beyaz kuğu
  Gosterisci Dindarlik 2
 

Gösterişçi Dindarlık

 

Ramazan Altıntaş

 

 

Arapça bir kelime olan din, sözlükte; “örf, âdet, mezhep, itaat, tutulan ve takip edilen yol, kanun, ceza ve ödül, taklit, muhakeme, hesap, millet vb.” anlamlarda kullanılır.1 İslam bilginlerine göre din, akıl sahiplerinin kendi irade ve istekleriyle tercih ettiği bizzat hayrolan ve peygamber tarafından tebliğ edilen şeylere götüren ilahi kurallar bütünüdür.2 Bu anlamda bir bütün olarak din, insanın Allah’la, hemcinsleriyle ve varlıkla olan ilişkilerini düzenleyen değerler manzumesidir. Bundan dolayı din bireysel ve toplumsal açıdan çok geniş bir çerçevede işlev gören, insanların iç dünyalarındaki ahenk ve davranışlarının şeklini ve yönünü belirlemedeki denge sağlayıcı rolü itibariyle, bir varoluşsal çözümleme ve hayatı anlamlandırma misyonuna sahip güçlü bir olgudur.3

Allah vahiy aracılığıyla birey ve toplumla konuşmuştur. Vahiy, Allah’ın iradesinin söz şeklinde insana ifade edilmesidir. Dolayısıyla bu vahyin özünde, insanın Allah’la nasıl bir ilişki halinde bulunması anlatılır. Bu anlamda insan Allah’a iman eder, O’na dua ve ibadet eder. Bütün bunlar insanın Allah’la olan ilişki biçimleridir. Asıl insanın dindarlığı, sosyal ilişkiler bağlamında sürdürülecek davranışlarda kendisini gösterir. Kur’an’da, anne-babaya iyilikle muamele etmek; akraba, yoksul ve yolda kalmışlara maddi yardımda bulunmak; çocukları açlık korkusuyla öldürmemek, zinaya yaklaşmamak, hayâsızlık yapmamak; haksız yere cana kıymamak, yetimlerin mallarına dokunmamak, verilen sözde durmak, ölçü ve tartıda hile yapmamak gibi emredilen hususlar4 dinin sosyal ilişkilerde görünürlüğünün en önemli temel ilkeleridir. Eğer bir dindarın sosyal ilişkilerinde bir bütün olarak inanç temsil görmüyorsa, böyle bir dindarlığın iyi vasfı tartışma götürür.

Öte yandan bir değerler manzumesi olarak din, sadece bireyin sosyal ilişkilerini değil; bitkiler, hayvanlar ve tabiattan oluşan tüm bir varlık alanıyla ilgili ilişiklilerini de düzenler. İslami bakış açısında kâinat, kevnî bir âyettir. Nebe Suresi’nin 6. âyetinde vurgulandığı gibi tabiat aynı zamanda insanın bir beşiği gibidir. Bu beşiğin temiz tutulması hayati önem taşımaktadır. Allah varlık alanında her şeyi dengeli olarak yaratmıştır. İnsanoğlu, tabiatın manevi yönünü göz ardı ettiği için, tabiatı hoyratça kullanma ve sömürme adına bu dengenin firari yaşamasına sebebiyet vermektedir.

 

Görüldüğü gibi dindarlık, sadece insanın Allah’la ilişkisi değil, âlem boyutuyla da çok yakından alakalı olan bir davranış biçimidir. Bu bağlamda dindarlık,   insanın iman-davranış temelinde ortaya koyduğu yaşantıyı bir bütün olarak ifade eden çok boyutlu bir olgudur. Dindarlık olgusunda en önemli iki unsur, maneviyatın en derin bir şekilde hissedilmesi ve bunun gündelik hayatta tutum ve davranış haline dönüştürülmesidir.

 

Şirk Eksenli Dindarlık ve Gösteriş

 

Sosyolojik anlamda söylemek gerekirse; siyasî, sosyal, iktisadî, coğrafi, bedevî ve hadari şartlar dindarlıkların şekillenmesinde pay sahibidir. Tarih boyunca bu faktörlerden her birisi kendine özgü dindarlık tipolojilerinin oluşumunda etkili olmuştur. Bu dindarlık tipolojileri içerisinde tevhid eksenli samimi dindarlık tipolojileri olduğu gibi, şirk eksenli gayr-i samimi dindarlık tipolojileri de olmuştur. İşte bu gayr-i samimi dindarlık tipolojilerinden birisi de gösterişçi dindarlıktır. Gayr-i samimi dindarlık türünde birey, dini; bilgi ve iz’ana dayalı bir kabullenmeden ziyade, hayatın bütün alanlarıyla ilgili hedeflere kavuşmak noktasında ‘yarar’ düşüncesinden hareketle, bir araç olarak görür.

 

İslami literatürde gösteriş kavramının karşılığı olarak “gösteriş, iki yüzlülük” anlamına gelen ‘riya’ kelimesi kullanılır. Gösterişçi dindarlık, herhangi bir kimsenin âhiret ameliyle dünya menfaati gözetmesine; iman, ibadet ve İslamî ilkeleri dünyevî yararlara âlet etmesine dayanır. Kur’an’da, gösterişçi dindarlık, ikiyüzlü olan münafıkların davranışları olarak gösterilir.5İslam dinine göre, âhiret ameliyle dünya menfaati gözetmek anlamına gelen riyâ’ kötü bir davranış türüdür. Âhiret amelinden maksat; söz, beden ve servet yoluyla yapılan bütün ibadetlerdir.  Söz, beden ve servet yoluyla yapılan ibadetlerde gösterişe yer veren kimseye mürai denilir. Bu tip kötü karaktere sahip olan kimseler, bir iyiliği ve iyi davranışı Allah’ı hoşnut etmek için değil, insanların beğenisini kazanmak için yaparlar. Amaç, insanlar üzerinde manevi nüfuz, şan, şöhret ve dünyevi çıkar elde etmektir. İslam inancında bunun adı, “gizli şirktir.”6

 

Gizli şirk ise, ibadetlere gösteriş karıştırmaktır. Mü’min, bütün davranışlarını ahirette hesap verebileceği bir zemin üzerine kurar. Dolayısıyla, Allah’a kavuşacağı bir güne inanan her mü’min, iyi davranışlar yapar, Rabbine ibadet ederken de hiçbir kimseyi O’na ortak koşmaz.7 Her ne kadar böyle bir kişi kalben inandığı için mü’minse de, davranışlarını ihlâs ve samimiyet içinde yapmadığından dolayı, yaptığı davranışlar Allah katında makbul değildir.8 O halde ibadetler, başkalarına gösteriş için değil, sadece ve sadece Allah’ı hoşnut etmek için yapılmalıdır.

 

Hasbilikten Hesabiliğe Geçişin Adı: “Mürailik”

 

Şahsiyet krizi yaşayan ve dini hayatlarında gösterişçi dindarlığı temel gaye edinen kimselerin asıl amacı, Allah’ın hoşnutluğunu değil, dünyevi ikballere ulaşmak için, insanların beğeni ve hoşnutluğunu kazanmaktır. Samimi dindar, Allah’ın emir ve buyruklarını O’nun hoşnutluğunu kazanmak için yerine getirirken, gösterişçi dindar ise, dini değerleri kişisel çıkarlarını elde etmek için kullanır. Örneğin, gösterişçi dindar olan münafık, gerçek mü’minlerle beraber namaza gelirse de, o, ibadet için değil, gösteriş yapmak için gelir, gösterişçi dindar, bir kişiye ya da herhangi bir kuruma yardım ederken, Allah’ı razı etmek adına değil de, kameralar eşliğinde kendi reklâmını yaptırmak için yardım eder. Mürai bir kimse için âhiret, hesap, kitap önemli değil, zaten onun böyle bir derdi de yoktur. O, sadece bugünü, şimdiyi dikkate alır. Çünkü o, hasbi değil, hesabi biradamdır. 

 

Bugün reddedemeyeceğimiz bir gerçek vardır. O da görselliğin hayatımızdaki hegemonyasıdır. Artık üretimin, tüketimin, eğitimin, ahlakın, siyasetin olduğu kadar ibadetin de görselliğin dünyası içinde yeniden üretildiği bir kültürel ortamda yaşıyoruz. Böyle bir ortamda dindarlık ve ibadetin klasik tanımının içerik olarak, anlam kaybına uğramaktan kurtulamadığını görüyoruz. Görsellik, egemen olduğu bir toplumsal hayatta din ve dindarlığa olan etkisini, Müslüman’ın dini faaliyetlerini belirgin şekilde formatlayarak göstermektedir. Gösteri toplumu, aynı zamanda “teşhirci” bir toplum olma özelliği taşır.9

Yaşadığımız modern dönemlerde maalesef din dili dünyevileştirildi/ticarileştirildi. Kur’an’ın ana konuları arasında yer alan cihad, tevhid, rızık, tekbir gibi İslamî ıstılahların içi boşaltılarak dünyevi anlamlar yüklendi. Bu ıstılahlar, tüketim kültürünü ve alışkanlıklarını meşrulaştırıcı bir araç haline dönüştürüldü. Aynı durum, ihlâs kelimesinin de başına geldi. Bugün ihlâs denildiği zaman insanların kafalarında manevi anlamlar yüklü bir kelime değil, dünyevi/ticari anlamlar yüklü bir kelime gelmektedir. Elbette böyle bir bakış açısının gelişmesine sebep olanların büyük payı ve vebali vardır. Ama bütün bunlara rağmen, yeniden, gösterişçi dindarlığın zıddı olan ve samimi dindarlığın çimentosunu oluşturan “ihlâs” kelimesine manevi anlamını kazandırmak zorundayız. Çünkü gösterişçi ve teşhirci dindarlığı tedavi etmenin çaresi, ihlâsa dayalı bir dindarlığı yeniden keşfetmekten geçer. İhlâs, ibadet İslam’ın da ayrılmaz bir parçasıdır. İbadet, meşru bir çerçevede Allah’ı razı etme adına yapılan ister bir şarta, vakte bağlı olsun isterse olmasın bir Müslüman’ın yaptığı her türlü hizmetlerin adıdır. İslam inancına göre Allah katında insanın yaptığı sâlih amellerin ve din hizmetlerinin makbul ve memdûh olmasının yolu ‘ihlâs’tan geçer. Kurtuluşa erenler inanç ve ameli hayatta yaşadıkları dini, salt Allah’a özgü kılanlardır. Bu sebeple Allah adına yapılan ibadetlerin makbul olması, her türlü riya/gösteriş ve desinler düşüncesinden uzak, salt Allah’ı razı etme hedefine odaklanmakla olur. İşte ubudiyette tevhidin esası, ihlâsa dayanır.

 

Çağımız bir reklâm çağıdır. Bugün her şeyin reklâmı yapılıyor. Dolayısıyla insan, çok çeşitli bir biçimde nefsanî ve şeytanî telkinlerin etkisi altındadır. Dinimizde haram olarak kabul edilen gösteriş, salt ibadet alanıyla sınırlı kalmamış, yaptığı hizmetler de dâhil, Müslüman’ın hayatının her alanına yansıtılmıştır.

 

Netice itibariyle, Allah katında en değerli amel, gösterişe kaçmayan ve reklâmı yapılmayandır. Bir çeşit şeytan, insanı, Allah adını kullandırarak saptırmak ve ayağını sırat el-müstakimden kaydırmak ister. Hatta ve hatta İblis, mü’mine, yaptığı iyi ve güzel davranışlarının boşa çıkarılması için reklâmını yaptırır ve insana gurur verdirir. Onun için İslam itikat ve ibadetlerde ihlâsa büyük önem vermiştir. İhlâslı olmayan bir faaliyette ve hizmette hayır yoktur. O halde, itikattan ibadete, yapılan bütün amellerde, salt, Allah’ın rızası gözetilmelidir. Bu ameller yerine getirilirken çevremizdeki insanlar ne der, diye değil, Allah ne der, niyetiyle hareket edilmelidir. İşte o zaman, Yüce Allah ihlâsla yoğrulan dini hizmetlerimizi/çalışmalarımızı bereketlendirecek ve faaliyetlerimiz somut anlamda üretime dönüşecektir. Bu noktada Allah’ın rızasından başka bir rıza gözetilmeyen sâlih ameller, kişinin daha dünyada iken Sırat’ı geçmesine ve Cennete girmesine zemin hazırlayacaktır.

  

Dipnot:

  

1 el-İsfehânî, Ragıp, el-Müfredât fî Garîbi’l-Kur’an,   İstanbul 1986, s.253.

2 Cürcânî, Seyyid Şerif, et-Ta’rîfât, Kahire, 1987, s. 141.

3 Karaçoşkun, M. Doğan, “Dini İnanç-Dini Davranış İlişkisine Soyso-Psikolojik Yaklaşımlar”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, Samsun, 2004, Sayı:2, s. 23.

4 Bkz. el-İsrâ 17/23–35.

5 Bkz. en-Nisâ 4/142; el-Münafikûn 63/1–11; el-Mâûn 107/6

6 Tirmizi “Hudud” 24.

7 Kehf 18/110.

8 Bakara 2/264.

9 Aslan, Abdurrahman, Yeni Bir Anlam Arayışı, Van, 2004, s. 52.

 

 

 
 
  Bugün 1 ziyaretçi (41 klik) buradaydı

beyaz kuğu Selam Dünya !.. Selam Türkiye !.. Sitemize Hoş Geldiniz !.. ( beyaz kuğu ) bir aile sitesidir !.. Lütfen bizi takip ve dostlarınıza tavsiye ediniz !. Bu çorbada tuzu olsun isteyenlerin, tenkit ve tavsiyeleri için ( mim.sait@hotmail.com )veya ( alt1946@windowslive.com ) adreslerine mail göndermelerini bekliyoruz !.. Sitemizde "bir hoş sada" menüsü altında yer alan "beyaz kuğu", "teferruat", "derviş hüseyine mektuplar" ve "hem nalına hem mıhına" bölümleri orjinal olup, bunların hiç bir hakkı mahfuz değildir, kaynak gösterilerek veya gösterilmeksizin kullanılabilir. Diğer dökümanlar ise; çeşitli sitelerden alınmış, bazılarında değişiklik yapılmıştır.İlgililerin talebi halinde derhal kaldırılacaktır!..Bilgilerinize sunulur !.. *** beyaz kuğu***Ailenizin Sitesi***











* * * * *


 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol