"Madde mi ağır, mana mı?.." - "İkisi de ağır !.."
İDRİS ÖZYOL
Ağır sorular içinde kıvranan ağır bir aşkın cılız bedenleri olarak biz, yani iki uçurum, iki 'yenik insan', iki sürgün, iki ayrık otu; dar ve geniş, sessiz ve gürültülü, korkak ve cesur, olanaksız ve mümkün birşeyler denedik. Bir deneyin, kendini reddeden ve kendini parçalayan ve bütün deney tüplerini kıran iki şartıyız biz. Bulduğumuz formülü çatır çatır yırtarak ve bütün rakamları ve bütün şekilleri ve bütün sonuçları tek tek unutarak, serin bir aşka doğru koştuk. Artık hiçbir şeye isim vermek yok. Hiçbir tanım affedemez bizi. Çünkü ağır izler bıraktık birbirimizin gözlerinde ve birbirimizin aklını kirlettik. Yersiz ve yurtsuz kalplere dönüştük artık. Kimin göğüs kafesine soksan, orada atmaya devam edeceğiz sanki. Kim bu aşk? Ne bu adam? Nerede bu acı? Niçin bu kalp? Sorma artık, sorma. Biz deney tüplerini çoktan kırdık.
Yüreğim gövdemden daha ağır. Bir haller oldu gördüklerimize. Eşya bitti. Nesne yok. Fenayız. Bütün tarifleri bir kenara atarak çıktığımız bu koşuda ipi, bizim dışımızdaki şeyler göğüsleyecek ve vardığımızda menzile, bir yere varmış olmanın bütün anlamı, bütün anlamını yitirmiş olacak. Bitecek baktığımız şeylerden gözlerimize geçen zulüm. Sözcüklerin şiddeti tükenecek. Ve bilmek, yani o tarifsiz çile, o tarifsiz yara, çekip gidecek zihnimizden. Çekip gidecek yıllar önce sırtımıza saplanan kurşun ve o kurşunu sıkanların, "aşk" denilince katedilen harfleri kirleten hatırası. Bir adım katetmek yok bundan ileri ve bundan geri bir milim gerilemeyiz biz. Bastığımız yer kadarız ve bastığımız yer kadardır kalbimiz. Kalbini sıkı tut ve kır göğsündeki kemikleri.
Kır be güzelim kendini, dünyanın bütün kuşları havalansın aklında. Dünyanın bütün denizleri aynı yerde toplansın. Dünyanın bütün koşuları menzilsiz kalsın. Biz bitelim ve herşey de bizimle birlikte bitsin. Çekilsin içimizdeki hava, içimizdeki bahçeler, içimizdeki renk. Ya kurut bu yaprakları, ya temelli git. Bir tek ağaç büyümesin artık buralarda. Bir tek çocuk ağlamasın. Bir tek pencere açılmasın sokağa. Kavuşmaktan kurtulalım ve hasret ırmaklarında sürüklensin sana fırlattığım yürek. Hiçbir şeye iyi bakma güzelim, kendine de iyi bakma. Hor davran sana öğrettiğim herşeye ve bana öğrettiğin herşeyi al içimden. Bu başka birşey, biliyorsun. Yok bir tarifi. Tarifi yok çekip gitmenin. Burda kalmak öldürecek bizi sadece. Bir tek bunu biliyoruz ve müsaadenle güzelim, bu bilgiyi de siliyorum hafızamızdan. Artık yokuz.
11 Temmuz 1999 Pazar
|