ırmaklar ovalarda uyuz akar yunusum
dibinde taşları yosunlu
balıkları bulak kokar
yıkasan da hesapsız
boşu boşuna – faydasız
desem ki salıver gitsin
tut kuyruğundan
tıpkı bizim sevdalarımız gibi
"fe süphanallah" çekerek
yutkunarak ardından
* * *
zayıf kavimdik yunusum -hoşgör
bizi Allah affetsin
savaş artığı sakat asker
bir yanda kimsesiz ihtiyarlar dul kadınlar
bir yanda şehit yetimi bir sürü çocuk
sıtma verem ve kara humma
yoksulluk ve çaresizlik
anlatırken terliyorsam boncuk boncuk
başı dumanlı dağlardan inen
deli dereleri koca göletlerde boğdular yunusum
bil ki bunun sonu – elbette sonu da olacak
bakacaksın deli kurtlar it kapılarında bağlı
tüfek çattığımız cephelerde
bizi bize kırdıracaklar
bir kirli savaş –bil ki çok yakında
ahmedi mehmede vurduracaklar
ölenimiz kim demiş şehit
kalanımız kim demiş gazi
bir kirli savaş işte yunusum
ölen de öldüren de niyazi
* * *
abdül hariste desise gani -hile bol
zayiat kefesine konuldukta eski muhteşem payitaht
kanlı haçların rüyası islambol
bir ihanet daha gördü
inkar edildi başlangıçta yapılan yemin -içilen ant
iki eli kanlı kancık ingiliz sayesinde
yeni sultanımız bir yeni çeri ağaları
her biri kıral naibi payesinde –varsın olsun
-kızılaysa çankayadan aşağısı
akıllı uslu ol n’olursun-
yine biz köleysek eski minval üzere
dün olduğu gibi
yine baltanın sapı bizim
ne değişti iki yüz yıl öncesinden bu güne
niye debelenelim ki
ne değişti ki azizim
* * *
"sizden olan emirlere itaat edin" ayetini
"itaat" üstünden tefsir ettik
ve "kendinizi tehlikeye atmayın" ayetine
yeni tefsirler ürettik
aslan postu giyinmiş çakallar huzurunda
kurdun akıbetinden ders alan tilkilerden mülhem
istiklal mahkemelerindeki emir kulu üç alilerden
yakasını kurtarabilenlerle beraber
bir miktar can haraç vererek
velilerden hatta delilerden
sarp dağlardan ovalara indirildik
izin ve icazetle
şimdi akan dereler gümüşlü buralarda
bir sorsak yunusum
başefendi rüstemin kamçısı gibi
zebanilerin kamçısı gümüşlü mü oralarda
* * *
burada inönüler fatihi mustafa ismet
huruç ettiğinde sadrazamlıktan sultanlığa
iyice kesildi kısmet
donlara yama bez bulamadık
çarık bulamadık saraçta
yalın ayak başı kabak mı gezer sizin orda çocuklar
sen bilir misin yunusum açlığı
sizin oralarda da karneye bindi mi ekmek
sen bilir misin bedelini
artık ekmek
galiçyadan yemene veya filistine cezayirden atılırken
kaybolan memedin beş çocuklu karısının
çırpı bacağındaki yırtık donun
kırk düğümlü uçkuru demek
* * *
ve işte böyle yunus
dediler ki "akıllı ol gardaşlık
zor bozarken zarı –köyde de kentte de
çiçek açmaya başladı yavaş yavaş çağdaşlık
nasipten çıktıkça içindeki
kırk yerinden koptukça uçkur
ekmekti katıktı derken
gönüllü çözmeye alıştık"
değişti yokluğun ayarı –sus
anlatması zor biraz -karışık durum
şehit mustavalinin torunlarını sorarsan yunus
aşna fişneleri ingiliz fransız italyan rum
kızları kişniyor arap kısrakları gibi
babaları kökten deyyus
aklıma geldikçe kahroluyorum
* * *
gümüş dereler burada şırıl şırıl akıyor yunusum
hümanizim türküleri şakıyor dört bir yandan
dibinde taşları yosunlu
balıkları şarap kokuyor
yıkasan da hesapsız
tut kuyruğundan salıver gitsin
tıpkı bizim sevdalarımız gibi ardından
kah küfürler ederek kah yutkunarak
-dem bu demdir
kim dedi bu demde ağızda bakla ıslanır-
kahırla yıkkınlıkla bıkkınla
salla da başını gülüver gitsin
"dem bu demdir
kim dedi bu demde mahmut sait uslanır"
* * * * *