Donda Reform
Mir Mahmut Rıza
Toplumda ayrılıkçılara, isyankarlara, reformistlere, devrimcilere ve ayrık otuna ilgi hep büyük olmuştur. Çünkü sıradan giden bir hayatta, siyah beyaz süren bir yaşamda bu sayılanlar denizin ortasına saplanan dalgakıranlar gibi dururlar, insanlar ya bu dalgakıranlara çarparlar ya da onların sayesinde büyük dalgaların /ararından kurtulurlar.
İsyankarlar hep sonu Ölümle biten serüvenleri tercih etmişler ama onların isyankarlıkları kendilerinden sonra gelenlere mutlu bir yaşam yolu açmıştır.
Devrimciler ise hüzünlü bir hikayenin adı konulmamış kahramanlarıdır. Çünkü devrim genelde ilk çocuklarını yer. Hem de pişirmeden.
Ayrık otu ise burada bir teşbih amacıyla bulunuyor. Çiftçilerin en çok dikkatini çeken ve üzerlerinde en çok titredikleri ottur. Çiftçi tarlaya mor patlıcan eker ya da salatalık, bir bakar ki aradan sivri uçlu, dik başlı ayrılıkçı bir ot, ektiklerinden daha hızlı büyüyor. Bu dürzü milis kılıklı otu yok etmek için ektiği ürünlere verdiği emekten daha çok emek verir gariban çiftçi. İşte bu kadar önemlidir ayrık otu.
Bir de reformistler var. Genelde devrimci olmayı beceremeyip, hatta devrimciliği eline yüzüne ve kulağına bulaştıran sonra "bu iş burada biler, devrimcilik öldü" diyerek, devrimcilikten çarkıfelek edip, aslında sulandırılmış ve yağcılığa bulandırılmış reformcu olurlar. Artık sorunları kökten çözen devrim yerine, düşük faizle uzun vadeye saikını saçak yayılmış evrimden yatladırlar.
Şimdi Türkiye'de ortalık reformculardan geçilmiyor. Nereye elinizi atsanız, bir reformistin burnuna çarpıyor. Çünkü her şeye ve her konuya burunlarını sokuyorlar.
Dikkat ediniz ANASOL-D hükümetinin kurulmasından sonra reformistlerin, dolayısıyla reform teranelerinin sayısında enflasyon oranınca bir artış görüldü. Güneş Taner, enflasyonu nasıl purosunu tüttüre tüttüre "İndirecem" dediyse, bu reformistler de dana derisi (bir ara ceylan derisi dendi) koltuklarda oturup, milli savunmadan milli eğitime, içişlerinden devlet idaresine kadar her alanda reform yapacaklarını teşhir ettiler. Gelin görün ki enflasyonun üç rakamları ve yüksek rakımlı yerlere tırmanması gibi, reform balonları da aynı noktalara ulaştılar. Kısacası bir halt olmadı.
En büyük reform tartışması dini konularda yaşandı. Türkçe ezanla başlayan tartışmalar sonunda kadın erkek ilişkilerine, namazın Türkçe kılınmasına kadar geldi dayandı. Allah'tan Anayasa Mahkemesi Refah Partisi'ni kapattı da tartışmalar durdu. Allah korusun tartışma, giydiğimiz uzun paçalı dona kadar gidecekti. Düşünsenize, Türkçe ibadeti gündemimize sokan tarihçi Cemal Kutay, tutturuyor muydu "Atatürk'ün en büyük hayali dincilerin giydiği paçalı donu çıkartmaktı"... Estağfurullah... Bir de MGK bu konuda bir tavsiye kararı alıp hükümetten bir şeyler yapmasını isteseydi ne olurdu? BÇG derhal harekete geçip memlekette ne kadar paçalı don giyen dinci varsa fişlerdi. Onbaşı Mesut da kılık kıyafet kanununda bir değişiklik yapar, "Atatürk ' ilke ve inkılaplarına uygun olarak dış kıyafet ve don giyilmesi zorunludur" denirdi. Devlet dairelerinin kapısına adam koyup kontrol de yapılırdı inanın. Neyse ki Refah kapandı da don kurtuldu.
Bu tartışmalarda arlık sosyete kulüplerinde menkibeleri anlatılan Yaşar Nuri Öztürk baş aktör olarak görünüyor, O yumru yumru elleriyle anlattığı (herkese reform gibi gelen) konular, Özellikle saçı meçli, eli manikürlü hatunları bir derinden etkiliyor, bir derinden etkiliyor ki sormayın. Sosyetedeki erkekle kadının yan yana cenaze namazı kılmasındaki reforma ve huşuya bakınız. Şişli ve Teşvikiye'deki sosyete cenaze namazlarına akın akın Ortaköy haspaları gelmeye başladı. Bu zengin kızları cenaze namazı kılarak reformun ve huşunun tadına baktılar günlerce.
Hele Türkçe namaz kıldığı için Allah'a nasıl yaklaştığını televizyonda anlatan bir hanım vardı ki seyrine para bile verilirdi. Türkçe ibadet ettiğinde aldığı manevi hazzı anlatırken, o rimelli gözler bir bayılıyor, o allık sürülmüş yanaklar bir kızarıyor, bir gerden kırılıyor ki sormayın. Bu ne takva bee...
Bir de Star'daki programına Yaşar Nuri Öztürk'ü konuk eden Pınar Türenç'ı görmeliydiniz. Her iki lafın başında "efendim siz ki dinde ğfoğmu (Türenç 'R'leri söyleyemediği için 'Ğ' der) başlattınız, millet size hayğandığ. Peki filanca konuda nasıl 'ğfoğnı' düşünuyoğsunuz" deyip duruyor. Sonunda Yaşar Nuri bile fıttırıp "yeteğ" dedi.
Aslında bu reform tartışmaları memleket için hayırlı olacaktı. Ama ipin ucu bir ara kaçtı. Geçen gün gazeteciler, Emel Sayın'a ezan okuttuktan sonra tutup bir ölü yıkatmaya kalktılar. Hem de erkek Ölüsü. Allah'tan Emel Sayın Ölüden korkarmış da skandal olmadı. Gerçi Akrep Nalan "ben yıkarım" demiş ama onun da medyatik görüntüsü olmadığı için gazeteciler kabul etmemiş.
Korkarım televizyoncular dinde absürt bir reform yapmaya kararlı görünüyor. Söylentilere göre Cem Özer canlı yayında stüdyoda cemaatle namaz kalacakmış, imam olarak Bülent Ersoy seçilmiş. Müezzin de Hıncal Uluç. Reform diye buna denir valla.
Her neyse tartışma şimdilik durmuş görünüyor, önümüzdeki günlerde bu reform tartışmaları yeniden başlarsa özellikle erkekler hazırlıklı olsun. Cemal Kutay'ın ne yapacağı belli olmaz. "Donda reform' diye tutturursa görürsünüz.
■Sözleşme Sayı 04 Şubat 98■