Kül yanar mı?
İDRİS ÖZYOL
İki ucundan tutup biraz çekiştirsek, genişler mi hayat? "Çıkarın bizi burdan" diye bağırıyor adam Ağır Roman'da. Çıkartırlar mı bizi burdan? Saçlarımızdan tutup sürükleyerek getirdikleri bu köle pazarında, bu kurtlar sofrasında, ağzımıza bir avuç su uzatacak babayiğit kaldı mı? Yeryüzü denilen bu muazzam genişliğin ortasında sürekli daralan, sürekli daraltan, sürekli kanayan ve sürekli kanatan bir eşkıya, bir asyalı, bir kara çocuk gibi oturup, hayata ve kendimize dair şeyler düşündük. Bir sonraki savaşı bekledik hep, bir önceki savaştan kurtulunca. Uzakta, şehir ışıklarının okuyla yaralı bir gece uzanıyordu ve ağlıyordu o gecenin çocukları. "Bütün şehirlere lanet olsun" der gibi oturuyorduk, hayata ve kendimize ait düşüncelerin önünde. Şimdi ayağa kalkmak caiz mi? Şimdi yürümek ve yürümek ve yürümek sadece, hiç savaşmadan ve geçerek düşman orduların uzağından ve pusuya düşmeden ve dinlenmeden ve su içmeden, sadece ve sadece yürümek istiyor adam. Her adım, topraktan çekilen ve gökyüzünden inen birşeyleri, bilmeyi ve anlamayı, saç tellerimizden ve ayak parmaklarımızdan alarak kalbimizde biriktirecek. Kalbimiz yeryüzüdür bizim ve yeryüzü kalbimizdir. Biz susarak ve susayarak öğrendik savaşmayı. Kılıcımızı sallarken çıt çıkmadı ağzımızdan. Sakin ve serin ve basit bir şeydi inançların için ölmek. Bir fikre, sevgilimize bağlandığımızdan daha ağır bağlandık ve aşktan daha öte birşeydi kavga. Aşk bu yüzden anlamlı, kavga bu yüzden zordu zaten.
"Kül yanar mı?" diye soruyor Müslüm Gürses. Kül yanar mı abiler? Ve ne dediğini anlamadığımız 'sol soslu' bir film "Su da yanar" diye çıkıyor ortaya. "Müslüm Baba" daha derin, "sol" alabildiğine sığ. Ve işte ortada soru: Su yanar mı? Biz yakmazsak hiçbirşey yanmaz abiler. Biz genişletmezsek genişlemez hayat. Kimse çıkartmaz bizi burdan, kalırız. Kül yanar Müslüm Baba, sen emret! Tutuşan ve sonra alevlerini göğe savurarak yanan herşeyin içinde biz varız. Biz ki, birbirine tiksinmeden bakan tek kabileyiz. Her adamımız makbuldür ve makbulümüzdür bize bizden gelen herşey. Kardeşiyiz külün ve sadece biz en doğru isimleri koyarız hayata. Bize taktığın bütün isimleri geri al "beyaz adam". Onlar soğuk, aşağılık ve senin gibi iğrenç kokuyorlar. Ve kokunu gizlemek için kullandığın tonlarca parfüm kirletiyor hayatımızı. Sen bir yalansın ve sen bir parfüm şişesinden ibaretsin sadece. Seni kırıp içindeki kokuyu dünyanın en tenha yerine boşaltacağız. Köpekler bile yaklaşmayacak oraya. O gün kül yanacak işte. Çatır çatır yanacak bu zulüm günleri.
17 Temmuz 1999 Cumartesi
|