Yıkacağım bu şehri evlendiğin gün
İDRİS ÖZYOL
Biz aşkı Orhan Gencebay'dan öğrendik ve aşkı Orhan Gencebay'dan öğrenen kızlarla evlendirdiler bizi. Ayakkabılarımızın çamurunu cami çeşmelerinde yıkayarak gittik buluşmalara. Muhallebicilerin en ücra masasında, gömleklerimizin bize ihanet eden yerlerini gizlemeye çalışarak, son ütücülerden, artizlerden, çek-yatlardan ve amcamızın gelinlerinden bahsettik. Ön masalarda oturan orta sınıf aşıklarını ve limonata bardaklarını seyrettik sessizce. Ve ikisi arasındaki benzerliğe bakıp bakıp güldük bir süre. Sonra yine, aynı heyecanla ve evvelden hiç konuşmamış gibi son ütücülerden, artizlerden, çek-yatlardan ve amcamızın gelinlerinden bahsettik.
Biz aşkı Orhan Gencebay'dan öğrendik ve biraz mütevazı, biraz işlevsel, biraz hergelece, ama her zaman delikanlı bir şeydi aşkımız. "Öl de öleyim"lerle kuşattık onu; "hatasız kul olmaz"larla inceltip, "kahpe feleklerle pekiştirdik. Hafta sonlarında Bakırköy'e indirdik konfeksiyon kalplerimizi. Bizim için ayrılmış yerlerde, bizim için kurulmuş masalara oturup, kentlilerin tuhaf bir hayvana bakar gibi dolaştırdıkları gözlerini seyrederek kolalar içtik. Rahatsız ettik onları; yeniden ve ısrarla bakarak gözlerine ruhlarını daralttık, içlerindeki kara delikleri hortlattık onların. Bizden nefret ettiler ve fakat biz hiç aldırmadık nefretlerine. Bu onlara ait son kaleyi de çökertti. Ordularımız saraylarının en ücrasına kadar girip, küvetlerinde poz verdi onların.
Biz aşkı Orhan Gencebay'dan öğrendik ye kendimizi kendimiz gibi sevdik hep. imla hatalarıyla doluydu minibüs camlarına yazdığımız ilan-ı aşklar. Ve belki de bundan dolayı dev bir yanlışa bakar gibi baktılar bize sokaklarda. Fakat biz, bize ait olmayan bir imlanın hatasıydık. Konaklarda üretilen kurallar asla ve kafa Arap bacılara sorulmamıştı. Mengenli aşçılara ve Çerkeşli arabacılara da sorulmamıştı o kurallar. Bu yüzden hepsinden fena halde muaftık. Bir ayvayı dişler gibi gülüyorduk neşelendiğimiz zaman. Birbirimizin odunuyla yanıp, ekmeğiyle b uyuyorduk. Ve öylesine çoğalıyorduk ki, şehir bizden korktu; biz şehri ezberledik.
Çünkü biz aşkı Orhan Gencebay'dan öğrendik ve ağlayan çocuk resimleriyle Kabe posterleri astık duvarlarımıza. Babamızın yanında usulüne uygun saygı gösterilmediği gerekçesiyle nişanlar bozduk. Annemizin elini öptürdük "orta iki terk" kızlara ve kayınpederimizden köşe bucak sakladık içtiğimiz Maltepe'yi. Davette hiç kimsenin ihmal edilmediği düğünler yaptık apartman altlarında, yarım inşaatlarda. "Domdom kurşunu"yla göbek atıp, hiç hatırlamadığımız meselelerden dolayı kavga çıkarttık. Ailelerimiz yıllarca küstüler birbirlerine takılan altınlar yüzünden. Fakat biz her bayram gidip ellerini öptük ve doğan çocuklarımızı bıraktık büyütmeleri için. Ve her çocukla biraz daha devleştirdik imla hatasını. Ne mutlu yanlış yere konulmuş virgüllere ve 'satlık araba"lara. Ne mutlu!
|