç vardır. Çünkü Ekümenizm’in tarihi kararları Lateran’da alınmıştır.
TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN GELİŞMELER
Türkiye’yi bekleyenlere gelince. Almanlar için önemli olan tıpkı tarihte kendilerinin yaptıkları gibi Türkiye’de İslamiyet’in Türkleştirilmesini istemekte ve bu yönde çalışmalar yapmaktadırlar. Fransa ise Türkiye’deki Laikliğin bekçisidir. Dolayısıyla Devletçi Laisizm’in her ne pahasına olursa olsun korunmasından yanadır. İngiltere bu iki görüşe karşıdır ve Türkiye’nin önderliğinde yeniden bir Hilafet kurulmasına sıcak bakmaktadır. Amerika ise, Türkiye’de artık Devlet’in değil, Liberalleşmiş bir Anayasa’nın en üst değer olarak tanınmasını ve bu anayasanın sınırlarını çizdiği İnsan Hakları çerçevesinde, Fransızlarınkinden daha özgür ve özerk bir “Din ve Vicdan Özgürlüğü”nü yerleştirmek istemektedir. Türkiye önümüzdeki yıllarda işte Batı’dan gelecek olan bu “İslam”la daha çok tanışacaktır.