bana yanlışlarımı anlat zülfiye
"hani doğruların nerede" deme de
bu yayla evinin bu sonbahar akşamında göç öncesi
içerde çatırtı ile yanan sobanın fon müziğinde
dışarıda ormanla cilveleşen rüzgarın sesi
yorgunum
rüyasız uykular çekiyorsa da ayaklarımdan
geçmişimle hesaplaşmak
ve seni dinlemek istiyorum
*******
bizler için göç vaktidir zülfiye
vakt-i zeval
ufka eğilmede güneş -serin ve soluk
göçmemizi bekliyorlar söylemeseler de
"artık göçse" diyorlar
bitişikteki komşular evdeki çoluk çocuk
"daha erken" diyorsa da süleyman
güveniyorsa da sırtındaki abaya elindeki sopaya
derim ki "boşa bu uğraş
boşa bu çalınma boşa bu gayret
yiğitse süleyman göçmesin
daha vakit erken diye"
hele sen iki odun daha at sobaya
soba geçmesin
bakma süleymana zülfiye
*******
süleymanın unuttuğu
her canlıdaki beden topraktan alınan emanet
her alacaklı gibi alacağının peşinde olacak toprak
unuttuysa şayet
bir eski dost olarak bizden hatırlatmak
yakındır börtü böceğin yer altına inmesi
yakındır taş gibi korkuların sürüklemesi ayaklarından
toprağa döndüğü an bedeni
ya sırtından tutuşturulmuş odun olarak
cehenneme armağan
ruhunu iblis bekler
ya da muhammedi güller dolu kucağında
bekleyeni düşündeki melekler
yoruldum anlatmaktan
"bu sonuncu" diye diye
beni artık dinlemiyor süleyman
bir de sen anlat zülfiye
*******
bugüne kadar aklımın almadığı
süleymanın yüreğinde kaç aslan yatar
süleyman ne kadar yiğit
aslanlar tepiştikçe pençeleri yüreğine batar
ve süleymanın niye gıkı çıkmaz
oysa benim yüreğimde bir kedi yavrusu
mırıl mırıl mırıldanır ve bir köşede yatar
hiç büyümedi ve büyümeyecek
dert edinmediysem de bugüne kadar
kedi olalı bir farecik bile tutamadı diye
bu kedi ne işe yarar
şimdi canım sıkılıyor -şimdi kırgınım
yaşlılık işte üşüyorum ve yorgunum
gocunmak niye
seni dinlemek istiyorum
artık sen anlat zülfiye
*******
diyorsam "şimdi göç vaktidir
karunla aşık atıp
hamanla kule
şeddatla cennet yapanlar
nefsini ilah bilip tapanlar
-bu benim- diyebilmek için
üşüyen ayağınıza giyebilmek için
gücünüzün yetmediği gün gelecek çoraba
giyseniz de çekip çıkaracak ayağınızdan derviş hüseyin
unutmayın bunu aman"
-ya leyteni küntü türaba-
ısınmak üzereyse suyu
minareye çıkmak üzereyse sala için müezzin
faydası yok
depreşse de unuttum deme huyu
aman ki aman aman
bir de sen hatırlat zülfiye
uyansın artık süleyman
*******
"endişelerle yaşa" diyorsam
yalandır dedikleri
hani yazı tura atılır da yarın kurada çıkar
veya sahipsiz arabada karpuz
yetişir açıkgöze alıp kaçıp sahiplenmek
unutma burası pazar yeri
ne kadar köfte o kadar ekmek
unutma cennet de cehennemde pahasıyla satılır
ananın ak sütü babanın alın teri
ve yirmi yılı geçkin harcanan emek
ve dünlerimiz kalıyorsa miras
pahası "helal olsun" dedirtmek
aman unutma zülfiye
*******
şimdi göç vaktidir
göç vakti olduğundan şüphem yok ama
göç geldikçe aklıma
dizlerimin ağrısı artıyor
azıyor romatizma -yaşlılık işte
üstelik yorgunum ve üşüyorum
"ben
ben gitmesem olmaz mı" diyorum
-nasıl olsa derviş hüseyin çıkarır ayağından
boşuna giyme- deme bana
uzan hele şu yün çoraba
giymek istiyorum
ben süleymandan farklı yaşadım
farklı sesler duymak istiyorum
yanı başımda o halil ibrahim
bir eski dost gibi çağırsa beni
bana dese ki "teslim vaktidir emaneti"
dese ki" muştular sana
-selamün kavlen mirrabbir rahıym
vedhuli ya ıbadi fedhuli cenneti- "
sakın "böyle bir umut ötesi umutla
nasıl avunulur" deme
bir rüzgar silip süpürüyor cümle korkuları
"Rabbinin rahmeti alemleri kuşatmıştır" diye diye
ilmel yakin biliyordum aynel yakin duyuyorum
hakkal yakin nerde kaldı
kapıya bir kulak ver zülfiye
*******
bu yayla evinin bu sonbahar akşamında göç öncesi
içerde çatırtı ile yanan sobanın fon müziğinde
yüreğimde bir umut rüzgarının sesi
bir haşin şeytan sarsıyorsa da omuzlarımdan
ihanet ettin bana neden neden
gözleri çakmak çakmak
içimden gelmiyor dönüp bakmak
ve bir melek gülümsüyor bana vakti künden
diyorum geçmişimi unutmak
ve seni dinlemek istiyorum
ne biliyorsan anlat bana
sormayacağım bu neden
sormayacağım bu niye
kalu bela öncesi
elestü bi rabbi küm den
süleyman da duysun
ne biliyorsan anlat artık zülfiye
*******