beyaz kuğu
  ne biliyorsan anlat artık zülfiye
 

ne biliyorsan anlat artık zülfiye
 


 

bana yanlışlarımı anlat zülfiye
aldanışlarımı
bu yayla evinin bu sonbahar akşamında göç öncesi
içerde çatırtı ile yanan sobanın fon müziğinde 
dışarıda ormanla cilveleşen rüzgarın sesi
yorgunum 
rüyasız uykular çekiyorsa da ayaklarımdan 
geçmişimle hesaplaşmak 
ve seni dinlemek istiyorum

bizler için göç vaktidir zülfiye
vakt-i zeval
ufka eğilmede güneş serin ve soluk
göçmemizi bekliyorlar söylemeseler de
"artık göçse" diyorlar
bitişikteki komşular evdeki çoluk çocuk
"daha erken" diyorsa da süleyman
güveniyorsa da sırtındaki abaya elindeki sopaya
derim ki "boşa bu uğraş 
boşa bu çalınma boşa bu gayret
yiğitse süleyman göçmesin
daha vakit erken diye" 
hele sen iki odun daha at sobaya
soba geçmesin 
bakma sen süleymana zülfiye

süleymanın unuttuğu
her canlıdaki beden  topraktan alınan emanet 
her alacaklı gibi alacağının peşinde olacak toprak
unuttuysa şayet
bir eski dost olarak şöyle bir hatırlatmak
yakındır börtü böceğin yer altına inmesi
yakındır taş gibi korkuların sürüklemesi ayaklarından 
toprağa döndüğü an bedeni
ya sırtından tutuşturulmuş odun olarak
cehenneme armağan
ruhunu iblis bekler
ya da muhammedi güller dolu kucağında
bekleyeni düşündeki melekler
yoruldum anlatmaktan
bu sonuncu diye diye
beni artık dinlemiyor süleyman
bir de sen anlat zülfiye


bugüne kadar aklımın almadığı
süleymanın yüreğinde kaç aslan yatar
süleyman ne kadar yiğit
aslanlar tepiştikçe pençeleri yüreğine batar
ve süleymanın niye gıkı çıkmaz
oysa benim yüreğimde bir kedi yavrusu
mırıl mırıl mırıldanır ve bir köşede yatar
hiç büyümedi ve büyümeyecek
dert edinmediysem de bugüne kadar
"kedi olalı bir farecik bile tutamadı" diye 
"bu kedi ne işe yarar"
şimdi canım sıkılıyor şimdi kırgınım
yaşlılık işte üşüyorum ve yorgunum
gocunmak niye
seni dinlemek istiyorum
artık sen anlat zülfiye

diyorsam "şimdi göç vaktidir
karunla aşık atıp
hamanla kule
şeddatla cennet yapanlar 
nefsini ilah bilip tapanlar
bu benim diyebilmek için
üşüyen ayağınıza giyebilmek için
gücünüzün yetmediği gün gelecek çoraba
giyseniz de çekip çıkaracak ayağınızdan derviş hüseyin
unutmayın bunu aman 
-ya leyteni küntü türaba-"
ısınmak üzereyse suyu
minareye çıkmak üzereyse sala için müezzin
faydası yok 
depreşse de "unuttum" deme huyu
aman ki aman aman
bir de sen hatırlat zülfiye
beni dinlemiyor süleyman

"endişelerle yaşa" diyorsam 
yalandır dedikleri 
hani yazı tura atılır da yarın kurada çıkar
veya sahipsiz arabada karpuz 
yetişir açıkgöze alıp kaçıp sahiplenmek
unutma burası pazar yeri
ne kadar köfte o kadar ekmek 
unutma cennet de cehennemde pahasıyla satılır
ananın ak sütü babanın alın teri
ve yirmi yılı geçkin harcanan emek
ve dünlerimiz kalıyorsa geriye
pahası "helal olsun" dedirtmek
aman unutma zülfiye

şimdi göç vaktidir 
göç vakti olduğundan şüphem yok ama
göç geldikçe aklıma
dizlerimin ağrısı artıyor 
azıyor romatizma  -yaşlılık işte 
üstelik yorgunum ve üşüyorum
"ben 
ben gitmesem olmaz mı" diyorum
"nasıl olsa derviş hüseyin çıkarır ayağından 
boşuna giyme" deme bana
uzan hele şu yün çoraba
giymek istiyorum
ben süleymandan farklı yaşadım
farklı sesler duymak istiyorum
yanı başımda o halil ibrahim 
bir eski dost  gibi çağırsa beni
bana dese ki  "teslim vaktidir emaneti"
dese ki "muştular sana
-selamün kavlen mirrabbir rahıym
vedhuli ya ıbadi fedhuli cenneti -"
bir rüzgar silip süpürüyor cümle korkuları 
"Rabbinin rahmeti alemleri kuşatmıştır" diye diye
dün ilmel yakin biliyordum 
şimdi aynel yakin duyuyorum
kapıya bir kulak ver zülfiye

bu yayla evinin bu sonbahar akşamında göç öncesi
içerde çatırtı ile yanan sobanın fon müziğinde 
yüreğimde bir umut rüzgarının sesi
bir haşin şeytan sarsıyorsa da omuzlarımdan 
gözleri çakmak çakmak
"ihanet ettin bana neden neden"
içimden gelmiyor dönüp bakmak
ve bir melek gülümsüyor bana vakt-i kün'den
diyorum "geçmişimi unutmak  
 ve seni dinlemek istiyorum
kalu bela öncesi 
elestü bi rabbi küm'den
bu güne
ne biliyorsan anlat bana 
sormayacağım "bu neden" 
sormayacağım "bu niye"
bir haber duydum medyada
 "süleyman göçtü" diyorlar
öyleyse artık süleyman duymaz
ne biliyorsan bana anlat zülfiye"

   * * * * *




ne biliyorsan
anlat artık zülfiye
 
 
  Bugün 1 ziyaretçi (45 klik) buradaydı

beyaz kuğu Selam Dünya !.. Selam Türkiye !.. Sitemize Hoş Geldiniz !.. ( beyaz kuğu ) bir aile sitesidir !.. Lütfen bizi takip ve dostlarınıza tavsiye ediniz !. Bu çorbada tuzu olsun isteyenlerin, tenkit ve tavsiyeleri için ( mim.sait@hotmail.com )veya ( alt1946@windowslive.com ) adreslerine mail göndermelerini bekliyoruz !.. Sitemizde "bir hoş sada" menüsü altında yer alan "beyaz kuğu", "teferruat", "derviş hüseyine mektuplar" ve "hem nalına hem mıhına" bölümleri orjinal olup, bunların hiç bir hakkı mahfuz değildir, kaynak gösterilerek veya gösterilmeksizin kullanılabilir. Diğer dökümanlar ise; çeşitli sitelerden alınmış, bazılarında değişiklik yapılmıştır.İlgililerin talebi halinde derhal kaldırılacaktır!..Bilgilerinize sunulur !.. *** beyaz kuğu***Ailenizin Sitesi***











* * * * *


 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol