Kopar zincirlerini Gülsarı!
İdris ÖZYOL
İşte buna aşk denir be aslanım, buna zifiri karanlık denir. Oğulları olur aşkın, kızları olur; karı, yağmuru, tipisi olur. Çamuru bile olur; lakin, gövdeni güneşin altına yaydığın bahar günleri parmakla sayılıdır. O parmakla sayılı anlar için, o birkaç yıl sonra zihninden fırlayıp fırlayıp tatlı bir yaraya dönüşecek olan mutluluk saniyeleri için koşar durursun kalplerin ormanında. Kalplerin ormanı vahşidir aslanım, her yiğidin harcı değil aşık olmak. Nasıl her kalbin harcı değilse Mecnun olmak, Leyla olmak, işte aynen öyle, işte aynen onun gibi, işten aynen bu, harcı değil kalpsizlerin hakkımızda hüküm vermek. Yeter ki sen yaşadıklarına sahip çık aslanım ve yeter ki savun o titrek, o kırılgan, o saf, o onurlu anları. Düşme ve düşürme yere sevdiğini. Bir kalbi serçe kadar korunaksız kılan bu aşka saldırsın yamyamlar, konuşsunlar, eleştirsinler, yargılasınlar bırak. Bırak onların çürük ağızlarından dökülen cehennem müjdesini. Sen kendi cehennemini ara aslanım ve kendi ipinle in oraya. Kendi kalbini sıkarak konuşmayı öğren ve yükleme hiçbir yaranı sevdiğinin sırtına. Sensin yanan bu ateşin ortasında, etrafa bakınmana gerek yok. Sana düşen ateşin içine biraz daha yürümektir ve budur sahici olan, budur insana yakışan, budur temiz bir kalbin istediği.
Kalp var mı sizde, kalp? Makyajsız, boyasız ve oyuncağa dönüşmemiş ve pörsümemiş ve kirlenmemiş ve çamura atsan da pırlanta gibi ışıldayan bir kalp var mı göğüs kafesinizin içinde? Aşkların kalıbına onur döken potalar var mı orada, çelik gibi adamları yassı bir demir parçasına dönüştüren haddehaneler? Var mı içinizde, elinden tuttuğunuz ateşi, bir devrim anına çevirecek, bir oruca çevirecek, bir bayram yerine çevirecek, bir Kabe'ye çevirecek yürek? Eğer yoksa, konuşmayın hiç. Eğer yoksa, çıkmayın önüme ve çelme takmayın Mecnun'u mecnun kılan ateşe. Odunları çalmayın ateşimden. Çalmayın gözlerimi. Çalmayın ölümümü. Kendi cehennemime kendim gideceğim. Bana yol göstermeyin.
Ömründe bir kez dahia aşk tatmamış adamların sözüne güvenmiyorum ben. Ne onların ardısıra yürürüm, ne de onlar yürüsün benim peşimsıra. İhanete açıktır her daim, bir kadına tutuşmamış yürek ve fakat ihanetin en güzelini aşklarda sınadı nice ferhat. Aşıkların ihaneti, aşkın en yüce yeridir ve satar onlar en yakın arkadaşını bir zülüf adına. Ve sevdiği adına beni satan bir yoldaş, gördüğüm en güzel şeyi yapmıştır hayatta. Aşksız bir kalbin ihaneti ise para kokar, menfaat kokar ve tut öldür böyle ihaneti. Sevdiği bir an yanında olsun diye ihanet edenlerin önünde eğiliyorum ve uzatıyorum kafamı böyle bir aşkın idam sehpasına. İyi ki sattın beni be aslanım, yenilgilerin en şereflisini ve tutsaklığın en anlamlısını yaşıyorum şu an. Ardımdan cebine indirdiği para destesini okşamıyor hiç olmazsa birileri. Ardımda bir kalp yangını var çok şükür! Mutluyum ve helal ediyorum sana hakkımı. Şık ve onurlu bir ihanetin muhatabı olarak ölmeye gidiyorum. Ve acaip esmer ve acaip yakışıklıyım ilk kez!
iozyol@yenisafak.com
4 Aralık 1999 Cumartesi