Eşekliğin zirvesi
'Gelişme, eşittir zenginlik' olarak yaygınlaşan kapitalist ahlak, televizyon dizisi "1001 Gece" ile tavana vurdu.
Eskiden bu bakış açısı yaygın olarak amiyane biçimde kullanılırdı:
-Paran kadar konuş!
Şimdi konuşma kotalarının tümünü elde eden para babaları, üst basamaktan gürlüyorlar:
-Paramla her şeyi ve de herkesi yapabilirim!!!
Ayıp, tedavülden kaldırılınca beyinler de mideye, hatta bağırsaklara monte edildi. Haftalardır gazete ve televizyonlar kamuoyu yoklamaları yapıyorlar:
-Çocuğunuzun tedavisi için para karşılığı yatar mısınız?
Şöhretin ve reytingin baş döndürücü şiddetine kendini kaptırmış olanlar yüzleri kızarmadan yanıtlıyorlar:
-Ben yatarım!
Çocuğunu belalı bir hastalığın kollarına kaptırmış kim bilir kaç tane genç ve güzel anne var. Tedavi giderleriyle, kendi ekonomik durumu arasındaki zalim uçuruma bakarak, beyhude çıkışlar arayan bu insanların önüne nasıl bir seçim konuluyor?
-Ya çocuğunu Azrail'e vereceksin, ya da bedenini bana vereceksin?..
Yapacağı her hangi bir iyiliğin karşılığını fazlasıyla almayı ‘ilke’ edinmiş, yüksek karakterli(!) kişiler için şöyle derler:
-O alçak, öpmeyeceği eşeğin önüne arpa koymaz!
Doğal olarak bu türden davranışlar ‘ayıp’ kabul edilirdi.
Artık bütün ülke utanıp, sıkılmadan yukarıdaki iğrenç ikilemi "olağan bir şey" gibi tartışabildiğimize göre, ‘eşeklik duvarı’ aşılmış demektir.
Başta haber medyası olmak üzere, katkısı olan herkesi kutlamak gerekiyor!
Nazım ALPMAN
nazim@internethaber.com
07 Aralık 2006 Perşembe