Puştlar İmparatorluğu - Erol Şengül

 


Hayretle izlemeye devam ediyorum...

At izi it izine karışmış.

Çünkü artık hepsi aynı marka, aynı numara ayakkabı giyiyor.

Sapla saman birbirine karışmış.

Çünkü aynı marka aynı renk elbise giymiş ikiz kardeş gibi ortada salına salına dolaşıyorlar.

Kimse ne olduğunu, ne olacağını bilmiyor, bilemiyor...

Sözüm ona 'Türkiye'nin aydınları' denenlerde ortada salına salına kıvırtıyor.

Kıvırtmak ne kelime 'Türkiye dansözünü seçiyor' diye program yapsan reyting rekorları kırılmazsa adam değilim.

Hadi anladık onlar kıvırıyor.

Ya vatandaş!..

Aklı başında olanlar kendileri için, çocukları için, gelecekleri için endişelenip "ah, vah" deyip bir ışık, bir yol arıyor.

Aklı başında olmayanlar da pıs pıs oturmuş, "bakalım ne olacak" diye çekirdek çıtlatıp Gülben Ergen'in boşanıp boşanmayacağını, Kurtlar Vadisi'nde Memati'nin öldürülüp öldürülmeyeceğini, Binbir Gece'de Onur'un kızı olup olmadığı ve daha bir sürü saçma sapan şeyleri düşünüp cevaplar arıyor.

Oysa Türkiye'nin kendisi dizi kralı olmuş.

"Puştlar İmparatorluğu..."

Televizyona bakmaya ne hacet.

Siyasi hükümeti yazmaya gerek yok.

Maşallah aslan gibiler.

Devletin savcısı hükümeti kapatmak için dava açmış bekliyor.

Ekonomi bekliyor.

Ödüllü Maliye bakanımız kağıt üstünde harikalar yaratıyor.

Piyasalar zımba gibi.

Duvara çivilenmiş bir şekilde duruyor.

Tam düşmek üzereyken bir zımba daha, bir zımba daha...

Sünepe muhalefetin durumu ortada...

Terör örgütü PKK ve onun siyasi kanadı ise sersem sepelek dolaşıp "Sözüm ona demokrasiden, haktan hukuktan" bahsedip aşiret ağalarının kucağında hoplayıp zıplıyorlar.



YÖK'ün yükünü artık bu üniversiteler değil, medreseler çeker.

Milli Eğitim olmuş 'milli komedi.'

Hukuk desen siyasi hükümetin elinde 'guguk' yapıp duruyor...

Değişecek mi, değiştirilecek mi?

Savcı ve hakimlerin durumu ise gerçekten çok vahim.

Her açılan davada bir tarafın adamı olmakla karşı karşıyalar.

Herkesin ihtiyacı olan 'bağımsız yargı' da giderse demokrasi nerede kalacak?



Medya ise ikiye ayrılmış.

İhaleden yana olanlar, siyasi hükümetten yana olanlar.

İhaleden yana olanlar istediklerini aldıkça iyi, almadıkça kötü.

Hükümetten yana olanlar da zaten ortada.

Çünkü siyasi hükümet öyle bir basın imparatorluğu kurdu ki, resmen tekel.

Büyük insan, büyük gazeteci Fehmi Koru'nun özel tetikçisi Taha Kıvanç ne diyordu; "AK Partililere benim de bir tavsiyem var: Şu günlerde Cumhuriyet gazetesini dikkatle izlemeliler. Hürriyet veya Milliyet hatta Vatan önemli değil bu süreçte, onlar "Vur kaç" ekibi; karargâh (Ergenekon'un karargâhını kastettiğimi sanmayın, AK Parti'yi ne pahasına olursa olsun durdurma çabasının karargâhı) Cumhuriyet Gazetesi..."

'Kod adı Taha Kıvanç' Fehmi haklıymış.

Sabahın dördünde devletin korumasında olan İlhan Selçuk'u önce içeri aldırdılar.

İsteyen istediği hukuku, istediği savcıyı baştacı yapıyor, gerisine 'guguk' diyor.

Hal böyle olunca, teatral aydın(!) puştlar önce "ya doğruysa" diye seyrettiler.

Ne de olsa Cumhuriyet'i bombalayan şahıs İlhan Selçuk olabilirdi!..

Hepsi de Altın Portakal'lı oyuncu.

"Efendim şık olmadı", "şu olmadı, bu olmadı" diyerek ağızlarında lafları eveledi gevelediler.

Değerlere, yaşa ve bilgiye hürmet ettiğini söyleyen şimdiki siyasi hükümetin de durumu ayrı bir komedi.

Oysa zamanının en büyük yolsuzluğunu yapan, trilyonları hortumlayan Necmettin Erbakan için 'Erbakan yasası' çıkarıp "80 yaşında adam ceza çekmesin" diyenler hâlâ siyasetin koltuğunda oturuyorlar.

İlhan Selçuk şimdilik serbest...

Teatral basının puştları da acaba "sıra kimde" diye bekliyor.

Sıra kimde diye bekleyenlere Vakit Gazetesi'ni okumalarını tavsiye ederim...
...
Peki ya daha sonra...

Sıra kimde?..

Aynaya bakma cesaretiniz varsa, bu sorunun cevabını da siz verin...

Gerçek gündem

ucnokta.com