Kaçak elektrik ve küçük dereler
İDRİS ÖZYOL
Bir gece kan-ter içinde uyanacaksın derin uykulardan. Ah eski dostum, sana verilmiş bütün bu servet, kredi kartları, otomobiller, dayalı döşeli evler, gıcır gıcır cüzdanlar, yanağına sahte öpücükler konduran süslü kadın, bütün bunlar, bunların hepsi yalan ve hepsinde sattığın kardeşlerinin kanı var. Seni öpen kadın dudaklarını kardeşlerinin kanıyla boyadı. O gıcır gıcır cüzdan kardeşlerinin derisinden işlendi. O kredi kartlarını cebine koyanlar, şöhretlerini yoksul çocukların gırtlaklarını sıkarak edindi. Mazlumların sofrasından çalınan her lokma senin masana jambon, havyar, isviçre peyniri ve çikolata olarak konuyor. Uzak okşamalar ve soğuk bir zenginlikle ve öpmekten korkarak büyüttüğün çocuklarının okul parasını, bilmem kaç yerinden bıçaklanmış bir hayat kadını, soğuk bir Şubat ayında işinden kovulmuş kavruk bir baba, yuvasına üç kuruş fazla para girsin diye sabahtan akşama tespih dizen bir ana, önündeki lüks arabayı tüküre tüküre yıkayan bir delikanlı ödüyor. Sen artık bizim için, tüküre tüküre andığımız bir gölgeden başka bir şey değilsin. Yollarımız ayrıldı eski dostum ve bir gece ansızın uyanarak, "Yerinde duruyorlar mı acaba?" diye baktığın avuçlarında, boğduğun ve boğduktan sonra yeni efendilerinin locasına sürükleyerek getirip, göğsüne ayağınla basarak teşhir ettiğin bir isyancının, bir devrimcinin, benim, arkadaşlarımın, arkadaşlarımızın, kara çocukların gözlerini bulacaksın. Sana, avuçlarının içine doluşarak geleceğiz. Geleceğiz ve hiçbir uyku uyunamaz olacak senin için.
Ve senin uykuların bir kabir azabına dönüştüğünde, sen her geçen gün yaşayan bir ölüye dönüştüğünde, biz, çocuklarımıza, eşlerimize, hayat arkadaşlarımıza, kuru ekmeklerimize, isimlerimize, soyadlarımıza, iş tulumlarımıza, kasketlerimize, gocuklarımıza sarılarak, rahat, müsterih, geniş, yeryüzü kadar geniş, toprak kadar bereketli, dereler kadar serin uykularda olacağız. İhanetiniz bize değil, kendinize zarar verecek. Çünkü biz üstüne baraj kuramayacakları kadar küçük dereleriz ve bütün emsallerimiz, bütün soydaşlarımız gibi usul usul ve özgürce akarız büyük denizlere. Ve biliriz ki, kasıla kasıla, görüne görüne ve göstere göstere akan bütün ırmaklar, önündeki engelleri, bir gün o engellerin en büyüğüne teslim olmak için aşarlar ve en münasip yerlerinde kurulan bir barajın arkasında birikmeyi, akışını "elektrik" adlı modern zaman büyücüsüne rehin bırakmayı, "bir işe yaramayı", küçük derelerin coşkusuna tercih ederler. Devrimci mütevazi ve kendi genişliği kadar dövüşen adamdır, hainler ise "çok fazla kavgacı" gibi sunup kendilerini sonra kendisine inananların kanı ve teriyle elde ettikleri şöhreti düşmanlarının masasına bırakırlar pazarlık için. Hainler, elektrik, su ve yol olarak sürdürürler hayatlarını. Devrimcilik ise elektriğin kesilmesi, suyun bitmesi, yolların tüketilmesidir. Elektrik, hainlere sunulan bir rüşvettir, kara çocuklar ise "kaçak elektrik" ve "kaçak çay" sarhoşudur. Hainler tarafından elektrik üretimi için satılan inançlarını, o elektriği kaçak tüketerek geri alırlar.
Ey benim kaçak ruhum, kaçakçı ruhum, o halkla bu halk birbirinden ayrılsın, yönetilenler birbirine karışmasın diye mayın döşenen arazilerden koyun geçiren ruhum ve bastığı bir mayın yüzünden paramparça olmuş hayatım, seni taşıdığım için mutluyum ve bana verildiğin için ve hep dipdiri ayakta olduğun ve hep bir isyan çiçeği gibi bedenimi sardığın için mutluyum. Mayınlara basarak büyüdüğüm ve mayınlara aldırmadan yaşadığım için olsa gerektir mayınsız bir arazi gibi rahat uykularım. Ve ben ve bizimkiler, elektriğe takılı bir televizyon, suya bağlı bir şofben, yolların kölesi lüks otomobiller gibi uzanmıyor yatağına geceleri. Ve elektrik kesildiğinde biliyoruz ki bizimkilerin vakti gelmiştir ve yine o anlarda düşmanlarımız tir tir titremektedir geniş yatak odalarında. Karanlığı yırtaraka gelecek nasırlı bir el boğazlarına yapışacak gibi kıvranırlar yataklarında onlar. Televizyon, şofben ve mercedes gibi uyurlar ve bir gün kaportalarını çizen, televizyonlarını bozan, şofbenlerini söken asi çocuklar, "kısa çöpün hakkını" alır "uzun çöpten."
iozyol@yenisafak.com
3 HAZİRAN 2000