Yüreğime prangalar vursunlar
İdris ÖZYOL
Hukuksuz yüreklerin ve haydut zihinlerin konuşma vaktidir artık. Zifiri gecedir varlığım. Ve sabah denilen hayal bir aldatmadır, bir hiledir, bir tuzaktır. Hayallerimizi, kolumuzu keser gibi keserek gövdemizden, uzak bir kara parçasına attık. Oyalansın modern çağ masallarıyla New York şehri sakinleri ve güzel salonlarda güzel filmler seyretsin Parisliler. Londra'da dans başlasın, Brüksel'de pazar kavgası. Biz hayallerimizin yerine kocaman kara taşlar koyarak ve silme gece, silme soğuk, silme ateş bir halde hukuk kitaplarını yırtalım gelin. Görgü kurallarını ve nezaket cümlelerini ve hitabet sanatını ve oy verme gerekçelerini kıralım birlikte. Vaatleri ve vaatlerin ardındaki yalanları ve yalanların ardındaki ödlekleri ve ödleklerin ardındaki korku imparatorluğunu devirelim bugün. Dağların ve soğuk suların ve sularda yıkanan kavruk yüzlerin hatrına devirelim hem de. Ve sorduklarında bize, sağlam gerekçelerimiz olmasın onlara göre. Mantık başka türlü işlesin ve bizim mantığımızla doğsun güneş. Bizim izahlarımızla tutulsun ay. Biz koyalım adını ayrılıkların. İhanetlerin. Ve zaferlerin.
Sen savaşmayı bilirsin hukuksuz yürek. Bilirsin inandıkların uğruna ölmeyi. Potansiyel suçlusun zaten caddelerde kollarını savura savura yürürken. Bu şehir seni sevmez. Ve sen bu şehri kalın bağırsağına dek bilirsin. Senden sakındıkları, gizledikleri, esirgedikleri herşeyi, yakılacak ve yağmalanacak herşeyi bilirsin. Bilirsin Kureyş kervanlarının geçtiği yolları. Gözlenecek ve kesilecek yolları bilirsin. Bir namlu gibi düşünmeyi öğrettiler bize. Ve namluya mermi sürülür gibi yaşadık hayatlarımızı. Nice aşklara ve nice yıkımlara tetik düşürdük. Kapıları çekip çıkarken alnından vurulmuş birşeyler kaldı geride. Hukuksuz ve kayıtsız doğduk. Bize şahdamarımızdan daha yakın olana iman ettik sadece ve gözümüzü kırpmadan vurduk şahdamarımızı ve şahdamarından vurduk önümüze uzattıkları anlaşma metinleri. Anlaşmak istemiyoruz biz. Silahlarımızı bırakmaya niyetimiz yok. Zaten silah bırakmak, yüreğimizi ve bedenimizi de orda bırakmak anlamına gelir. Biz yüreksiz yaşayamayız. Ve düşmanın göğsündeki boşluğa bakarak atarız zafer çığlıklarını. Damarlarında kan dolaşmayanlar ve gözlerini soğutmuş olanlar ihanet çemberinde, düşmanımızdır bizim. Ve teslim olmalarına bile izin vermeyiz onların. Çünkü her teslimiyet bizi de teslim alır biraz.
Ey hukuksuz dil! Zakkum yürek! Yaralı hayat! Kara umut! Kopart zincirlerini bugün ve dümdüz edilmiş şehirlerin üstünde yürü. Aç kapılarını mapusanelerin, fabrikaların, okulların. Bırak kendini özgür ve hesapsız ve kayıtsız ve şartsız bir dünyanın arefesine. Bayram ilan ediyorum senin iki ayağın üzerinde doğrulduğun günü ve bir bulut ağlarken geçiyorsun bıçakların imtihanından. Bıçaklar düzgün konuşur ve sadıktır bizim elimizde olduğu sürece. İhanet etmez çelik ve sırtından saplanmadığı sürece bir bedene, kabulümüzdür. Dilimiz ve sesimizdir meydanlara düpedüz çıkan ve meydanlarda dimdik duran çocuklar. Onlar ki bayrak yerine yüreklerini taşırlar. Onlar ki ülke diye isyanlarını gösterirler. Onlar ki isimsiz ve birbirlerine sade kelimelerle seslenen kara bedenlerdir ki, ölmeyi ve öldürmeyi doğdukları gün öğrenirler. Biz doğduğumuz gün öğreniriz aşkı ve durulmaz önümüzde bir şeye yürek düşürürsek. Masaya yumruk vurur gibi ilan-ı aşk ederiz ve gerekirse gideriz masaya aklımızı koyarak. Başkasının aklına yer yok hayatımızda. Başkasının sözcükleriyle konuşma bizimle. Dümdüz ve dolambaçsız ve dar ve alt yazısız konuş. Ölmeye gidiyoruz çünkü. Fazla vaktimiz yok seni dinlemeye. Ya sen de gel, ya ebediyyen sus!
iozyol@yenisafak.com
|