Sen beyaz suratlı bir kadınla evleneceksin
İDRİS ÖZYOL
Onlar ayağa kalktı bir kere. Ve onlar bir kere ayağa kalktığında neler yapabileceklerini sen herkesten iyi bilirsin.
Anlatamayacaksın. Anlamayacaklar. Öfkelerini, karman çorman yaşanmış günlerinden çeken ve dokundukları herşeyden bir sobaya dokunmuş gibi ellerini kaçıran kara çocuklardır bunlar. Bunlar öyle çocuklardır ki, sırtınızdan vurmaya ya da başınızı göğe erdirmeye hazırdırlar. Onlara "kara çocuk" ismini sen verdin ve katlanmalısın kara çocukların kutsal intikamına. Biliyorum acı çekmektesin, biliyorum "yanlış bir şey mi yaptık acaba?" diye kahrolmaktasın, biliyorum "kara çocuk" söylemini tepeden tırnağa gözden geçirmektesin. Ama artık, bunların hiçbirini yapmaya hakkın yok. Onlar ayağa kalktı bir kere. Ve onlar bir kere ayağa kalktığında neler yapabileceklerini sen herkesten iyi bilirsin. Herkesten iyi bilirsin çünkü bu kavmi sen işaret ettin. Bu beyaz çoraplı, ayakkabıları çamurlu "muhteşem serserileri"; bu, bir tek söze bakıp hüküm kesen "güzel katilleri", bu, vefayı vefasızlıkla birlikte harmanlayan "gürültülü eşkiyaları"; bu, tutup en yakın arkadaşını bir duvar dibinde kurşuna dizen "kanunsuz âşıkları"; bu, önüne babası çıksa eliyle kenara iten "sürekli devrimcileri" sen buldun, sen gösterdin, sen anlattın ve onlar bir tek cümlene inandılarsa senin, o bir tek cümlenin hatrına katlanmalısın.
Geri adım atmaya hakkın yok. Kanlar içinde sürünsen de, delik deşik olsa da kalbin, belki net bir şekilde tarif edemediğin, belki kararlılıkla işaret edemediğin "o hedef"e, her ne kadar belirsiz ve flu olsa da "o hedef"e doğru ilerlemek zorundasın. Yanlışsan vurulacaksın. Yanıldınsa öleceksin. Anlatacak şeylerin kalmadıysa ve anlattıkların seni geçtiyse, razı olacaksın duvarın dibine postalanmaya. Hani dedin ya bir kere "onlar mezar kazmakta ustadır" diye, geri çekilmek olmaz bu laftan. Bekleyeceksin senin için kazılacak mezarı ve her ne kadar onların haklı olduğuna inansan da, tıpkı onlar gibi tükürüp toprağa atlayacaksın taze mezarın içine ve bekleyeceksin kafana sıkılacak kurşunları. Unutma, bunları sen öğrettin onlara ve yine unutma ki şiddeti kutsayan sensin. Ve yine unutma ki, engel oluyorsan "büyük yürüyüş"e, kafan kırılacaktır.
Bir kez hüküm verilmişse hakkında, sana düşen, tıpkı onlara öğrettiğin gibi, tıpkı onlara anlattığın gibi o hükmün uygulanmasını sağlamaktır. Ve seni öldürmeye götüren dostlarına bir tekme at ki, kararlılıkları artsın. "Hüküm yanlış mıydı acaba?" diye düşünmeye vakitleri kalmasın tekmeyi yedikçe ve küfür et suratlarına ki sana kinlensinler ve daha bir öfkeyle bassınlar tetiğe. Verilen hükümden geri dönmesin kimse ve geri dönecek gibi olanları aşağıla. Erkek gibi öl ve erkek gibi öldürsünler seni. Çünkü aynı kalbin parçalarısınız ve kendi kalbini vuranlar en kahramanlarıdır bu davanın. Onlara, kendi kalplerini vurmayı da öğret ve küçücük bir soru işareti kalmasın kalplerinde. Senden nefret etmelerini ve iğrenmelerini ve asla şüpheye düşmemelerini sağla. Yazarak değil bunu yaşayarak yap.
Yanıldınsa bile söyleme yanıldığını ve sana hak vermek için gelenlere bas tekmeyi. Çünkü dost dediğin, hiçbir soru sormadan yanında olandır ve her ne yaparsan yap yanında bulursun onu. Sana güvenmiyorsa eğer, onu ikna etmek için kuracağın bütün cümleler varolan güveni de azaltmaktan öte bir işe yaramazlar. Sorular dostlukların düşmanıdır, bilirsin. Çünkü yaralı bir aslan, dostuna karşı bile yanlış cümleler kurar ve o dost "dosdoğru bir dost"sa eğer, birkaç cümle içinde çırpınmak için açtığın ağzını eliyle kapatır ve "boşver anlatma" der sana. Şükürler olsun ki Nur Suresi diye bir sure indirildi bize ve yine şükürler olsun ki orada, "Dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? İşte bunlar, şahit getirmedikçe Allah katında yalancı olanlardır" denildi. Dört şahit, dört inanmış adam yeter bana ve o vakit boynum kıldan incedir ve dört insan kalbimin dört parçası gibidir. Ve söz veriyorum, yenildiğim vakit işinizi kolaylaştıracağım. Yenildiğim vakit, altımdaki iskemleye kendim tekme atacağım ve boynumdaki ip "kara çocuklar"ın zaferi olacak. O zaferin önünde eğiliyorum. Şimdiden eğiliyor hem de ve günü geldiğinde bu sözü bana hatırlatın.
iozyol@yenisafak.com
12 ŞUBAT 2000