Kimsenin sana hava atmasına izin verme!
İDRİS ÖZYOL
A danalı bir züppe, yanındaki iki kıza "hava atmak" için, bisikletli iki çocuğa çarparak birinin ölümüne, diğerinin de yaralanmasına sebep olmuş. Kızların, yaşadıkları vicdan azabı sonucunda, olayın üzerinden bir ay geçtikten sonra anlattıkları olay, insanın tüylerini diken diken ediyor. "Hadi bir çılgınlık yapalım" diyen zibidinin, direksiyon başındaki iğrenç gülümsemesini düşünüyor insan. Arabanın bisikletli çocuklara çarpışını, oradaki dehşeti, çığlıkları, suçsuz günahsız insanların birden bire hayatlarının kararmasını düşünüyor. Birilerinin bize "hava attığını" ve atılan o havaların altında bizim ümüğümüzden kesilen nimetlerin, bizden esirgenen refahın, çökertilen hayatlarımızın olduğunu görüyor ve gördüklerimiz şeyler yüzünden duvarları yumrukluyoruz. Ellerimiz kan içinde kalıncaya kadar yumrukluyoruz hayatı. Ve hayat, gittikçe acımasızlaşarak ve zalimleşerek ve şeytani kahkahalarla yıkılıyor üstümüze. Geride kanlı bisikletler kalıyor hep.
Bana öyle geliyor ki, sadece, halktan tokatladığı zenginliklerle, serseri oğlunun altına araba çekenler hava atmıyor bize. Asıl "hava"yı devlet atıyor. Hem de öyle bir yeniyetme cehaletiyle değil, binlerce ihtimal üzerinde düşünmüş bir mühendis titizliğiyle yapıyor bunu. Devletin başbakanı, Meclis'te kürsüye fırlayıp, "bu kadına haddini bildirin" diye "hava atıyor" mesela. Üniversite kapılarına diktiği gardiyanlarla "hava atıyor" devlet. Devletin YÖK'ü, trilyonlara ulaşan bir faturaya aldırış etmeden sınavları iptal ederek "hava atıyor". Rahşan Ecevit "hava atıyor". Kasım kasım kasılarak "hava atıyor" bürokratlar. Yargıçlar, savcılar "hava atıyor". Şirket baskınları düzenleyen Maliye, bunu "hava atmak" için kullanıyor. Ve geride kanlı bisikletler kalıyor hep.
Devletin bize hava atmasını hiç anlayamıyoruz. Bir devlet vatandaşına niye hava atar? Niye üstümüze çamur sıçratarak yanımızdan geçip gider devlet ve niye ön koltukta oturan bir sarışına "hava atmak" için hayallerimize metal para muamelesi yapar? Tepelerde çöreklenmiş birileri bize "aksiyon konuğu" gibi davranıyor baba ve attığımız taklaları alkışladıktan sonra kameralar esas oğlanlara dönüyor. Alkışın en kallavisi ve hayatın en kaymaklısı, ön koltukta oturan sarışınlara sunuluyor. Ve o sarışının suratındaki salak sıkıntıyı gidermek için, üstümüze arabasını sürüyor devlet. Geride kanlı bisikletler kalıyor hep.
30 Mayıs 1999 Pazar
|