Fillerin intikamı
İDRİS ÖZYOL
Bizim dev bir fil sürüsü olduğumuzu ve hep aynı cümlelerle aynı yolu tarif ettiğimizi iyi bilirler.
Fillerin, belli mevsimlerde belli yolları kullanarak göç ettiklerini "Fillerin İntikamı" adlı filmden öğrenmiştim. Seylan Adası'nda geçen bu film, sarayını fillerin göç yolu üzerine kuran bir İngiliz sömürge zengininin etrafında gelişiyordu. Filler, bin yıllardır ezdikleri bu yolu tıkayan "beyaz kale"ye yılın belli zamanlarında saldırıyor, fakat sarayı koruyan çelimsiz Seylan yerlilerinin satılık kahramanlıkları yüzünden söküp atamıyorlardı bu hain tuzağı. Film baştan sonra sömürgeci zihniyetin ipuçlarıyla doluydu. Sarayın işlerini çekip çeviren Seylanlı kahya, İngiliz taklidi soğukluğu ve ihanetiyle dolaşıp duruyordu film karelerinin içinde ve kendi halkına tepeden bakarak 'beyazlaşma'ya, beyazlar tarafından kabul edilmeye çalışıyordu. Fakat anladım ki, onu bir mendil gibi kullanan ve dokunmak istemedikleri şeyleri onun hain maharetine terkeden İngilizler, değişmeyen, kendisi gibi kalan ve hafif hafif isyan eden yerlilere daha bir saygı duyuyordu. Korkudan kaynaklanan bir saygıydı bu ve onlar, kendilerine düşman diye bakan bu cılız ve fakir ve tuhaf bir dille konuşan adamlarla iyi geçinmezlerse, kurdukları bütün kolonilerin kafalarına yıkılacağını biliyorlardı.
Ve film, fillerin saldırısıyla biter. Görsel bir şova dönüşen bu final sahnesinde, efsane bir liderin ardına düşen filler, o beyaz ve iğreti kaleyi yer ile yeksan ederler. Satılık ve işbirlikçi kahya fillerin ayakları altında çiğnenir. Üstünde güneş batmayan sömürge imparatorluğunun bir ucu, kurulduğu fil yoluna gömülürken, vadide başka bir hayat, başka bir zafer, başka bir dünya yeşerir. Film göstermez tabii bunu. Filmler, adları üstünde sadece "film"dir ve bizden habersiz ve asla davet edilmediğimiz ve yüzleri gölgeli adamların oturduğu bir takım masalarda bir takım "film"ler çevrilir.
Ve fakat iyi bilirler film çevirenler, iyi bilirler bizim dev bir fil sürüsü olduğumuzu ve hep aynı cümlelerle aynı yolu tarif ettiğimizi çocuklarımıza. Yolumuza dikilen saraylara inatla kafa vurduğumuzu ve ayaklarımızın altına alarak çiğnediğimizi işbirlikçileri, iyi bilirler. İşbirlikçilere hayat hakkı yoktur hem bizim cephede, hem de beyaz orduların arasında. Onlar delik deşik edilir, biz ayağımızı bir isyanın üstüne koyduğumuzda. İlk onlar ölür ve efendiler, onların şaşkın gözlerle bakan cesetlerini muhtemel bir ateşkes ve barış için önümüze atarlar. 'Mutlu günler'de iyi çalışmamızı sağlamak, ayağa kalktığım anlarda ise öfkemizi dindirmek için kullanılan bir 'hayvan yemi'dir onlar. Fakat fillerin gözü döndü bir kez. Filler dev cüsselerini duvarlara vurarak, yıkacak bu zulüm ve kibir saraylarını. Fillerden kurtuluş yok. Gün intikam günüdür.
4 Temmuz Pazar
|